Bağımsız tradutor Espanhol
3,600 parallel translation
Ben bağımsız bir kadınım. Babamın evinden çıkıp, kendi evimi alabilmek için para kazanıyorum.
Soy una mujer independiente, trabajando para ahorrar dinero para mudarme de casa de mi padre e ir a mi propio apartamento.
Yani duyuyorum, evet. Ama bağımsız bir kadın olduğunu kanıtlamak için dereceni düşürüyorsun.
Quiero decir que sí estoy orgulloso de ti, pero te estás degradando para probarme que eres una mujer independiente.
Beni bağımsız bir kadın olarak görmen senin için önemli böylece, bir gün sen de benim gibi olabileceksin.
Es importante que me veas como una mujer independiente, para que, algún día, tú puedas ser una.
Bağımsız ve kendine güvenen biri.
Es independiente y autosuficiente.
Kenya Taylor'ın bağımsız çalıştığını mı söylüyorsun?
¿ Dices que Kenya Taylor trabaja por su cuenta?
Who evrenindeki kadınların hepsi güçlü, dik kafalı ve bağımsız.
Las mujeres del universo Who son todas fuertes, testarudas e independientes.
Kendi başına ve bağımsız olarak hareket ediyor ve bütün dünyayı kurtarmayı başarıyor.
Actúa de manera independiente y autónoma y se las arregla para salvar todo el planeta.
Kendi bağımsız soruşturmamızı yürütüyoruz.
Estamos llevando nuestra propia investigación independiente.
İşletmesini bağımsız bir ticari oluşum yürütüyor.
El negocio que opera allí es una entidad comercial independiente.
Ben ise bağımsız kilise yanlısı bir vaizim.
Soy ministro del congregacionalismo.
Bir adama ihtiyacı olmayan, bağımsız bir kadın olmak istiyordum. The Good Wife'daki rezil kocası olmayan Julianna Margulies gibi pahalı elbiseler giyen bir kadın olmak istiyordum.
Y una mujer independiente que no necesitara un hombre, y vestir estos caros trajes, como Julianna Margulies en The Good Wife, pero sin el marido deshonrado.
"Bağımsız" b le, "Sağlıklı" S ve "Hakim" de h le başlar P veya Ş'le değil.
"Independiente" se escribe con una I, "Saludable" con una B, y "Juez" con EZ, no ES.
"Bu kalpten bağımsız yaşamak için... "... kişi önce kendisininkini bulmalı ; "... nereden geldiyse, orada saf bir başlangıç yapmalı. "
"para vivir libre de este corazón, uno primero debe encontrar el propio, y hacer un comienzo puro, de donde uno viene".
"Bu kalpten bağımsız yaşamak için... "... kişi önce kendisininkini bulmalı ; nereden geldiyse...
" Para vivir libre de este corazón, uno debe encontrar el suyo propio.
Windmark'ın bu konuda yapabileceği hiçbir şey yok. Çünkü onunla paylaştığımız sevgi zaman ve uzaydan ve hatta onlardan bile bağımsız.
Y Windmark no puede hacer al respecto porque el amor que compartimos con ella ahora es invulnerable al tiempo y espacio, inclusive para ellos.
Bağımsız, yalnız iş yapma varlığımızın temelidir.
Independencia, autosuficiencia son la esencia de nuestro ser.
Zincir kullanıcısı bağımsız hareket ettiği için peşimizdekilerle herhangi bir bağı yok.
el bastardo de la cadena trabaja solo y no tiene nada que ver con nuestros perseguidores.
- Bağımsız çalıştın Hollis.
¡ Trabajaste por tu cuenta!
Tabii ki bağımsız çalıştım.
¡ Era lo lógico!
Seve seve bir kez daha bağımsız çalışabilirim.
¿ Voy por mi cuenta de nuevo?
Bağımsız bir biçimde hareket edebilir, yani kendi zekasına sahiptir.
Puede actuar de forma autónoma, es decir, con su propia inteligencia.
Aslında Malta tapınakları çoğunluğun kabul ettiği üzere en eski bağımsız... - Hey. ... yapılar- -
De hecho, los templos Malteses son ampliamente reconocidos como las estructuras autónomas más antiguas en el...
Hep böyleydi ; dikbaşlı, bağımsız...
Siempre ha sido así, testaruda, independiente...
Hindistan 40 yıl önce bağımsız oldu.
La India ya era independiente hace 40 años.
Peki, belki de ben etrafta olsaydım, bağımsız olmazlardı.
Bueno, quizá si yo hubiera estado por allí, no lo sería.
