English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ B ] / Barclay

Barclay tradutor Espanhol

547 parallel translation
- Bir paket Barclay Blue Ribbons, lütfen.
- Un paquete de Barclay Blue Ribbons.
Uh, Rex, Jeff Barclay burada, seni görmek istiyor
¡ Eh, Rex! Jeff Barclay ha venido a verte.
- Barclay'in hikayesi ise, maskeli bir sürücü olduğu yolunda, Arabayı durdurmuş, sürücü ile Willard'ı öldürmüş.
La historia de Barclay es que un jinete enmascarado detuvo la diligencia y disparó a Willard y al cochero.
Jane Barclay.
Jane Barclay.
Sekreterim, Bayan Barclay.
Mi secretaria, la Srta. Barclay.
- Bayan Barclay.
- Señorita Barclay.
- Hoşça kalın Bayan Barclay.
- Adiós, señorita Barclay.
Bence kalmalısınız Bayan Barclay. Bu küçük toplantı sizi de ilgilendirebilir.
Creo que debe quedarse, señorita, le interesará esta reunión.
Üzgünüm Bayan Barclay. Fakat yeğenime çok düşkünüm.
Perdone, señorita Barclay, pero quiero mucho a mi sobrina.
O kumarhanenin... Tescilli sahipleri : Jacob Lawrence, Allan Barclay.
El casino en cuestión, está a nombre de Lawrence y Barklay, ambos son abogados.
"Barclay Kadın Oteli"
"Hotel Barclay Para Mujeres".
Bayan Beecham adına arıyorum..... Barclay Otelinden. Evet.
Llamo de parte de la Srta. Beecham... en el hotel Barclay.
Tescilli sahipleri : Jacob Lawrence, Allan Barclay.
Jacob Lawrence y Allan Barclay.
Kötü haber, Barclay.
Malas noticias, Barclay.
Koca kıç Barclay Donaldson. O saldırdı diyorum.
Ese seboso de Barclay Donaldson se abalanzó sobre nosotros.
Bayan Barclay, çayınız.
Señora Barclay, su té.
Bayan Barclay, Bayan Barclay, kapıyı açın.
Señora Barclay, Señora Barclay, abra la puerta.
Bayan Barclay, açın kapıyı.
Señora Barclay, abra la puerta.
Bu alayın kumandanı, Albay James Barclay, bir önceki gece, saat 10 civarında kendi villasında, ölü olarak bulundu.
El oficial al mando de este regimiento, el Coronel James Barclay, ha sido encontrado muerto en esta villa hacia las 10 de anteanoche.
Aynı zamanda, odada bir ölü donukluğuyla kanepede uzanıp, yatan biri vardı- -... Nancy Barclay- - Bayan Barclay.
También, extendida en el sofá, yacía desmayada Nancy Bar... Señora Barclay.
Albay ve Bayan Barclay arasındaki kavganın sebep olduğu sesler bütün hizmetçileri alarma geçirdi.
Los sirvientes fueron alertados de la tragedia por los sonidos de una disputa entre el Coronel y la señora Barclay.
Ve şu an Bayan Barclay'den şüpheleniyorsunuz, değil mi?
¿ Y ahora sospecha de la señora Barclay?
Fakat Bayan Barclay, bu derece kötü bir darbe vurmak için oldukça güçsüz.
Pero ella es incapaz de un acto tan terrible.
Uzun yıllar boyunca Albay Barclay'in yaverliğini yaptım.
He sido el último segundo al mando del coronel durante varios años.
Nancy Barclay'i yakından tanıma fırsatım oldu.
He llegado a conocer a Nancy Barclay bien.
Elbette.
Por supuesto. Hábleme del Coronel Barclay,
Bana Albay Barclay'i anlatın, emri altında bulunan adamlardan ziyadesiyle saygı görür müydü?
¿ estaba bien considerado por los hombres a sus órdenes?
Hayır, fakat Jim Barclay'in kariyerine Mallows'ta bir er olarak başladığı dışarıda pek bilinmez.
No, pero no se sabe fuera de aquí que Jim Barclay empezó su carrera como soldado raso en los Mallows.
Ve sanırım talihsiz Bayan Barclay nezaret altındadır?
¿ Y supongo que la desafortunada Señora Barclay está detenida?
