Atlas tradutor Espanhol
716 parallel translation
Bilemiyorum, ama şu çekmecede bir atlas var.
No lo sé, pero hay un mapa en este escritorio.
Atlas İş Bulma Bürosu mu?
¿ Con la Agencia de Empleo Atlas?
Taşıyıcı Atlas dayı, ha?
Don Necesario.
Bir düşün, Watson, bir kaç saate Atlas Okyanusu üzerinde uçuyor olacağız.
Piénselo, Watson en unas horas estaremos sobre el Atlántico. Sí.
Girin ve bir dağ aslanı tarafından kovalanan 15 yaşındaki kızı görün....... bir orman yangını, balonla kaçırma!
Pasen. Verán a una chica de 15 años perseguida por un león del Atlas, un incendio en el bosque, un rapto en globo.
- Bu Atlas. - Omuzlarında dünyayı taşıyor.
Es Atlas cargando al mundo en sus hombros.
- Sen ve Dünya. Dünya'yı modern bir Atlas gibi kaldırıyorsun.
Tú sosteniendo la tierra como Atlas.
Hızlı atlasın.
Más alto.
Bırak da basit bir kaç hareket yapsın. Sadece bardan atlasın.
Déjala que haga algo, soltar la barra, ¿ qué tiene de malo?
Atlas, atla, atla, atla, atla!
TODOS : ¡ Salta, salta, salta, salta, salta!
Atlas, atla, atla!
TODOS : ¡ Salta, salta, salta!
Atlas Okyanusu'ndan 104 kişiyi kurtarıp evlerinize götürmüştünüz.
Entre todos rescataron del mar a 104 supervivientes y los alojaron.
Ama sonra bu tenekeyi alıp Atlas Okyanusu'na fırlatın. Benim trenimi mi?
Y luego cojan esta chatarra y tírenla al Oceano Atlántico.
Keskin bir jilet ve insan anatomisinde atar damarların yerini gösteren bir tablo.
Si, una cuchilla de afeitar y un atlas de anatomía humana donde se puedan ver las arterias principales.
Bırak adamı atlasın!
Deja que se tire. El río lo coge todo.
Numarasını söylediğim atlasın.
Salten cuando diga su número.
Kaçmayı bırak. Atlas Okyanusu'na dayandın.
Deja de huir, has llegado al Atlántico.
Atlas Roketi!
¡ El cohete Atlas!
- Moreno atlasın. Yükseklerde uçarmış.
Ln Acapulco
Baş gökbilimci, yıldız atlası derleyicisi.
Jefe astrónomo, compilador del atlas estelar.
Amerikalıların Atlas Okyanusu'ndan geçerek pasta getirecek uçak ve yakıtları var.
América tiene combustible y aviones para llevar pasteles a través del Atlántico.
Haydi ama! Yoldan çıkma Herkül. Daha yolun yarısındayız.
Ahora no descarriles, Atlas, no estamos ni a la mitad.
Baylar, bu arada Bay Churchill istilaya kalkışma aptallığında bulunursa diye Alman kuvvetleri Atlas Okyanusu kıyısında sizlere birkaç güzel sürpriz hazırlamakta.
Mientras tanto, en el muro Atlántico las fuerzas alemanas han estado preparando unas bonitas sorpresas para ustedes, señores por si acaso el Sr. Churchill es lo suficientemente insensato como para intentar una invasión.
İçimizden biri bir atlas açar ve rastgele bir yere basar.
Uno de nosotros abre el atlas al azar y clava un alfiler en la página.
Atı engele doğru sürmezsen hayvan nasıl atlasın?
No puedes esperar que un caballo salte si tú no lo guías.
Bu yaz, kendimi geliştirebilmem için Charles Atlas kursuna gideceğim, tamam mı?
Haré un curso de pesas este verano... y cogeré músculos, ¿ de acuerdo?
Herkes nerede olduğunu görmek için haritaya bakıyordu.
Todos estaban buscando en el atlas para ver dónde estaba.
Vay canına, Charles Atlas, dünyanın en mükemmel geliştirilmiş vücuduyla.
Oh, qué cuerpo tan maravillosamente desarrollado.
Atlas okyanusu iz bırakmaz.
Allí no quedan huellas.
Ellerindeki haritalar da oldukça yetersiz, okul atlaslarından yapılma şeylerdi. Ancak çok hızlı ilerleyerek düşman kuvvetlerin birleşmesine engel oldular.
Tenían mapas mal, a menudo se retiró del atlas escolares, pero ofreció a los británicos sin detenerse a reagruparse.
Atlas Okyanusu'ndan Pasifiğe, oradan da tekrar yarı yola kadar herkesin şerefine içtim.
He brindado a la salud de los hombres desde el atlántico hasta el pacífico. Y en otras muchas partes.
Atlas okyanusu iz bırakmaz.
El Atlántico no deja huellas.
O Charles Atlas'ın resmi mühürünü taşıyor.
Tiene la aprobación de Charles Atlas.
Charles Atlas'ı isterim
Me hacen desear Tomar a Charles Atlas
Birim bir, pencere pervazının dışında. Orası atlası için çok uzak.
Unidad uno, está en los anaqueles exteriores, muy alto para saltar.
Büyük bir güreşçi olduğunu biliyorum ama kardeşim senin kadar yakışıklı olmasa da Charles Atlas kadar güçlüdür.
Frankie, eres bueno en lucha libre! Pero mi hermano, aunque no tan guapo como tu... Tiene la fuerza de un gorila.
Sen benim oğlum, Süpermen'lerin sonuncususun.
¿ Quien es Superman? Te diré lo fuerte, lo poderoso, y lo virtuoso que eres el ingenio del Rey Salomón la fuerza de Hércules la paciencia de Atlas la salud de Zeus el valor de Aquiles la rapidez de Mercurio. Eres tú, hijo mío.
- İyi, o zaman herkes atlasın!
- Todos al coche.
Atlas Okyanusu'nu ilk kez şimdi görüyorum.
No había visto el Océano Atlántico.
Atlas Okyanusu o zamanlar güzeldi.
Era increíble.
Evet. Atlas Okyanusunu o günlerde görmeliydin.
Deberías haberlo visto entonces.
Atlas Okyanusuna Philadelphia'nın akciğeri derlerdi.
Llamaban a Atlantic City "Pulmón de Filadelfia".
Bu Carmichael çiftliğini gösteren 1908 Seattle Atlası.
Este es el mapa de Seattle en 1908 y ese es el rancho Carmichael.
Aynı bölgeyi gösteren 1914 yılı atlasında, özellikler hemen hemen aynı, kuyunun yeride aynı şekilde korunmuş.
En los mapas de 1914 que existen de este area, la propiedad no cambió mucho, y el pozo está señalado.
1928 yılı atlasında ise, bir değişiklik var, mülklerin bölünmesinde.
En los mapas de 1928 hay cambios cuando dividieron la propiedad.
Burası dans sınıfı, Charles Atlas'ın kursu değil.
Es una clase de danza, no del método Charles Atlas.
Şövalye kraliçeye atlasın.
El caballo se come a la reina.
Fil kraliçeye atlasın.
El alfil se come a la reina.
- Niye atlasın?
- ¿ Para qué?
Bu kesinlikle doğru. Dört kere Sahra Çölü'ne gittim. Chee
Fui cuatro veces seguidas al desierto del Sahara hasta que vi que Chee-Chee había pegado las páginas del atlas con mermelada.
- Chee atlasın bütün diğer sayfalarını reçelle kaplamıştı. Harika seyahatler.
Unos viajes estupendos.