Tamamen bağımsız ve Westbrook'un kariyerini etkilemeyecek bir yeri aramalıyız.
Tenemos que buscar un sitio que no tenga ninguna relación que no hubiera afectado a la carrera de Westbrook.
Hedefine yaklaşmaya çalışan bağımsız bir anlaşmacı diyelim.
Digamos que soy, simplemente, un contratista independiente tratando de acercarse a su meta.
Neden sordunuz? Çünkü Bay Kelty'nin doğal sebeplerden bağımsız olarak öldüğüne inanıyoruz.
- Tenemos razones para creer que Kelty falleció por causas distintas a las naturales.
Gücünü kaybeden cadı önemli olaylardan bağımsız kalır.
La bruja que perdió sus poderes queda afuera de las conversaciones importantes.
Kusura bakmayın, ben bağımsız bir müteahhidim.
Lo siento, soy un contratista independiente.
Saldırgan Martinel Güvenliğinin bir çalışanıymış,... Afganistan'daki bağımsız yüklenicilerden biri.
El atacante era empleado de Seguridad Martinel uno de los contratistas independientes en Afganistán.
Birbirinden bağımsız fertlerle dolu bu evlerdeki aileler Dong Tan Loft Köyünde, aynı geniş ön bahçeyi paylaşacaklar.
Son cuarenta casas diferentes, cada una con su estilo, en el mismo complejo.
Zeki, eğlenceli, bağımsız ve seksi?
¿ Inteligente, divertida, independiente y sexy?
Ondan bağımsız olmayı?
¿ Liberarse de él?
Ancak, uçuş esnasında gittikçe daha fazla kum zerresi filtreye takılıp Hank Gerrard'ın cesedinin getirdiği ekstra yükten bağımsız olarak motoru yakıtsız bırakacaktı.
Pero... durante el curso del vuelo, más y más granos serían aspirados dentro del filtro, atascándolo y dejando sin suministro de combustible al motor a mitad de vuelo, sin tener en cuenta el peso extra del cadáver de Hank Gerrard.
Sen bağımsız değilsin.
No estás libre.
O kız bağımsız çalışabiliyordu.
Podría ser independiente.
Ayrıca, bağımsız ve tek başıma ayakta kalmalıyım.
Además, debería ser independiente.
Sana bağımsız olmak istediğimi söylemiştim, Stan, ama beni dinlemek istemedin.
Te dije que quería ser independiente, Stan, pero no me escuchaste.
Sanırsam başından beri istediği bağımsız hayata kavuştu.
Supongo que estará teniendo la vida independiente que siempre quiso.
Bağımsız bir adli tıp analizcimiz var...
Tenemos un análisis forense externo- -
Tüm dünyada atalarımızın çoğu yerleşik bağımsız topluluklar... halinde yaşıyorlardı.
En todo el mundo, muchos de nuestros antepasados vivían ahora en comunidades asentadas independientes.
Babası o çok küçükken öldü, bu yüzden çok erken yaşlarda bağımsız olmayı öğrendi.
Su padre murió cuando era joven, así que aprendió a ser independiente antes que la mayoría.
Bağımsız olmalıyız Eşeysiz olmalıyız?
Así que para ser independientes, ¿ tenemos que ser asexuales?
Bir zamanlar bağımsız bir filmde konuşmasız figüran rolü almıştım.
Porque una vez que tuve un pequeño papel en una película independiente.
Bu fikir fiziksel dünyadan tamamen bağımsız bir şeymiş gibi,... tin ve ruh gibi her türden düşünceye mahal veriyor.
Y por supuesto, esto permite todo tipo de nociones de espíritus y el alma, como algo totalmente desvinculado del mundo físico.
Elektronları bağımsız hareket ettirmeyip, akım oluşturacak şekilde yönlendiriyor.
En lugar de mover los electrones individualmente, los dispara en un chorro.
Hatsu, Nen'i kontrol etmenizi sağlayan tekniktir. Nen'in doruk noktasıdır ve buradan itibaren 6 bağımsız bölüme bağlanır.
Hatsu es la técnica por la que se puede controlar el aura. y hay seis clases distintas.
Nen kullanıcılığında 6 bağımsız bölüm mevcuttur.
Hay seis clases diferentes de usuarios de Nen.
Bağımsız danışmanlık yapıyorum.
Trabajo como consultor independiente, así que puedo empezar en cualquier momento.
Bağımsız oyuncak şirketlerinin sahiplerinin çoğu kaçıktır.
La mayoría de los jugueteros independientes son algo locos...