English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ A ] / Asın

Asın tradutor Espanhol

23,640 parallel translation
Bazen böyle aşırı yoğun duygular içindeyken Nick Cannon ’ ın “ Drumline ”. parçasındaki soloyu çalıyor.
Es solo que cuando tiene muchas emociones que procesar, a veces le gusta hacer el solo de Nick Cannon de Drumline.
Konuyu bu sabah Başsavcı ile konuştum ve Kraliyet Evlilikleri Yasası'nın kurallarının aşılmasının oldukça güç olduğunu söyledi.
Traté el asunto esta mañana con el fiscal general, y me advirtió de que no existen atajos en lo que respecta a las normas que rigen la Ley de Matrimonios reales.
Bir milyon kadının albümümü satın almasını sağlasam asıl o zaman her şeye değer.
Si hago que un millón de mujeres compren mi álbum, definitivamente valdrá la pena.
Vatana ihanetten asılmasını isteyen sendin.
Eras tú la que quería ahorcarla por traición.
Dinleyin başaşağı asın... bu hatırlamasına yardımcı olacaktır.
Quizás así vuelvan sus recuerdos. ¡ Levántenlo!
Evet ve kurbanlara nasıl poz verdirdiğine bakarsak Katherine, Bianca ve Samantha asıl hedefinin yerine geçiyor gibi ve cinayetleri de nihai planını gerçekleştirecek cesareti ve güveni toplamasını sağlıyor.
Sí, y basándome en cómo colocó los cadáveres y la última escena del crimen me parece que Katherine, Bianca y Samantha son sustitutas del verdadero objetivo de nuestro sudes y sus asesinatos probablemente sean una forma de coger valor y reunir confianza para cometer el último acto.
Dinle, bir tedavi veya aşı bulmanın tek yolu virüsü kullanmak.
Escucha, la única forma de encontrar un tratamiento o una vacuna es usar el virus.
Barikatın nasıl aşılacağını anlatan hikayeyi sızdıranlar mı?
¿ Los que filtraron el reportaje de cómo podían saltarse la barricada?
Han el-Halili çarşısı Kahire'nin kurucusu Fatımi hanedanının asıl gömüldüğü yerdir.
El mercado Khan el-Khalili es el lugar de enterramiento original de la dinastía Fatimí, que fundó El Cairo.
Ama protestoların asıl beyni ve organizatörü Safar'mış.
Sólo que Safar era el verdadero cerebro y organizador detrás de las protestas.
Aynı sene üstüne "heykele tırmanmayın" uyarısı asılmıştı.
Fue el mismo año en que pusieron la señal de "No escale la estatua".
Grip aşılarını konuşmak için çok fazla önemli insan var.
Un montón de gente importante solo para hablar de vacunas contra la gripe.
Pekala, kimler aşının tedavi üzerinde ne işe yaradığını hatırlıyor?
Muy bien, ¿ quién recuerda la diferencia entre una vacuna y la cura?
Şuanda aşısı yok, ve virüsün ölüm oranının da % 100 olduğu kanıtlandı.
No hay, actualmente una vacuna y tiene una mortandad probada del 100 por ciento.
İlk başta Thomas'a virüsün bulaşmadığını düşünmüştüm, çünkü virüse karşı direnci vardı, ki bu da bize aşı yapmamız için yardımcı olacaktı.
- Al principio pensé que Thomas no había sido infectado porque era inmune al virus, lo que podría ayudarnos a desarrollar una vacuna.
Aşı mı yaparsınız?
¿ Hacer una vacuna?
Sen ve adamların aşı vurulmak için ilk sırada olursunuz.
Tú y tus amigos pueden estar al pricipio de la fila para recibir una vacuna.
Aşı yapmanın yakınında bile değilim, bunu sen de biliyorsun
No estoy ni cerca de encontrar una vacuna, y lo sabes.
Aşı ürerinde çalıştığını söyledim.
Dije que estaba trabajando en una.
Kanka kıza benim önümde asıldın.
Me pusiste el caramelito delante de las narices.
Asıl sen iyi iş çıkardın.
Bien hecho por su parte.
Gerçekten de öyle. Ayrıca tam şu an müzakereyi durdurabilir ve bu soruyu sen ve kariyerin üzerinde asılı bırakabiliriz. Veya elini kaldırıp bize bir cevap sunarak kendini soruşturmalarımızın dışında bırakabilirsin.
Así es, así es, y podemos detener el procedimiento ahora mismo y dejar la pregunta flotando sobre Ud. y su carrera, o puede repensárselo y proporcionarnos una respuesta y excluirse así de nuestras investigaciones.
Ronan Murphy, Hunter'ın cinayetinde asıl şüpheli olarak sorgulandı. Dosyada yok.
Que Murphy fue investigado como primer sospechoso del asesinato de Hunter... no está en el expediente.
- Gerçeği söyledi ve bu da duruşmanın asıl amacıydı.
