Aydınlık tradutor Espanhol
1,557 parallel translation
- Yukarısı daha aydınlık...
Pues bien, es más luminoso aquí arriba, y...
Tek farkedebildiğim, aydınlık mı yoksa karanlık mı olduğu.
Solo puedo saber si hay luz u oscuridad
Yüzünü görebilecek kadar aydınlık değilmiş.
estaba demasiado oscuro como para vérsela.
Burası çok aydınlık.
- Es hermoso. - Sí, es asombroso.
Bütün o ışıkları açtıkları için burası çok aydınlık.
Cuando enciendan todas las luces todo brillará aquí.
Hissediyorum, aydınlık yavaş yavaş kayboluyor, Majesteleri.
Percibo el oscurecimiento de la Luz, su Majestad.
Aydınlık mı?
¿ La Luz?
Şimdi geride kalan aydınlık yalnız başına geziyor, tıpkı bir gölge gibi.
Ahora la luz, que fue dejada atrás vaga sola, como una sombra.
Burada sadece aydınlık ve karanlık var Gökyüzü ondan yana
Aquí tan sólo hay luz y oscuridad. Él tiene el cielo para sí.
Aydınlık karanlığa karışırken
Así como la luz se disuelve en la oscuridad.
Ne yapıyorsunuz burada, dışarısı hala aydınlık.
¿ Qué estáis haciendo ahí dentro? Aún es de día fuera...
- Ben... Burası çok aydınlık! Çok...
Acá hay demasiada luz.
Henüz değil. - Burası çok aydınlık!
Hay demasiada luz.
- Evet. Burayı oldukça aydınlık buluyorum.
Hay demasiada luz acá arriba para mí.
Yaşam ve ölüm, aydınlık ve karanlık, umut ve çaresizlik.
- Vida y Muerte. Luz y Oscuridad. Esperanza y Desesperación.
- Aydınlık ve parlak.
Iluminado y brillante.
Aydınlık yok, karanlık yok, yukarısı yok, aşağısı yok. Hayat yok.
Ni luz, ni oscuridad, ni arriba, ni abajo, ni vida.
Ulus, savaşın gölgesinden kurtulup, daha mutlu ve aydınlık geleceği bekler!
¡ Una nación saliendo de las sombras de la guerra... y mirando hacia delante, hacia un feliz y brillante futuro!
Amacımız sadece para kazanmak değil, dünyayı daha aydınlık... hale getirmek. "
No "estoy simplemente haciendo dinero, estoy haciendo que el mundo sea un lugar más brillante".
Sadece içeri aydınlık versin diye.
Sólo dan luz natural.
Evet, ve eğer çocuk sahibi olmak istemek ve bir aydınlık ve Leo'yu geri istemek bizi bencil yapıyorsa, o zaman ben suçluyum.
Sí, y si querer hijos, hallar la verdad y recuperar a Leo nos convierte en egoístas, entonces soy culpable.
En karanlık gece, en aydınlık günü yener.
La noche más negra le gana al día más brillante.
Aydınlık bir yer, sorgulama odasından çok daha iyi.
La iluminación es mucho mejor que la de un cuarto de interrogación.
Evinin ne kadar aydınlık olduğunu farkında mısın?
¿ Sabes cómo brilla tu casa?
Evet, acayip aydınlık.
Sí, brilla bastante.
Buddy Hall'un Noel dileği, evinin sadece kilometrelerce öteden görünecek kadar aydınlık olması değil uzaydan da görülmesi.
El deseo de Navidad de Buddy Hall es que su casa brille para ser visible no sólo desde kilómetros a la redonda sino desde el espacio.
Aydınlık ve karanlık vardır.
La luz y la oscuridad.
Peşinden çıkan yavruları bu yeni ve aydınlık dünyaya ilk kez bakıyor.
Sus oseznos miran el mundo por primera vez.
Yeşil, bitkilerle dolu aydınlık bir oda hayal et.
Ahora... Quiero que te imagines un cuarto brillante, lleno con bellas plantas verdes.
Lynch'in filmlerinde karanlık gerçek bir karanlıktır. Aydınlık ise gerçekten kör edici bir aydınlık.
En los films de Lynch, la oscuridad es realmente oscura.
- Aydınlık bir sabahta, ha?
- Con energía y temprano, ¿ eh?
Sabahları daha aydınlık olacak.
Bueno, habrá un poco más de luz por la mañana.
daha aydınlık lambalar.
las lámparas iluminan.
Karanlığın aydınlık rüyaları.
Sueños claros de oscuridad.
Aydınlık ve karanlık.
Luz y oscuridad.
Aydınlık!
¡ Hay luz!
Stadyuma git, tamam mı? İnsanların olduğu, aydınlık bir yere git.
- Ve, al estadio, ¿ bueno?
Fazla aydınlık.
No puedo pensar. Hay demasiada luz.
Görüntünün tamamı aydınlık olduğu için parlak nokta göremedik.
No hay puntos brillantes porque la cosa entera es muy brillante.
... artık karanlık... artık bulanık... artık aydınlık...
Está oscuro... está borroso... luego está brillante...
Orası daha aydınlık.
Lo es, uh, más luz por allí.
Yalnızlığın içinde aydınlık vardır.
Hay claridad en la soledad.
Karanlık ve aydınlık gibi.
Oscuridad y luz
Sende, burasının biraz aydınlık olduğunu düşünmüyor musun?
Hay mucha luz aquí, ¿ no crees?
" Bu eski tahta, üzerinde karanlık ve aydınlığı barındırır, evet ve hayırı.
" Los tableros antiguos eran oscuros y claros, si y no.
Sükûnet varsa kelâmın, karanlık varsa aydınlığın, ölüm varsa yaşamın :
Sólo en silencio la palabra, Sólo en la oscuridad la luz, sólo en muerte, la vida :
Çok fazla aydınlık! - Seçkin bir askeri geçmişin oldugunu biliyorum, Harold. 10.
Sé que te destacaste como militar.
-... kadar aydınlık olacak.
- de luz.
Aydınlık yere gelin.
Gracias. Sigan su camino...
Ya bizleri karanlıktan aydınlığa rehberleyecek ışık?
La voz que nos liderará fuera de la oscuridad y hacia la luz?
Bir kahraman yolculuğu boyunca pek çok karanlık yoldan geçer. Tekrar aydınlığa çıkması için bu şarttır.
El recorrido de un héroe lo conduce por varios caminos oscuros antes de retornar a la luz.