Şans eseri tradutor Inglês
1,119 parallel translation
Şans eseri ölü ve yaralı yok.
Fortunately, there have been no fatalities.
Tasarım sanatçısı Josiane'le lokantadaydınız. Sanırım şans eseri.
You were in the restaurant Place de L'Odeon... with Josiane, the layout artist.
Şans eseri uygun değilsem... dünyaları versen başkası ile birlikte olmazlardı.
If by chance I wasn't available For all the money in the world, they wouldn't have gone with another!
Şans eseri Fontainebleau tarafına mı gidiyorsun?
By any chance, are you going to Fontainebleau?
Buraya şans eseri gelmedim.
I do not come here by chance.
Lütfen sorma, şans eseri karşılaştık birbirimizi tanımıyoruz bile soru sormanın ne anlamı var ki?
Don't ask, we have just met casually We don't know each other well, so why ask so many questions?
Bu iş 1800 yılında yaşamış olan bir başka bilim adamına düşecek ve bu kişi, bizi çevreleyen görülmemiş dünyaların kanıtını şans eseri bulacaktı.
It would fall on another scientist, working in the year 1800, to stumble on a piece of evidence for the unseen worlds that surround us.
Şans eseri, Champollion ikinci bir çeşit Rosetta Taşı benzeri bir dikili taşla Philae Tapınağı denen bir yerde karşılaşmıştı ve bunda Yunanca yazılı bir kalıbın hiyeroglif yazısındaki karşılığını saptamış bulunuyordu :
Fortunately, Champollion had available a kind of second Rosetta Stone an obelisk which had been excavated at the temple of Philae and which had inscribed upon it cartouches representing the hieroglyphic equivalent of another Greek name :
Açıklanan bazı takvim aygıtları şans eseri keşfedilmiş olabilir.
Some alleged calendrical devices might be due to chance.
Örneğin... şans eseri bir oyuk ya da pencere raslantı eseri burada mevcut değil.
For example the accidental alignment of a window and a niche but there are other devices, wonderfully different.
Sonra şans eseri üçgenin içerisinde, daha küçük bir çemberin de tıpkı Jüpiter'in Satürn'ün yörüngesinde oluşturduğu gibi, bir başka eşkenar üçgen oluşturduğuna dikkat etti.
He then noticed, quite by accident that a smaller circle inscribed within the triangle bore the same relationship to the outer circle as did the orbit of Jupiter to the orbit of Saturn.
Öyle görünüyor ki atomların şans eseri dizilip diyelim ki, bir karahindibayı meydana getirmesi imkansız.
There seemed to be no way atoms could spontaneously fall together and create, say a dandelion.
Taa ki birgün tamamen şans eseri, moleküllerden birinin kendisini çorbadaki diğer molekülleri kullanarak kopyaladığı zamana kadar.
Until one day, quite by accident a molecule arose that was able to make crude copies of itself using as building blocks the other molecules in the soup.
Nükleotidlerin alternatif şekillerde dizilimlerinin nasıl olabileceğini ve bunun sonucunda, mümkün olabilecek insan türlerinin nasıl olabileceğini şans eseri şu an bilmiyoruz ya da bilemiyoruz.
Fortunately, we do not know, or at least do not yet know how to assemble alternative sequences of nucleotides to make alternative kinds of human beings.
Birgün, bu doğal deneyler içinde, bir molekül ortaya çıktı ve tamamen şans eseri kendi ham kopyalarını yapabildi...
One day, among these natural experiments a molecule arose, that, quite by accident was able to make crude copies of itself.
On yıl esir kaldıktan sonra büyük bir şans eseri özgürlüğümüze kavuşup Napoli'ye döndük. Ama varımızı yoğumuzu satmışlardı, babamızdan da haber alamadık.
After ten years of slavery a lucky event gave us back to liberty and we returned to Naples where we found all our property sold, and could hear no news of our father.
Avustralyalılar dışında, sizce bu olan şans eseri miydi? Ama Morant Avustralyalı değil.
Do you think this could've happened with any contingent besides the Australians?
Ta ki şans eseri bir komşum dans etmeyi önerene kadar ve akademide dans dersleri almaya başladım.
Until a neighbor by chance suggested dancing and I took classes at an academy.
Şans eseri, cam bir çatının üstüne düştü.
Luckily she landed on a glass roof.
# Şans eseri, yaralanan olmadı.
Luckily, no injuries.
Aşk, aşk, şans eseri tanıştık, sonra Pénélope.
Love, I barely know him. And Penelope...
Evet, yaşlı kadın onu şans eseri yakaladı.
