Ahab tradutor Espanhol
249 parallel translation
Ben Ahav'ım.
Soy el capitán Ahab.
Ahab.
Ahab.
Ahab da kim?
¿ Quién es Ahab?
Senin için, Kaptan Ahab.
Para ti, capitán Ahab.
- O zaman Kaptan Ahab kim?
- Pues, ¿ quién es el capitán Ahab?
Ahab, Ahab'dır.
Ahab es Ahab.
Ahab'ı gördün mü, bu geminin kaptanı.
¿ Has visto a Ahab, el capitán de este barco?
Balinanın nasıl avlandığını öğrenmek istiyorsan Kaptan Ahab'a bir bak.
Si deseas saber lo que es cazar ballenas, no tienes más que ver al capitán Ahab.
- Şu... Kaptan Ahab.
- Pues, señor, es... el capitán Ahab.
Ahab bir zamanlar çok zalim bir kralın ismi değil miydi?
¿ No fue Ahab un antiguo rey malvado?
Dinle delikanlı. Ahab, ismini kendisi seçmedi.
El capitán Ahab no se puso el nombre.
- Ahab'ı tanıyor musun?
- ¿ No habéis visto al viejo Ahab?
Bir gün, denizde, toprağın kokusunu gözleyeceksin, ama toprak olmayacak ve o gün Ahab mezarına girecek, ama bir saat içinde tekrar dirilecek.
En alta mar, un día olerá a tierra cuando no haya tierra a la vista, y ese día Ahab encontrará su muerte, pero resurgirá antes de una hora.
Ahab kapalı kapısının ardında bütün gün sessizlik içerisindeydi.
Ahab permanecía tras la puerta cerrada de su camarote durante el día.
Bu Ahab.
Es Ahab.
Ahab ay ışığına çıkıyor.
Ahab salir a la luz de la luna.
Aniden gözümüzün önünde demirden bir pruva figürü gibi belirerek bizi ürküten bu adam Kaptan Ahab'tı. Vücudunun yukarısı tümüyle, balina çenesinden yapılmış beyaz bir barbar bacağı üzerinde duruyordu.
Alzándose amenazador sobre nosotros, como un gran mascarón de hierro, se erguía el capitán Ahab, su silueta ancha y alta apoyada sobre una brutal pierna blanca, tallada de la mandíbula de una ballena.
Kaptan Ahab, bacağınızı koparan Moby Dick'ti, değil mi?
Capitán Ahab, ¿ no fue Moby Dick la que le arrancó la pierna?
Fakat korkmanız gereken Starbuck değil, Ahab'ın gördüğü Ahab.
Pero no tiene por qué temer a Starbuck. Que Ahab tema a Ahab.
- Ahab.
- Ahab.
- Kaptan Ahab, şuraya bakın.
- Capitán Ahab, ¿ ve aquello?
Üçünü Kaptan Ahab, üçünü de benim için alın.
Tres para el capitán Ahab y tres para mí.
Kaptan Ahab, Rica ediyorum, ne yaptığınızı iyi düşünün.
Capitán Ahab, piense en lo que hace. Se lo ruego.
Kaptan Ahab, bizler cesur insanlarız.
Somos buenos marineros.
Şayet Ahab bildiğini okursa, ne siz, ne ben ve ne de mürettebat evine dönemez.
Si Ahab se sale con la suya, ni usted, ni yo, ni ningún miembro de la tripulación volverá jamás a casa.
Ahab ise tüm bunlara muhalefet ediyor.
Ahab renegaría de todo eso.
Fakat Ahab'a hizmet etmekle onun günahına ortak olduğunuzu görmüyor musunuz?
¿ No ven que al obedecer a Ahab nos sumamos a su blasfemia?
Evet, ayrıca Ahab mükemmel bir kaptandır.
Sí, y Ahab es un buen capitán.
Kendisine şövalyelik yaptırılan bu gemide, belki siz hariç, Ahab'ın tekmeleyemeyeceği hiç kimse yoktur.
