Bakan tradutor Espanhol
10,126 parallel translation
Dışişleri Bakanı George Schultz dünya ticaret müzakelerinin geleceği konusunda hâlen umutlu.
El secretario general George Schultz sigue esperanzado sobre el futuro de nuevas deliberaciones.
Sayın Bakanım... Cesetlerin kimliklerini belirledik.
Señora Secretaria, hemos identificado los cuerpos.
İçimizde bir hain var, Sayın Bakanım.
Tenemos un traidor entre nosotros, Señora Secretaria.
- Sayın Bakan.
- Señora secretaria.
Sayın Bakanım, böldüğüm için özür dilerim.
Señora Secretaria, lamento interrumpir.
Evet, sayın bakanım, ihtiyacımız olan şeyi biliyorum.
Sí, señora secretaria, sé lo que necesitamos.
Sayın Bakanım, hazır hâlde bekleyen iki düzine Humanich'im var.
Señora Secretaria, tengo una docena de Humánicos operativos aguardando.
Çok iyi, Sayın Bakanım.
Muy bien, señora secretaria.
Sayın Bakanım.
Señora secretaria.
Bu konuda yeni bir bilgim yok, Sayın Bakanım.
No tengo nueva información, señora secretaria.
Sayın Bakanım.
¿ Señora secretaria?
Sayın Bakanım, yanlış kişiye düşmanlık ediyorsunuz.
Señora secretaria, tiene al enemigo equivocado.
Sayın bakanım on saniye içinde kilitleniyoruz.
Señora secretaria, la tendremos asegurada en diez segundos.
Sayın Bakanım, acil bir durum var.
Señora, secretaria, tenemos un asunto urgente.
Öyle görünüyor ki, Sayın Bakan artık güvenilebilir değil.
Parece ser que la señora secretaria no es alguien en la que pueda confiar.
Sayın Bakanım, emin misiniz?
Señora secretaria, ¿ está segura?
Bunlar bakanın sözleri miydi?
¿ Esas fueron las palabras del secretario?
Ruhuna bakan paranormal bir göz mü yoksa sıradan bir kart oyunu mu?
¿ Un ojo paranormal al alma o solo... un inofensivo juego de mesa?
Görünüşe göre, olaya bakan ilk memur bir süre önce emekli olmuş ama o geceyi hiç unutmamış.
Resulta que el primer agente que acudió a la escena se jubiló hace un tiempo pero nunca ha olvidado esa noche.
Sana bakan ailelerin bazıları, senin şiddet içeren davranışlarını teyit etti.
Alguno de tus padres adoptivos ha confirmado tu comportamiento violento.
Soruşturmayı yürüten yetkililer Savunma Bakanı'nın istifası ardından geçici olarak göreve gelen Kitahara Youko'dan Bakanlık askeri ağlarının incelenmesini talep ettiler.
La unidad investigadora ha solicitado Viceministro de Defensa Kitahara para...
Bakan Yardımcısı Kitahara'nın gayrı resmi danışmanıydı.
Él es el asesor del Viceministro de Defensa Kitahara.
Kitahara Youko, Milli Savunma Bakanı Yardımcısı.
Viceministro de Defensa Kitahara.
Bununla alakalı olarak elimizdeki tek ipucu Savunma Bakanı Yardımcısı Kitahara'nın Niihama açıklarında gördüğünü belirttiği menşei bilinmeyen bir gemi.
La única conexión con esto es... una nave abandonada en la memoria de Viceministro de Defensa Kitahara. Está atracado en el muelle de Newport, y se desconoce el propietario de la nave.
Şube Ofisi Bakan Yardımcısı Kitahara bir suikasta uğradı.
Viceministro de Defensa Kitahara es asesinado.
Emekliye ayrılmış pek çok bakan da bugüne kadar bana aynı şeyi söylediler. Bunun olmasına müsaade edilmeyecek.
Algunos ministros dieron un paso hacia abajo, pero no estoy de acuerdo.
Uzakdoğu Ticaret Ataşeliği Temsilcisi ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Itou ile bazı sendika yetkilileri buradalarmış demek.
