Bağırdım tradutor Espanhol
1,716 parallel translation
Susan'a bağırdım.
Le grité a Susan.
Ona deli gibi bağırdım.
Quiero decir, me porté como una loca con él.
Sana bağırdım diye mi?
¿ Por qué le grité?
Bu yüzden Zoé'ye bağırdım :
Así que le grito :
Ona çok fazla bağırdım.
Le grité mucho.
O düştükçe "Kalkabileceğini biliyorum" diye bağırdım.
Y cuando caía, le decía : "Sé que puedes levantarte".
Bağırdım, yardım istedim. Ona yardım etmeye çalıştım.
Yo pido ayuda, intento ayudarlo.
Jeff dikiliyor, adam bavulu açıyor, Bende kapağı itip bağırdım : Hey!
Jeff esta parado ahí, el guardia abre la maleta y salgo yo y digo :
Bavulun kapağıüını açtıklarında öyle bağırdım :
¡ Cuando abren la maleta yo digo : Holaaaaa!
"Benim! Ben John!" diye bağırdım ya.
¿ Y cuando dije : " ¡ Soy yo!
Dün gece bağırdım ona.
Anoche le grité.
Üzgünüm, sana bağırdım.
- Lo siento, la orden suena muy alto.
Bağırdım, korna çaldım.
Te grité, te toqué la bocina.
Birden ona bağırdım.
Me volví loco.
Ona bağırdım.
Le he regañado.
Bağırdım ama çok geçti.
Grité pero era muy tarde.
... evine gittim ve önünde dikilip bağırdım, " Stacey!
Y estuve allí delante gritando "Hey Stacey!"
Bak, dosdoğru bu herifin yüzüne bakıyordum, ona doğru bağırdım ve hiçbir şey yoktu.
Mira, estaba justo a la altura de la cara del tipo, venían lamentos de él, no había nada.
Yaklaştım ve "Fafa!" diye bağırdım. Sesimi duydu ve bana baktı, ve bana doğru gelmeye çabaladı.
Fui y lo llamé : "¡ Fafa!" Oyó mi voz, se dio vuelta, e hizo un esfuerzo por venir hasta mí.
Geçen sefer bağırmadım ki bağırdım mı?
No grité la última vez, ¿ no? ¿ Grité?
Ona bağırdım... Ama sanırım çoktan ölmüştü.
Lo llamé a gritos pero creo que ya había fallecido.
"Kalk üzerimden" diye bağırdığımı da mı duymadın?
¿ No me oíste gritar que te quitaras?
Tanrım, tatlım, sana bağırdığıma inanamıyorum.
Oh, Dios mío, no puedo creer que te haya gritado.
Ben sadece sana bağırdığım için senden özür dilemek istedim.
Sólo quiero decirte que siento haberte gritado.
Tamam. Bağırdığım için özür dilerim.
Bueno, perdón por gritarte.
Az önce hastadan stresi azaltmasını isteyip, onun önünde bir stajyere kahve için bağırdığınızın farkındasınızdır sanırım.
¿ Te das cuenta que le acabas de decir a un paciente que reduzca su estrés y luego le gritas a un interno sobre... un café?
Sana bağırdığım için üzgünüm.
- Siento haberte gritado.
Biraz şaşırdım, söylemem gerekir ki nasıl olur da ondan sorumlu olmayı redederken sorumsuz olduğu için ona bağırırsın.
Estoy simplemente perplejo, tengo que admitir, de cómo puedes gritarle que sea responsable cuando te refusas a ser responsable de él.
Sana bağırdı mı?
¿ Te ha gritado?
1996'da, iki yılı aşkın bir sürede geliştirdikleri 4 bağımsız kanıt dizisinden sonra takım sonunda hazırdı.
Finalmente, en 1996, después de más de dos días de estudios en los cuales se establecieron cuatro líneas independientes de evidencias el equipo estaba listo.
Katherine'e ona bağırdığım için üzgün olduğumu söyle, iyi olacağım.
Dígale a Katherine que siento haberle gritado. Estaré bien.
Francois'e bağırdığın zaman, düşündümde... Şimdi konuşamayacağım.
Cuando le gruñiste a Francois, sentí que... no puedo hablar así...
Geçen gün sana bağırdığım için özür dilemek istiyordum.
Quería disculparme por gritarte el otro día.
Bağırdığım için üzgünüm. Engel olmaya çalışıyordum.
Estaba tratando de viajar hasta que te grité, lo siento.
Diğerlerinden henüz ayrılmıştık arabama doğru yürürken anahtarlarımı arıyordum ki bir anda "Dikkat et!" diye bağırdığını duydum.
Sí, acabábamos de dejar a los otros y fuimos hacia mi coche, donde tuve que buscar a tientas mis llaves, cuando, de repente, le oigo gritar : "Cuidado!"
Hiç kimse bağırdığını ya da yardım istediğini rapor etmemiş.
Nadie reportó gritos o petición de ayuda.
En sevdiğim kısım Mel Gibson'ın "özgürlük" diye bağırdığı yer.
Mi parte favorita es cuando Mel Gigson grita una y otra vez "libertad"
Böyle kötü bir zamanda bırakıp gittiğin için kapıyı kendim açtım, ve karşıma en iğrencinden bir çingene çıktı! ve beni kendi hizmetçim sanarak çiğneyip geçmek istedi, ve "hanımın ile görüşmem lazım!" diye bağırdı.
Abrí la puerta personalmente, ya que te habías ido a estas horas, y una gitana horrible estaba ahí, y me confundió con mi propia sirvienta e intentó entrar, gritando "Debo hablar con el ama!"
Sana bağırdığım için özür dilerim.
Lamento haberte gritado, ¿ sí?
O gece sana bağırdığım için üzgünüm.
Lamento lo que te dije la otra noche...
Marion, sana bağırdığım için üzgünüm.
Marion, lamento haberte gritado.
- Az evvel bağırdığım için üzgünüm.
- Lamento haberte gritado hoy.
Ben de sana bağırırdım.
Me gustaría romperte las pelotas.
Biz bağırdığımızda herkes susacak.
Cuando gritemos, todo el mundo se callará.
Doğum gününde seni kızdırdığım için bağışla.
Siento incomodarte en tu cumpleaños.
- Bağırdığım yok!
- ¡ La boca no!
Ona bağırdım.
le reñí y...
Akılsızca davranıp, sana bağırdığım için özür dilerim.
Lamento haberte gritado y haber sido tan irracional.
Ben sadece siz izleyicilerin bu duruma bağışıklığı olduğunu sanırdım, ama öyle değil.
Yo pensaba que les pasaba a ustedes a los espectadores pero no.
Tuhaf olan ona bağırdığım süre boyunca tek yapmak istediğim sadece onu öpmekti.
Ya sabes, la cosa es que... todo el tiempo que estuve gritándole, todo lo que quería era sólo... besarle.
Koltuğumda oturup, maçın sonunu seyrediyordum. O da mutfakta bulaşık yıkıyordu. Oradan bana bağırdı ve birama bardak altlığı koyup koymadığımı sordu.
Estaba sentado en la sala, viendo el final del juego ella en la cocina lavando los platos y de la nada, gritándome, quería saber si había apoyado mi cerveza en un posavasos.