English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ I ] / Island

Island tradutor Inglês

972 parallel translation
Ey Toprak Ana! Bir zamanlar Siegfried'in kanı ile ıslandın.
Earth, you were once soaked with Siegfried's blood.
"Biraz ıslandım, bu yüzden eve gideceğim".
I'm a little damp so I'll go home..
"Çok ıslandığın için üzgünüm".
I'm sorry you got so wet.
" Sel gibi yaşlarla ıslandı yanaklarım
" The tears were like hailstones that rolled down my cheeks
Ayakkabılarım ve çoraplarım ıslandı.
My shoes and stockings are soaked.
Elbiselerim ıslandı ve kurutmam gerekti.
My clothes got wet, I had to dry them.
- Biraz ayaklarım ıslandı.
I got my feet wet a little bit.
İki lokma yemek için boş yere ıslandık!
- Mark it, chum. I've got wet enough without being splashed by your plates of meat.
- Nerede ıslandın bu kadar? - Kalede.
- Where were you?
Ayakkabılarım çok ıslandı, üşüdüm, hastalanıp öleceğim.
My shoes are soaking wet. I shall die of cold.
Benim için ıslandın, özür dilerim.
Have you wet, sorry.
İliklerime kadar ıslandım!
I'm soaked to the bones!
Tropopause'u Barometrikleştirip, gökyüzündeki çatışmaları mıknatıslandıracaksın.
Barometricize the tropopause, magnetize occlusions in the sky.
Uh, ıslandın mı, Captain Smollet?
Uh, are you wet, Captain Smollet?
Biraz ıslandım.
I got a little wet.
Biraz ıslandım, hepsi bu.
A little wet, that's all.
Yaşlı Sara'nın gözyaşlarıyla bütün şaraplar ıslandı.
Old Sara here dropping tears so fast all the slopping wine got watered.
Arada biz de ıslandık.
We're soaked!
Biraz ıslandınız, o kadar.
You're just a bit wet, that's all.
Biraz ıslandınız, hepsi o kadar.
Just a little wet, that's all.
Patlayıcılar ıslandığından bütün çabalar boşa gitti.
The fire extinguisher stuff got on the fuse and put it out.
Yüzerken ıslandığınız umurunuzda değil, yağmur yağarken neden olsun ki?
You don't mind getting wet when you're swimming, this shouldn't be any different!
Çanta ıslandığında... bu toz sayesinde etrafa çok pis bir koku yayacak.
If it gets wet... this powder gives off a nasty smell.
Sonra da havuza düştüm ve her tarafım ıslandı.
And so... Well, I fell in the pool, fully clothed.
- Çok ıslandınız mı?
- Not too wet?
Yağmurda ıslandı ondan çıkmıyordur.
It got wet in the rain and won't come off.
Ve orada, bardaktan boşanan yağmurun altında ıslandıklarından habersiz, bizim ikili mutlulukla birbirlerinin kollarına atılıyorlar.
And there, totally oblivious of the torrential rain pouring down upon them, the two fall happily and tenderly into each other's arms.
Kıyafetlerim ıslandı! İyi misin?
- What the heck?
Bize gerçekten asil bir merhamet bağışlandı, dostlarım tam da Kral James'e layık.
It's a truly royal clemency we're granted, my friends... one well worthy of King James.
Seni buraya getirttiğim için bağışlandım mı?
Am I forgiven for sending for you?
Bağışlandın.
Forgiven.
Kızın hayatı bağışlandı ve herkes Fransa'nın istediği yerinde yaşamakta özgür.
The girl has been pardoned and all her people are free to live anywhere in France.
Ben bu aileden ne zaman dışlandım?
Just when was I voted out of this family?
Hay aksi, ıslandım.
Hell, I'm soaking.
Babamın sahip olduğu tüm silahlar müzeye bağışlandı.
All the weapons my father had, pistols or guns, went to the museum.
Peter ve Paul'ün canları bağışlandığı için Tanrı'ya şükrediyorum. Ama onların şevkini ve cesaretini özlüyorum.
I thank god Peter and Paul were spared, but I miss their spirit and their courage.
Bağışlandın Cal.
And you are forgiven, Cal.
Bağışlandın.
- You're forgiven.
Toby bana bağışlandı.
Toby was given to me.
Bağışlandım mı?
Am I forgiven?
Bağışlandım mı?
Am I?
Bağışlandınız, Bay Bliss.
You are, Mr. Bliss.
Roma'nın isteğiyle cüzamlı olup, toplumdan dışlandılar.
By Rome's will, lepers, outcasts without hope.
Dışlandım ve canım sıkılıyor.
Banished and bored.
Ben daima dışlandım, ama sadece doktor, sen ve José sıçan olmayan maceralarımdınız.
I've always thrown out such a jazzy line. Really, except for Doc and yourself, José's my first non-rat romance.
- Ben dışlandım.
- No name, no home. I'm an outcast.
- Ben de toplumdan dışlandım.
- I, too, am an outcast.
Ben evin efendileri tarafından bağışlandım.
I've been forgiven by the masters of the house.
Bağışlandıklarını duydum.
And have I got my hands full.
Haydi ama. Islanacağın kadar ıslandın zaten.
Come, come, come, come now.
"Gondo Dışlandı Halk Önemsenmedi"
"Gondo Shut Out Public Opinion Ignored"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]