- Él dijo la verdad, y ese era el único propósito de esta audiencia.
Bunca zamandır Annalise'nin bir şey sakladığını söylüyordun asıl sırrı olan senmişken.
Todo este tiempo, has estado diciéndome que Annalise escondía algo cuando eres tú el que tiene un secreto.
Bu sınırı aşıyor, Annalise.
Se trata de un alcance tal, Annalise.
Bana aşık mısın?
¿ Estás enamorado de mi?
Ama asıl okumak istediğimiz Underwoodlar hakkında yazdığın kitap.
Pero lo que de verdad nos encantaría leer es tu libro sobre los Underwood.
Bana aşık olacaksın.
Esto se complicará.
Yoksa hâlâ bana aşık mısın?
¿ O todavía tienes ganas de mí?
Aşıkların hayatı.
Amantes de la vida
Kız, o adamın asıl başrol olduğunu farkeder.
Te das cuenta de que el verdadero héroe es otro hombre.
İçme arkadaşlarını aşırı seviyorlar.
Les encanta golpear a sus amigos mientras están bebiendo.
Şöyle de diyebiliriz. Onlara güvenen- --insanlara zarar veren kurumların aşığı değilim, ve onlardan korkmuyorum.
Digamos que no soy muy aficionado a las instituciones que hacen daño a la gente que cree en ellas, y tampoco me asustan.
kocamın öldürüldüğü terörist saldırısının uzayan soruşturması aylarca bana ve ona yakın olanları asılsız iddialarla oyalaman komplo teorileri üretmen... bürodaki işinin bittiğini bizzat kendim söylemek eğlenceli olacak diye düşündüm.
Después de prolongar la investigación del ataque terrorista que mató a mi marido y forzarme a mí y a aquellos más cercanos a él a revivirlo una y otra vez durante tres meses de teorías conspiratorias y pruebas que no se sostienen, pensé que disfrutaría diciéndote personalmente que estás acabada en la Agencia.
Çalınan birşey olduğunu biliyoruz. Asıl soru Columbia'nın elinde olan ve bilmemizi istemediği şey ne?
La pregunta es ¿ que tiene Columbia que no quiere que sepamos que tiene?
Kral Francis'e aşıktınız.
Bueno, vos amabais al rey Francisco.
Böyle bir aşka lanet edilebilir yasa boğduğu için değil. Ama tekrar aşık olmayı zorlaştırdığı için daha azını kabullendiğin için.
Amar así puede ser una maldición, no solo por quien se aflige, sino porque será difícil volver a amar, conformarme con menos.
Sarbjit asılsın.Sarbjit asılsın.
¡ Mi hermano es inocente! - Usted no tendrá una respuesta. - ¡ Mi hermano es inocente!
Hindistan af dilekçesini fesh etti... 26 / 11 Mumbai saldırısın asıl suçlusu Ajmal Kasab'ın.
Con eso ya se tomó la decisión de la pena de muerte para Ajmal Kasab. He estado viniendo aquí desde hace seis meses. - ¿ Alguna vez lo veré o no?
Asıl Kupa'yı yargılayın!
¡ Juzguen a la Copa!
Artık bana düşen kanunun korkunç hükmünü size iletmek. Buradan alınarak infaz mahalline götürüleceksiniz. Son nefesinizi verene kadar boynunuzdan asılacaksınız.
Ahora sólo me queda para pasar la frase terrible de la ley, que es que usted será llevado de aquí a un lugar de la ejecución, donde será colgado por el cuello hasta que muera.
Ben yanında yokken onu yalnız bırakmadığın için asıl ben teşekkür ederim, Henry.
Gracias a ti, Henry... por estar con ella cuando yo no pude.
- Getireceğini söyleyeceksin, ama asıl planın dışarıdaki gayet etkileyici olduğunu düşündüğüm polis sayısına dikkat etmemi engellemek.
Y dirás que me lo vas a traer pero el verdadero plan es distraerme de lo que, seguro que es una impresionante respuesta de las fuerzas del orden detrás de esas puertas.
"Samantha'nın asıl ölüm sebebi ise boğulma."
La causa de la muerte de Samantha en realidad fue estrangulamiento.
- Asıl siz yapmayın.
- ¿ Qué mierda haces? - Dejalo ir.
Onların cezalarından daha iyisini hak ediyorsun. Cezaları aşırı serttir.
Mereces más que su castigo, el cual será... extremo.
Ona aşıksın.
Está enamorado de ella.
Sizin aşırdıklarınıza bakalım, şimdi. Neler var?
Entonces, vamos a ver sus ganancias. ¿ Qué tiene?
Bu da artık yenileyici aşın olmaz demek.
Lo que quiere decir que no hay más inyecciones para ti.
Yakın zamanda bir aşı daha olman ve bunun da yapılması gerekiyor.
Necesitas otra inyección pronto y esto tiene que pasar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]