Bayan Barclay hastanede, polis gözetimi altında tedavi görüyor.
Está en el hospital bajo cuidados, vigilada por un policía.
Nancy Barclay şimdi de çok güzel bir kadın, fakat siz onu otuz yıl önce, genç bir kızken görmeliydiniz.
Nancy Barclay es una mujer hermosa ahora, pero debía haberla visto antes cuando era una muchacha en la India, hace 30 años.
Alayda onun peşinde olan tek kişinin Barclay olmaması son derece anlaşılır bir şeydi.
Era bastante comprensible que Barclay no fuera el único hombre del regimiento que buscara su mano.
Fakat o sonunda Barclay'i seçti.
Pero al final fue él al que ella eligió.
Evliliklerinden kısa bir süre sonra, beklendiği gibi albay Barclay bir görevle vazifelendirildi.
Poco después de la boda, el sargento Barclay fue ascendido, como se esperaba.
Barclay için ilk başlarda zor olmuş olmalı, NCO, rütbesinin yükselmesi, alayın başçavuşunun kızı ile evlenmek?
¿ Fue difícil para los Barclays al principio, un suboficial, ascendido por los rangos, casado con la hija de un brigada de regimiento?
Barclay kariyerinde yükseldi, ve birkaç sene önce alayı Hindistan'dan geri döndü.
La carrera de Barclay floreció, y el regimiento regresó de la India hace unos 5 años.
Döndükten sonra Barclay komutanlığa atandı.
Barclay fue nombrado entonces oficial al mando.
Komutan vekili pozisyonunda olmam nedeniyle Barclay'lerin evine sık sık giderdim.
Mi posición como segundo al mando a menudo me llevaba a la casa de Barclay.
Bir gece akşam yemeği için Barclay'lerdeydim.
Una noche estuve cenando en casa de los Barclays.
Sanırım albay ve Bayan Barclay uyumak için çekildiler bayım.
Creo que el Coronel y la señora Barclay se han ido a dormir, señor.
Ve Barclay'lerin evinden ayrılırken saniyeler içinde kafanızda bir kıskançlık olduğuna dair izlenim oluştu Binbaşı Murphy.
Y esta expresión de celos ocurrió a los pocos segundos, Mayor Murphy, de haber salido de la casa de los Barclays.
Sanırım Barclay'lerin evini ziyaret ederek başlamalıyız, elbette Bayan Barclay ile görüşmemiz mümkün olabilecek ise?
Creo que deberíamos empezar visitando la casa de los Barclays, a menos que, por supuesto sea posible entrevistar a la señora Barclay.
Holmes, şöyle farz edelim Bayan Barclay'in bir aşığı vardı ve albay bunun farkına varmış olamaz mı?
Holmes, ¿ cree que la señora Barclay tenía un amante y el Coronel lo había descubierto?
Binbaşı Murphy'nin Bayan Barclay'e oldukça yakın olduğu görülüyor.
El Mayor Murphy parece haber sido muy cercano a ella.
Eğer Binbaşı Murphy ve Bayan Barclay arasında herhangi bir ilişki varsa, sigara tablasını unutma hadisesinin bununla bir ilgisi olabilir mi?
Si hubiera habido algo Entre el Mayor Murphy y la señora Barclay, ¿ habría relatado el incidente de su caja de puros olvidada?
Ayda bir kez Bayan Barclay bir akşamını Aldershot'ta hayır işleriyle uğraşarak geçirirdi.
Una vez al mes, la señora Barclay pasaba la tarde haciendo trabajos caritativos en Aldershot.
Bayan Barclay dokuzu çeyrek geçe dönmüş olmalı bayım.
La señora Barclay debió de regresar sobre las nueve menos cuarto, señor.
Bayan Barclay'in dönüp dönmediğine bakmak üzere bu odaya geldim.
Vine aquí y descubrí que la señora Barclay había regresado.
Bayan Barclay döndü mü?
¿ He oído a la señora Barclay llegar?
Ve bu tahminimce,... Albay Barclay'in canlı olarak görüldüğü son andı değil mi?
¿ Y esa, presumiblemente, fue la última vez que alguien vio vivo al Coronel Barclay?
Bayan Barclay albaydan çekindiğine dair bir davranışı sık sık gösterir miydi?
¿ Solía ella a menudo evitar a propósito al Coronel?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]