Atım tradutor Espanhol
16,529 parallel translation
Atımı bana geri ver.
Necesito mi caballo.
Yanılmışım, ben atımı satın almak için geri döndüm, ama yeterli param yok.
Me equivoqué. Quisiera comprarle mi caballo, aunque... ando escaso de fondos ahora.
Gitmek istersen, karşı çıkmam ama atımı bırak çünkü ona ödeme yaptım.
Solo deja mi caballo... porque yo lo pagué.
Gelmezsem, bu öldüm demektir ve sen atımı alabilirsin.
Si no llego, estoy muerto, y puedes quedarte con mi caballo.
Artık atımı alabilir miyim, Sam?
¿ Ya me gané mi caballo, Sam?
Atımı geri almak istiyorum, bedeli buydu.
Necesitaba mi caballo, y este era el precio.
Tıpkı onun gibi bir tane atım vardı.
Tenía uno igual a ella.
Atımın sende ne işi var?
¿ Por qué tienes mi caballo?
Dokuz yaşındayken atım olmasını çok istiyordum.
Cuando tenía nueve años, realmente quería un caballo.
Anlaşmanın bana düşen kısmını yaparsam ertesi gün beni bekleyen bir atımın olacağını söyledi.
Y me prometió que cumpliría su parte del trato. Y que habría un caballo esperando por mí al otro día.
- Atıldım mı?
No sé.
Madem ben atıldım o zaman topunuz da atıldı.
- de la nada. - Es Rigby. Hoy la veré.
Ben de toparlandım. Artık bütün bunları geride bırakıp kendimizi karavana atıp...
Lo vé, pero voy de gira con Quinn después del año nuevo.
Artık atış yapmayacak mıyız?
¿ Ya no vamos a disparar?
"Goodnight" sen bizim en iyi atıcımızsın.
Buenas Noches, eres nuestro mejor tirador.
Biraz at sürüp etrafa bir göz atarım diye düşündüm.
Pensé que podría continuar mi paseo, disfrutar un poco de su territorio.
İlk beş atışı kaçırdım.
Erré los primeros cinco disparos.
Atış mı?
¿ Tiro?
Kalbin küt küt atıyor. Tanrım.
Mira eso, tu corazón esta latiendo muy duro, Jesús.
- Evet, tamam. - İlk atışı ben alacağım.
Yo dispararé el primer tiro.
- Hooah! Lynn, Foo, o kazıklara ulaştığımızda, kapının üstündeki her şeyi atın!
Lynn, Foo, ¡ cuando lleguemos a las rocas, disparen con todo a la puerta!
Peki, sanırım size söylememe gerek yok, kendinizi riske atıyorsunuz.
No tengo que decirle que se puso en riesgo.
Üç adım geri adım atın!
¡ Tres pasos atrás!
Ciddiyim, yeni kız parıltını kaybetmeden ilk adımı sen at.
En serio, mejor redobla tus esfuerzos antes de que pierdas tu... - "brillo de chica nueva".
Dedim, atık bürosunda tanıdıklarım var.
Te dije que tengo algunos conocidos.
Saçlarım mükemmel olur fakat hep şaşkın bakarım asla aklımdan geçeni söylemem delicesine Pilates yaparım bir köpek ya da at satın alırım ve ardından binicilik hocasına vurulurum ve kocamın 40 yaşına geldiğinde koşuya başladığını
Y tener el cabello perfecto, pero el rostro desencajado por nunca decirlo que realmente pienso, y desarrollar un vicio loco por Pilates, y comprar un perro o un caballo, enamorarme del instructor de equitación, y ver a mi esposo comenzar a correr a los 40
At yarışı mı?
¿ Carreras de caballos?
Onları belediye atıyor olmalı ama bir araştırırım.
Es un puesto designado por la ciudad, pero lo investigaré.
Amerikan rüyasına adımımızı atıyoruz.
Estamos participando en el sueño americano.
Hep böyle atışır mısınız?
¿ Siempre hacen esto?
Bayan Huffington, atıştıracak bir şeyler var mı?
Señora Huffington, ¿ tiene algún sándwich de carne?
Stanley, biraz önce söylediklerimden sonra ciddi ciddi mesaj mı atıyorsun?
Stanley, ¿ aún sigues con los mensajes luego de lo que acabo de decir?
Tek ihtiyacımız fazladan bir atıcıydı!
Justo lo que necesitamos, otro maldito lanzador.
- Atıcılardan nefret ederim, tamam mı?
- Odio a los lanzadores.
Atıcıyım.
Lanzador.
Jake Bradford ve Billy Autrey, ikisi de yeni atıcılarımız.
Jake Bradford y Billy Autrey, ambos lanzadores novatos.
Ne, sadece atışımı yapacağım.
Solo intento hacer mi jugada.
Adamım, bu üçüncü atış.
Es tercer strike.
Girdiğim her işte, üzerime çamur atıldı, gülündüm, ulu orta aşağılandım.
En cada trabajo, he sido desprestigiada ante otros, vilipendiada, motivo de risa y humillada.
Bu herif benim olayımı sikip atıyor.
Este tipo me arruina el estilo.
Şok olmuş durumdayım, Sloane'nun kalbi hala atıyor.
Estoy en estado de shock, el corazón de Sloane sigue latiendo.
Sınıfa asılmıştı, kopyasını sana e-postayla atıp dolabının içine atmıştım.
Lo pusieron en el salón. Te mandé una copia, y puse una en tu casillero.
Her gün üvey babama bu atı alalım derdim.
Todos los días, le pedía a mi padrastro el caballo.
Doğum günüm yaklaştıkça o atın alınması için sürekli ama sürekli yalvarmaya başladım.
Como mi cumpleaños se acercaba, rogaba y rogaba por ese caballo.
Atı mı öldü?
Caballo muerto?
- Bunun içine atıldım ben.
Me empujaron de nuevo en esto.
Para mı atıyoruz?
- Podemos lanzar una moneda.
Aman Tanrım, nabzı atıyor.
¡ Dios mío, tenemos pulso!
Şahitlerimizi buraya mı atıyoruz?
¿ Traer a nuestro testigo aquí?
Biri adım daha at sıkıyorsa! Aha eceline susamışsın.
Sigue caminando.
Kalplerimiz Londra halkıyla ve tüm dünyadaki arkadaşlarımızla birlikte atıyor.
Renuncia Nuestro corazón para el pueblo de Londres... y para nuestros amigos alrededor del mundo.