No hay un solo hombre a bordo, a parte de usted, que no prefiriese recibir un castigo suyo, a una distinción de la reina de Inglaterra.
Yolculuk boyunca Ahab kamarasından hiç çıkmadı.
Con rumbo a Bikini, Ahab se quedaba en su camarote, y apenas se le veía.
Aylardan Nisandı, yeniayla birlikte Ahab'ın beyaz balinayı bulmayı umduğu sulara girmiştik
Así que en abril, con la luna nueva, entramos en las aguas en las que Ahab esperaba encontrar la ballena blanca.
Ahab'ın haritasına göre, Moby Dick yeniayla birlikte ortaya çıkacaktı. Fakat hilalin kıvrımları neredeyse kayboluyor.
En el mapa de Ahab, Moby Dick y la nueva luna aparecen juntos, pero la luna ha perdido sus cuernos.
Beyaz balina, önümüzde uzanan Ahab'ın kendisi ve intikamı arasında özgürce yüzerken... günlerce bıkmadan gece gündüz kürek çektik.
Durante días y noches remamos sin cesar, mientras la ballena blanca nadaba libremente, y aumentaba la distancia entre ella y la venganza de Ahab.
- Kaptan Ahab için hurra.
- Hurra por el capitán Ahab.
Kaptan Ahab, başıboş bir sandal gördünüz mü?
Capitán Ahab, ¿ ha visto un bote ballenero a la deriva?
Kaptan Ahab, onu bulmama yardım eder misiniz?
Capitán Ahab, ¿ me ayudará a buscarlo?
Kaptan Ahab, bana cevap verin.
Capitán Ahab, conteste.
Allah sizi affetsin, Kaptan Ahab.
Que Dios le perdone, capitán Ahab.
İçlerini Ahab doldurmuş, onları Ahab yönlendiriyor.
Ahab los rellena, Ahab les da vida.
Bunu yalnızca Ahab yapabilir.
Sólo Ahab podría hacerlo.
Ahab, Ahab mıdır?
¿ Ahab es Ahab?
... demişti ki, bir gün, denizde toprağın kokusu duyulacak, fakat etrafta hiç kara olmayacak o gün Ahab kendi mezarını boylayacak, fakat tekrar canlanacak, ve bizi çağıracak ve herkes, herkes, bir kişi hariç herkes, onun peşinden gidecek.
Dijo que llegaría un día en alta mar en el que olería a tierra donde no la había. Y que ese día Ahab encontraría su muerte, pero que resurgiría, haría una señal, y después, todos, todos,
Ahab.
¡ Ahab!
Ahab bizi çağırıyor.
Ahab nos llama.
Sen kendi kabilenin son lideriydin, Ahab.
Tú fuiste el último en llevar a tu tribu a la unión, Ahab.
Ve sen, çocuğum, Kralın eviinde mi kalacaksın,... yoksa, baban Ahab'la Gilead'a mı döneceksin?
Y tú, hija mía, ¿ te quedarás en la casa del rey o volverás a Galaad con tu padre, Ahab?
"Kaptan Ahab'ın Moby Dick'ten bahsettiğini işittim."
" Capitán Achab, he oído hablar de Moby Dick.
"Bunu sana kim söyledi?" Ahab haykırdı.
"¿ Quién te lo ha contado?", gritó Achab.
O deli, şişman bir Kaptan Ahab, sen de aradığı beyaz balina Moby Dick'sin.
Tú eres su obsesión. Es como el obeso Capitán Ahab, buscándote como a Moby Dick. Su ballena blanca.
Şu kaçık Ahab'tan ( Moby Dick ) farkın yok ve bu adam da senin beyaz balinan.
Eres como el maldito Ahab y la ballena blanca. ¡ Te juro por Dios, que cayó en mis manos!
Beyaz bir balina, dedi Ahab.
Ahab dijo que era una ballena blanca.