Şeyy tradutor Inglês
741 parallel translation
Şeyy...
Well...
- Şeyy, ben...
- Well, I...
Şeyy, eğer hava sıcaksa ve nehir kenarındayasan, evet.
Well, if the weather's hot and you're near a river.
Şeyy, North Platte deki küçük olaydan beri kendini özlettin.
Well, we kind of missed you since that little affair at North Platte.
Şeyy...
Why...
- Şeyy,
- Um...
Şeyy, Tashiro-sama döndü, ama yine çıktı.
Yes, Mr. Tashiro returned, but he's left again.
- Şeyy...
- Well...
- Şeyy, ben...
- Uh, please. Don't...
- Şeyy, Lottie nerede?
- Well, where's Lottie?
son öyküm - şeyy, editörler, Somerset Maugham gibi yazmak güzel..... ve Truman Capote gibi yazmak da güzel... ama ayni zamanda ikisi gibi değil, diyorlar.
My last story - Well, the editor said it was all right to write like Somerset Maugham... and it was all right to write like Truman Capote... but not at the same time.
Şeyy, ama önce benimle akşam yemeği yemek için seni ikna edebilir miyim?
Well, could I persuade you to have dinner with me first?
- Evet, şeyy biz...
- Yes. We've been -
Şeyy, annemin ölümünden sonra beni orada tutacak bir şey kalmadı.
Well, after Mama died, there was nothing else to keep me there.
şeyy, burası ucuz değil mi?
Well, isn't it cheap here?
şeyy, tam zamanı.
Well, it's about time.
- şeyy, tanrı aşkına.
- Well, for heaven's sakes.
- Sen de, şeyy, Conrad'ı sever misin?
- You, uh-You like Conrad?
- Hem de çok iyi.Ben, şeyy -
- Very well. I'm, uh -
şeyy, anlamadım aslında.
Well, I don't actually.
şeyy, bilmiyorum, şüphesiz... muhtemelen vardır.
Well, I don't know, of course... but that's quite a line you've got there.
Skeç, eeee şeyy... Masamın üzerinde.
It's, uh... right here on my desk now.
Skeç, eeee şeyy... -
It's, uh -
şeyy, niyetlendim, Nancy, ama sonra çok işim çıktı...
Well, I intended to, Nancy, but I've just been so busy lately...
- ve, şeyy, Mr.Mullen.
- And, uh, Mr. Mullen.
- şeyy, gündüzleri burada çalışmasına izin veriyorum.
- Well, I've been letting her work here during the day.
ben şeyy - Daha sonra sana söylerim.
I'll, uh - I'll tell you about it later.
şeyy, en son gün hariç.
Uh, except that once.
Ah, şeyy, o biraz farklı bir durum.
Ah, well, that's a somewhat different situation.
Oh, şeyy, sadece karım telefonda konuşurken çiziktirdiği şekiller.
Oh, no, that's just some doodles my wife makes when she's phoning.
- Evet. - şeyy, beni almaya geldiler, ama kaçtım. Beni şimdi tutuklarlarsa işim biter.
If they lock me up now, I'm a dead duck.
şeyy, önce hiç kimseden bahsetmedi.
Well, I meant she didn't say any names first.
Şeyy, otelime dönüyorum.
Well, I'll be back at my hotel.
- Şeyy, orası biraz tuhaf.
- Well, that's the strange part of it.
şeyy, saat 2 civarında beni aradı.
Well, it was about 2 : 00 when she called me.
şeyy, çıktığında onunla konuşmayı planlıyordum. iş için.
Well, I was planning to speak to him when he came out... about a part.
Şeyy...
Ah, well.
Şeyy, nasıl tarif etsem, uzun boylu, iri yarı bir adamdı...
Well... He was a tall guy, this tall, what do I know! ?
Şeyy.. yemin ederim bir daha asla içki kadehine dokunmayacağım.
Uuuh.. I swear I never will touch a glass anymore.
Şeyy, madem ısrar ediyorsunuz.
Well, if you insist.
Şeyy, anlamadım.
Well, I did miss it.
Yani, şeyy, Angela'nın bir sorunu var.
Well, you see, Angela has got a problem.
Şeyy, bunu- -
Well, I'd like...
Şeyy... bir miktar tenkit alacağımı sanıyorum.
Well... I suppose there'll be some criticism.
Evet... şeyy...
Yes... well...
Şeyy, gördüğünüz gibi..... eğlenmek için fazladan bir gözüm yok.
Well, you see, I don't have much of an eye for most amusements.
Şeyy, Michiko...
Well, Michiko was -
Cinayet mi? Şeyy...
Well...
- Tamam, şeyy hangi tipler hoşunuza gider?
What type do you like?
Seyy...
Well, it's...
Şeyy -
Out with it.