Alakalı tradutor Espanhol
8,788 parallel translation
Ciddi burun kanamalarıyla alakalı Dr. Andersen'ı gördün ki bunun mide kramplarıyla aynı zamana rastlamasının tesadüf olduğuna inanıyorsun ve aylık bir düzen var.
Fue a ver al Dr. Andersen después de un episodio de hemorragias nasales que según usted coinciden con los espasmos estomacales, que se presentan mensualmente.
İlkinde erkeklikle alakalı kısımlar tamamen alınıyor.
En la primera, se retiran las partes masculinas.
Bununla alakalı oyalama ya da parti numaran var mı?
¿ Tienes una distracción o truco de fiesta relacionado con eso?
Bu hiç bir zaman hayat kurtarmakla alakalı olmadı, bunu seviyorsun.
Esto nunca fue sobre salvar vidas, esto te gusta.
Bu sabah Times'ta Amerika'daki köle ticaretiyle alakalı makaleni okudum.
Leí su artículo esta mañana en el Times sobre el comercio de esclavos en las Américas.
- Buyurun Bay Barclay hepimizin tatilinizle alakalı bir şeyler duymaktan memnun olacağı inancındayım. Ancak hâlen keşfi müzakere ediyoruz.
Por favor, Sr Barclay, nos encantaría saber cómo le fue en sus vacaciones, pero estamos hablando de exploración.
Bay Turner tekneniz için üzgünüm ama olanların bizimle alakalı olduğuna emin değilim.
Siento lo del barco, señor Turner, pero no se qué tiene que ver con nosotros.
Tamam Charlie, neden yaptığımız deneyler yemek yapmayla alakalı?
Vale... ¿ Charlie? ¿ Por qué todos nuestros experimentos son de comida?
Hep gözlerinle alakalı bir şey oluyor.
Siempre ha habido algo con tus ojos.
Michael'la alakalı bir sorun olursa beni arayabileceğini biliyorsun.
Llámame si hay algún problema con Michael.
Evimizle alakalı bir şey olduğunu düşünüyorum.
Creo que tiene que ver con nuestra casa.
Çoğunlukla giysilerle alakalı rüya görüyor.
Más que nada, sueña con ropa.
Ama daha çok giysilerle alakalı rüyalar.
Pero la mayoría son sobre ropa.
Ara sıra ama her zaman gülmekle alakalı değildi.
A veces... pero no siempre se trataba de las risas.
Neyle alakalı olduğunu şu an söyleyemem ama buranın patronuyla görüşme şansım var mı?
No puedo decirte de qué se trata, pero ¿ podría reunirme con el mandamás de aquí?
Hesap kitap işiydi. Teorik işerle alakalı.
Se trataba de matemáticas y teorías.
Onları gözetlediğimizle alakalı ne kadar az şey bilirlerse o kadar iyi, değil mi?
Creo que es mejor que no sepan que los espiamos, ¿ verdad?
Yetkililer, bu adamın kimliği ile alakalı bilgisi olan herkesin bir an önce kendilerine ulaşmasını istiyor.
Las autoridades solicitan a cualquier persona información sobre la identidad del mismo.
Başka bir deyişle bu şey olmakla alakalı...
Hay un rojo realmente especial.
Sanırım göz yaşlarımdan çok kalbimle alakalı bir durum bu, Kelly.
Tiene más que ver con mi corazón que con mis ojos, Kelly.
Ama onunla alakalı olanları bulmak, çerçevenin içinde gezinmek.. İşte sanatın yolu burdan geçiyor, dostum.
Pero encontrar las tangentes dentro del marco, ahí está el arte, amigo.
"bu daha çok onların nasıl dizildiğiyle alakalı"
"sino en la manera en que esos átomos se organizan".
Bu resmen bir şeyi ne kadar iyi satabildğinde alakalı, çünkü o içeri girerken Ben "imkansız" falan diyordum sonra da sen şey..
Lo importante es hacerlo creíble, porque cuando entró yo dije que era imposible, y cuando pusiste el...
Ancak biyolojileriyle alakalı bir şey olabilir.
Podría tener algo que ver con su biología.
Yani kanserle alakalı değil.
Nada que ver con el cáncer.
Kimsenin şüphesi olmasın ki konuyla alakalı tüm polis yetkilileri ve terörle mücadele birimi sokakları yeniden kontrol altına almak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Que no quepa duda... de que toda autoridad policiaca y unidad antiterrorismo... están trabajando para recuperar el control de nuestras calles... y en cuestión de horas...
Hepsi o kızla alakalı.
Todo es por culpa de esa chica.
Meselenin ikimizle alakalı olduğunu söylemiştin.
Dijiste que esto era entre tú y yo.
Sadece zamanla alakalı tatlım.
Oh, es solo cuestión de tiempo, querida.
- Bu seninle alakalı.
- Esto es acerca de ti.
Hepsi zamanlama ile alakalı.
Es todo sobre el calendario.
Bu, testleri geçmekle alakalı, James.
Se trata de soportar las pruebas, James.
Bu işle alakalı değil, bizden bahsediyorum.
No me refiero al trabajo, me refiero a nosotros.
- Bu neyle alakalı bilmiyorum ama...
Mira, no sé qué se trata esto.
Tamam, işte onlarla alakalı.
Vale, pues por ahí va la cosa.
Ne oluyor, tüm bunlar neyle alakalı?
¿ Qué está pasando, de qué va todo esto?
Bunların hiçbiriyle alakalı başka bir şey istemiyorum.
No quería hacer nada más con cualquiera de ellos.
Kiloyla alakalı olduğunu sanmıştım.
Creía que era por el peso.
Kiloyla alakalı mı?
¿ Por el peso?
- Bunun kiloyla alakalı olduğunu mu sandın?
- ¿ Pensaste que era por los kilos? - Para.
Dinleyin, Bay MacAskill. Bu para ya da benimle alakalı bir şey değil.
Mire, Sr. MacAskill, no se trata de dinero o cualquier otra cosa, para mí.
Ve nihayetinde gerçek olan şey, kendine hangi mazereti söylersen söyle bu terörizm ile alakalı değil.
Con el tiempo te das cuenta de la verdad... de que no importa qué excusa te inventes. Esto no se trata de terrorismo.
Bu ekonomik ve sosyal kontrol ile alakalı.
Aquí se trata de... control... social... y económico.
Bu tüm hayatımla alakalı.
Es toda mi vida.
İşle alakalı alakasız istediğiniz zaman arayabilirsiniz.
llamarme en cualquier momento con preguntas o nada en absoluto.
Emelia Ricoletti ile alakalı bir şey mi?
¿ Algo que tiene que ver con Emelia Ricoletti?
Senle alakalı değil James.
Realmente no es sobre ti, James.
Üzerine basıp geçtiğimiz insanlarla alakalı.
Por ellos estamos avanzando.
Bu on yıl önce Endonezya'daki olayla mı alakalı?
¿ Es acerca del caso en Indonesia hace diez años?
Şeyle mi alakalı...
... - Sí.
Neden onunla alakalı olduğunu düşünüyorsun?
¿ Por qué crees que tenía algo que ver con ella?