Şantaj tradutor Inglês
3,936 parallel translation
Şans eseri, zaten geçmiş ajanlığına hançeri saplayarak güzel bir kimlik ayarlamışsın şantajı denemeyi dahil etme. Bu - benim tam olarak ihtiyacım olan şey bu işte.
And fortunately, you've already set up a perfect cover I.D. by stabbing your old agency in the back and trying to blackmail your way out of it and that's- - that's exactly what I need.
Mesele, Bayan Ward'a şantaj mı yapacak yoksa yabancı medyaya mı satacak.
The question is whether he means to blackmail Mrs Dudley Ward or sell it to the foreign press.
Hayır, hayır, hayır. Burada kalmamıza izin vermesi için adamın birine kişisel bilgileriyle şantaj yapmayacağız.
No, no, no, we're not gonna use personal attacks to blackmail this guy into letting us stay here.
Bir polis bana şantaj yapıyor.
I'm being blackmailed by a cop.
Emin değilim ama birisine şantaj yapmak için kullandığını biliyorum.
I'm not sure, but she was using it to blackmail somebody.
O dosyayı şantaj bankanda falan saklamış olabilir misin?
Any chance you kept that file in a... Blackmail bank?
Amanda'nın Conrad'a şantaj yapmak için kullandığı bilgisayarı hatırlıyor musun?
Hey, you remember the computer Amanda used to blackmail Conrad with?
- Şantaj mı? - Sorum geldi :
Blackmail?
Sıradaki ne? Duygusal şantaj veya öfke krizi mi?
The emotional blackmail or the temper tantrum?
Duygusal şantaj geldi işte.
- There's the emotional blackmail.
Şantaj mı yapıyorsun?
Blackmail?
Bu ne cürret, bana şantaj yapmak, ha?
And how dare you try and black mail me!
Amerikan topraklarında federal suç işlemesi için bir suçluya şantaj yapmak...
Blackmailing a criminal to commit federal crime on American soil.
Jessica'nın bana şantaj yaptığı mektubu bulduğumu ve bir daha beni tehdit ederse onu savcıya vereceğimi söylediğimi ve yaptığım şeyi bir daha asla yapmayacağımı bilmeni istedim.
I just wanted to let you know that I got a copy of the letter that Jessica blackmailed me with, and I made it clear to her that I would take it to the D.A. if she ever threatened me, so what I did will never happen again.
En son görüştüğümüzde işimden istifa etmem için şantaj yapıyordun.
Last time we saw each other, you were blackmailing me out of my job.
Yine şantaj yapmaya mı geldin?
Here to do it again?
- Mike'a şantaj yapıldı.
- Mike was blackmailed.
Davada sana yardımcı oldum hatta Jessica'ya bile şantaj yaptım.
I helped you with your case, I even blackmailed Jessica.
Sonra da sen arkamdan Mike'a şantaj yaptın.
And then you blackmailed Mike behind mine.
Bana şantaj yapıyorsun galiba.
It sounds like you're blackmailing me.
Sence insanlara şantaj yapmakta sakınca yok mu Karev?
You think it's okay to blackmail people, Karev?
Şantaj yapmadım ki.
I wasn't.
Bu şantaj operasyonu Eğer çalıştırıyorsanız, teklifinizi güvenli beni kullanarak Bu aptallık için?
This blackmail operation you're running, using me to secure your bid for this foolishness.
O eve gideceğim ve kendime şantaj yapacağım.
I'm gonna go to that house, and I'm gonna blackmail myself.
Ne demek bir şantaj notu?
What do you mean, a blackmail note?
- Kendi kendine şantaj yapacaktı...
- He was gonna blackmail himself...
Bana yine şantaj yapmaya çalışmayacaksın değil mi?
I didn't do anything to you, and I understand that you are upset about a lot of things, but don't you put all of this on me.
Peşinden gidebileceğimiz bir sürü başka suçlu vardı ama onun yerine beni bu aşağılık şantajının içine çektin.
There are so many corporate criminals that we could have gone after. And instead, you sucked me into your petty little shakedown.
Bence aileye şantaj yapmak gurur duyulacak bir şey değil.
Blackmailing your parents isn't anything to be proud of.
O kadar çaresiz ki senin sırrını korumak için bana şantaj yapabileceğini düşündü.
And she's so desperate, she thought she'd blackmail me to protect your secret.
Emily bana acınası şantaj girişiminden ve ailemize karşı olan kininden bahsetti.
Emily told me about your pathetic attempt to blackmail her and your vendetta against our family.
- Ona şantaj yaptın yani.
- So you blackmailed him. - That's right.
Mary'nin iffetini zorla alması için bir çocuğa şantaj yaparak mahvetmeye çalıştığın ittifak.
The one you tried to destroy by blackmailing a boy into taking Mary's virtue by force.
Şantaj yaptın.
I was blackmailed.
Grayson Lord Laurent'a şantaj yaptı. Şimdi genç Davenport gibi Laurent de ölü, kendi elleriyle öldürdü.
Grayson blackmailed Lord Laurent, and now Laurent's dead, as is young Davenport, and by his own hand.
Şantaj, iftira ve bildiğim kadarıyla cinayet.
Blackmail, slander... - And for all I know, murder. - Murder?
Sen de şantaj yapmaya çalıştın.
So you tried to blackmail him. Yes.
Şantaj bitsin diye bekleyemezsin.
Okay, you can't wish it away.
Şantaj.
Blackmail.
Brock Alecksen federal savcıya az önce ona Larry McPhee ve Anthony Hicks'i öldürmesi için şantaj yaptığınız hakkındaki yeminli ifadesini verdi.
Brock Alecksen just gave a sworn statement to the U.S. Attorney saying that you blackmailed him into killing Larry McPhee and Anthony Hicks.
- Bana şantaj yapmanız hoşuma gitmedi.
I didn't like that you blackmailed me.
Anneme ve bu şirkete şantaj yapmanız hoşuma gitmedi.
I didn't like that you blackmailed my mother and this company.
- Evet. Çünkü sana şantaj yaptık.
'Cause we did blackmail you.
Tehdit ederek? Şantaj yaparak mı?
Blackmail me?
Briana'yı ve diğer kızları kullanarak yerel politikacılara şantaj yapıyordu. Kendi bölgelerinde kumarhane açılmasına izin vermelerini sağlıyordu.
So he's using Briana and some of the other girls to compromise and extort local politicians into allowing card clubs and casinos into their districts.
Size anlatacak ne bir cinayet, ne bir şantaj ne bir fotoğraf, ne de başka bir şeyim var!
I got nothing for you about no rub-outs, no blackmails, no pictures, no nothing!
Bundan üç hafta sonra Hecky Nesh mafyaya şantaj yapmaya çalışırken tahtalı köyü boyluyor.
Now, three weeks later, Hecky Nash winds up dead trying to blackmail the mob.
Şu Hecky'nin şantaj meselesi en son fotoğraflar varmış diye duydum.
This Hecky blackmail business... latest I hear was pictures.
İş sadece şantaj değil artık.
It's not just blackmail anymore.
Şantaj değil bu.
This isn't a shakedown!
Eski moda şantaj.
Which brings up more mitigating circumstances for the killer.