Jefe de Comercio del Este plus Secretario Ito del MOC y otros funcionarios?
Öyle ya da böyle Bakan Yardımcısı Itou, mahkeme huzurunda Başbakan'ın suikastıyla ilgili tanıklık edeceksiniz.
Nos gustaría invitar a Secretario de Ito ayudar con la investigación. Sobre el asesinato del primer ministro.
George, Bletchley'de ona normal gözüyle bakan bir sürü arkadaşın var.
George, tienes compañeros en Bletchley que a él lo hacen ver normal.
Bakan Reynolds barış anlaşması güvenliğini sağlamak için her iki tarafla birlikte görüşecek.
El secretario Reynolds está haciendo una visita a ambos lados del asunto para ayudar a asegurar el acuerdo de paz.
- Şu küçük dostumuz gözlükten bakan adam, adı Glen Carter.
Ese pequeño amiguito, el de los anteojos, su nombre es Glen Carter.
Okulda ezilmişsin, çocukların sana bakmasını istiyordun ve bakan olmadı o yüzden seni daima olduğun gibi sevecek bir erkeğe döndün.
Acosada en la escuela, querías que los chicos se fijaran en ti y ninguno lo hizo así que volviste hacia el único hombre que siempre te amaría como eres.
Bana karşı çok nazikti çünkü kırsala bakan 911'di.
Fue amable conmigo, porque es la policía del campo.
Şu kişiyi arayın diyip bir numara verdi. Yarasa işlerine bakan kişi bu dedi.
"Llame a este hombre, se encarga de murciélagos."
Sisteme umut ve inançla bakan bir grup.
Todavía llenos de esperanza y fe en el sistema.
Sayın Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı geldiler.
Sr. Mtro. de Defensa : Relaciones Exteriores ya está aquí. Esperamos al Ministro de Justicia Friis.
Adalet Bakanı da geldiğine göre başlayabiliriz.
La Ministro de Justicia ha llegado, podemos empezar la reunión. Arnesen.
Dışişleri Bakanı komuta zincirinde ikincidir.
El Primer Ministro puede ejercer su cargo en el extranjero...
Bu konuda size değil, Savunma Bakanı'na cevap veririm.
Y su... Yo informo al Ministerio de Defensa, no a Uds.
Savunma Bakanı.
El Secretario de Defensa.
Donanma Bakanı'nın, NCIS'in bir amirale, suçluymuş gibi davranmasından hoşlanacağını sanmam.
No creo que a la Secretaria Naval le guste... que el NCIS trate a un almirante como si fuera un delincuente.
Donanma Bakanı'yla konuştuk zaten.
Ya hemos hablado con la Secretaria Naval.
Holden'lardan gelen çoğu çağrıya bakan bir polis memuru.
Fue el agente que respondió a la mayoría de las llamadas de la residencia de los Holden.
- Saate bakan var mı?
¿ Alguien más está mirando el tiempo?
Sürekli ona bakan bir erkek dikkatimi çekti, süper yakışıklı.
Me di cuenta de este otro chico que sigue echándole el ojo, un chico muy guapo.
- Bence bana bakan o olacak.
Creo que ella sera la que cuide de mí.
Bakan O'nu geri almak zorunda.
El Presidente tiene que tenerla de regreso
Amin, duyurulmuştu, dışişleri bakanı olacaktı.
Amin, se anunció, se convertiría en ministro de Relaciones Exteriores.
Üsame bin LadinAfganistan'dan döndü ve Suudi Savunma Bakanı'na, Amerikalılar'ın gelmesine izin vermemesi için yalvardı.
Osama bin Laden regresó de Afganistán y fue a ver al Ministro de Defensa saudí y le rogó no dejar que los americanos vienen.
Ama Savunma Bakanı onu geri çevirdi.
Pero el ministro de Defensa, lo rechazó.
Benden başka bu kayıtlara bakan oldu mu?
Aparte de mí, ¿ alguien más miró los archivos de esta cámara de seguridad?