Şurası tradutor Inglês
2,154 parallel translation
Yanağınızın tam şurasında.
It's on your cheek. It's right there.
İşte şurası.
There it is.
Ayrıca, şunun şurasında insan bir kere evlenir.
Besides, I'm only getting married once.
Şurası, köşeyi dönünce.
It's there, on the corner.
Tepe şurası.
This is the hill.
Şurası nehir.
This is the river.
Şurası patlamanın olduğu nokta.
This is where the explosion happened.
Neden boğazının şurasını biraz kesmiyorsun?
Why don't you cut him just a little on his neck right there?
Aradığınız yer eğer dediğiniz gibi bu yoldaysa şurası olmalı.
There should be one somewhere around here. That way.
- Şurası mı?
- Is it this one?
Şurası, sağ tarafta.
There, on the right. Here, here.
- Eğleniyoruz ya şunun şurasında.
- It's just a bit of fun.
Şurasında dudakları vardı, kim bilir kaç kez öptüğüm.
I kissed those lips I do not know how many times.
Tam şurası.
Right here.
Şurası senin köşen sanıyordum.
I thought that was your corner.
En kestirme yol, yolun şurasındaki giriş.
Okay, the most direct route is this access road right here.
Sanırım, şurası.
No. I think that's it there.
O şeyden hep nefret ettim. Hah, şurası.
I've always hated that thing.
Şurası.
There.
Üs şurası!
There's the base!
Şurası harika ki ; zaman değiştikçe seyirciler de değişiyor.
It's great that as times change, audiences change.
Aslında şurası açık ki, Jason Manhattan'a gitmekten daha fazlasını yaptı.
In fact, it's clear that Jason has done more than take Manhattan.
Şurası bir gerçek ki, seyirci her seferinde Jason'ı hayata geri getiriyor.
It's really the audience that brings Jason back to life every time.
- Çok kolay, objektif şurası.
- It's real simple. Here's the viewfinder.
Komşuyuz şunun şurasında.
We live next to each other.
Ama benim favori barım hala şurası.
But my favorite pub is still there.
Şuraya çek. Şurası.
Hey, pull over right here.
Burnunun şurasında bir şey var.
Hey, you got something on your nose right there.
Tam şurası.
It's right there.
Şurası 1 kilo ediyordur.
I can move 2 pounds of it back here.
Hemen şurasında.
Right here.
Ne olursa olsun şurası gerçek ki bir şeyin sönmesi için önce yanması gerekir.
To others, he was just another rock star who crashed and burned.
Suyun bulunduğu yer şurası.
Here lies the water, good.
Şurasında dudakları vardı, kim bilir kaç kez öptüğüm.
Here hung those lips that I have kissed I know not how oft.
- Hemen şurası. Neler oluyor?
What the hell's going on?
Baksana... morarmış mı şurası?
Look... do I have mark here?
Şurası onun çalıştığı bölüm.
Man : that's his station up there.
Şunun kızağını çekip çıkarıyorum. Sonra şurasını elime alıp, ağzını yüzünü dağıtacağım.
I am just going to pop the slide release, then pull this bitch off... and then I am going to take this and I am going to fuck you up ugly.
Oranın 2 mil güneyinde ölü bulundu, arkadaşı Mimosa'nın evine giden yol da şurası.
She was found dead two miles south of there, supposedly on her way to her friend Mimosa's house here.
Sınır hemen şurası değil mi?
The line's right over there.
Şurası da öyle.
Over there as well, so...
Şurası açık ki, AJ gerçek ve hayal arasındaki farkı söyleyebiliyor, değil mi?
It's clear A.J. can tell the difference between reality and fantasy, right?
Neden şurası farklı bir renk?
Why is that part a different color?
- Neresi, şurası mı?
- Where, there? There?
- Şurası işte, Schaeffer BMW.
- The fucking place, Schaeffer BMW.
Mutfak şurası.
Kitchen's just through there.
Peki ya şurası?
What about there?
Şurası nasıl?
How about over here?
Şurası kesin ki, insanlar kimliğini öğrenmediği müddetçe, her şeyi yapacaklardır.
People are obviously so desperate to learn your identity that they'll do anything.
- Şurası.
It's there.
Şurası?
THERE?