Yes. The old woman caught her by chance, asleep, just as she took you.
Karımın mezarına gidiyorum, şans eseri ortaya çıktım.
I'm going to my wife's grave, I came by chance.
Pantelija'nın cenazesinde kimse şans eseri ortaya çıkamaz.
No one comes by chance to Pantelija's funeral.
Sen de mi şans eseri geldin buraya?
Did you also come by chance to the funeral?
Doğu gölünün bir su yosunu gibiyim burda, orda, heryerde.... şans eseri ortaya çıkan
I'm like a duckweed in East Lake, here, there, everywhere... chance meetings.
Şans eseri mideme bir tekme attığında yeni ayakkabılarına kusabilmeyi başardım!
And, you know, just as he was giving me a final kick in the stomach for luck I managed to heave all over his new shoes!
Şans eseri hayatta kaldım ve Şaolin tapınağına girdim
I was lucky to stay alive, then I joined Shaolin Temple
Şans eseri onun adını biliyor muydun?
- Don't by any chance know her name?
Biliyorum senin isteğine bağlı Benim günlüğümü okumalısın. ama şans eseri onu gördünüz
I know that your innate discretion might prevent you from reading my diary but should your eye fall upon it by chance...
Bir tane mum yağı lekesi, veya hatta iki tanesi şans eseri olmuş olabilir ; fakat ben en az beş tane görüyorum, Watson, mum lekeleri bir gaz alevinden gelmiş olamaz, Watson.
One tallow candle stain, or even two, might come by chance ; but when I see, Watson, no less than five, he never got candle stains from a gas jet, Watson.
Benim arkadaşımmış gibi davranırız ve onlar da şans eseri buluşmuş olur.
We'll pretend she's my friend and it'II look like a chance meeting.
Şans eseri harika oldu.
Looks darned good, incidentally.
Ajanlarımız tamamen şans eseri onun sizinle temas kurduğunu öğrendiler.
It was just blind luck that our agents found out you had connected with him.
Bunlar şans eseri denk geldi.
Gettin'them was just a fluke. [Chuckles]
Şans eseri onu takip ettim, seyahat ederek.
I had followed her by chance, travelling.
Şans eseri bu sabah kilisede çok iyi bir beyefendiyle karşılaştım.
I met by chance, this morning at church, a fine gentleman.
Şans eseri, hangara çıktığımda, yüklemiştim.
Luckily, I was in here working on it when the hangar went up.
Ah, hayır hayır! Şans eseri, her şeyin kontrol altında olmasını sağlamak amacıyla biz de oradaydık.
Luckily, we were there to see that everything was under control.
Arka koltukta şans eseri bir yağmurluk, kıyafet çanta falan gördün mü?
Did you look in the back seat maybe by chance there was a raincoat, some clothes a suitcase, or?
Sadece dün, şans eseri kapıyı geçmek için bir fırsat buldum. Toller?
It was only yesterday that the chance came for me to pass beyond the door.
- Şans eseri mi buradan geçiyordunuz?
- You happened to be coming by?
En sonunda güneşi gördük,... tarih öncesi okyanusların üzerine parıldamaya başladı. Sonra hayatın tümüyle bir şans eseri olduğu söyleniyor.
So the sun, visible at last, began to shine on the primeval oceans, and then, it ´ s said, life appeared entirely by chance.
Peki ya bir şans eseri değilse?
What if it wasn ´ t chance?
Amino asit suyunun içerisinde birdenbire şans eseri doğmadık.
We weren ´ t born in an amino-acid soup, suddenly, by chance.
Peki ya şans eseri olmadıysa?
What if it wasn ´ t chance?
Katil bu mektubu şans eseri buldu ve o sayfada kendisinden söz edildiğini öğrendi.
You see, the murderer must have discovered this letter by chance and found he was named on that page.
Büyük bir şans eseri, hiç kimse yaralanmadı.
It's a very simple affair, no injuries involved.
Çünkü şans eseri, temizlikçi kadın gözlüğünü unutmuş ve papaz evine döndüğünde Peder Stellini'yi banyoda bulmuş. Başında güzel küçük bir şişlikle, kilitlediğin yerde.
Because, luckily, the cleaning lady forgot her glasses and returned to the rectory to find Father Stellini in the bathroom where you locked him with a neat little bump on his noggin.
Şans eseri de, Southampton rıhtımına denk geldik.
By lucky chance, we have landed at Southampton dock.
Şans eseri Yeşim Dalga Salonuna gedli!
Sing Song was defeated by Dugu Wu Di's Fatal Skill and escaped injured.