Başbakanım tradutor Espanhol
953 parallel translation
Bu sabah saat 11.15 de Başbakanımız halka yaptığı bir açıklamayla İngiltere'nin Almanya'yla savaş hâlinde olduğunu bildirmiştir.
Esta mañana a las 11 y cuarto, el Primer Ministro hablando a la nación desde el número 10 de la calle Downing ha anunciado que Gran Bretaña está en guerra con Alemania.
Yarın başbakanımızı seçeceğiz.
Mañana elegimos a nuestro primer ministro.
Buyurun başbakanım.
- Habla el comandante general.
Şöyle deki : "Başbakanım, bu kadar hasta ruhlu olmanıza itirazım yok."
Él dijo "Canciller, no me opongo a que sea tan maleducado"
Saygıdeğer başbakanım, aslında... bir deyim daha vardır,
Mi Señor Canciller, respecto a eso, también hay algo que decir.
Lordum, Başbakanım,
Mi Señor, Canciller,
Size başbakanıma karşı saygılı olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum, aksi takdirde gardiyanları çağıracağım.
Os sugiero firmemente que respetéis a mi Canciller... o si no, llamaré a mis guardias.
Sevgili başbakanımız, Hassan Jena'nın adını verdim.
Lo bauticé Hasán Jena en honor a nuestro querido primer ministro.
Bir dakika bekleyin, başbakanımız arıyor.
Un momento, por favor. Le paso al Primer Ministro.
Ülkemi seviyorum, şanlı başbakanımızı seviyorum Bakan Kuro'nun propagandasını seviyorum.
Amo a mi país. Amo a nuestro magnífico primer ministro. Amo la propaganda del ministro Kuro.
Bu belgeler sekiz saat için başbakanımızın elinde olabilir.
Esos documentos pueden llegar a nuestro gobierno en ocho horas.
Beni öldürecekti. Başbakanımız, görüşmeler sırasında öğrenmiş bulundu.
Nos enteramos de ello durante las negociaciones.
- Asla Lady Rainier olamazdım... Başbakanı eğlendiremezdim, Bir kraliçenin zümrüdünü takamazdım.
- No sería ahora Lady Rainier... que baila con el Primer Ministro, y luce una esmeralda real.
Sana sarılıp, o ileride başbakan olacak mı diyecektim?
¿ Abrazarte y decirte que será primer ministro?
"Başbakan, toplantı Moskova'da yapılmadığı sürece, kendisinin toplantıya katılımının mümkün olmayacağını Birleşik Devletler Hükümeti'ne bildirir."
"El primer ministro informa al gobierno de EE UU que le será imposible asistir a la reunión propuesta por el presidente, a no ser que se celebre en Moscú".
Aslına bakarsanız, elimizde Başbakan ve Kraliçe'nin herkesten bize ve arkadaşlarımıza karşı saygılı olunmasını istedikleri mektuplar var.
Precisamente, traíamos cartas del Primer Ministro y de la Reina recomendando un trato cortés para nosotros y para nuestros amigos.
- O başbakan mı?
¿ Es ése el Primer Ministro?
Birkaç dakika içinde başbakanı onur konuğu olarak karşılamalıyım tam da onun katılamayacağını umut etmiş ve beklemişken.
El Primer Ministro es el invitado de honor y yo esperaba que le resultara imposible venir.
Tully, korkarım artık başbakan sensin.
Tully, me temo que eres primer ministro.
Aslında daha önce hiç başbakan olmadım.
Bueno, nunca antes he sido primer ministro...
Başbakanı tanıdığım gibi tanırım.
Como conozco al primer ministro.
Ben maliye bakanıyım ve başbakan olacağım.
Soy ministro de finanzas y seré primer ministro.
Başbakan sizi arıyor komutanım.
- Es el primer ministro para usted.
- Başbakan mı?
¿ El Primer Ministro?
Peppino di Capri'nin ve başbakan Andreotti'nin de imzasını aldım.
Tengo la de Peppino Di Capri... y la del presidente Andreotti. - Dónde la pongo?
Başbakan Abe pis bir yalan mı söyledi?
Lo que dijo el Consejero Real, Abe Masashige, ¿ era mentira?
Ben masumum. Ne kralın hazinesini bir başbakan olarak yönetirken, ne de hehangi başka bir zaman, suç olan hiçbir şey yapmadım.
Soy inocente de cualquier maldad... durante mi administración... del tesoro del Rey, como Canciller, o en cualquier otro momento.
Sayın başbakan, sanırım Moskova'dan ayrılarak... tehlikeden uzaklaşmanız... akıllıca olacaktır.
Señor presidente, creo que sería prudente... que saliera de Moscú... para que esté fuera de peligro.
Sayın başbakan, kendimi ifade edemedim sanırım.
Primer Ministro, creo que no me he explicado bien.
Başbakanın ziyaretinin görüntüleri var mı? - Evet.
¿ Ha grabado la llegada del Primer Ministro?
Çok canlı bir hayal gücüm vardır. Yine de bir başbakanı kurtaracağım aklıma gelmezdi.
Tengo mucha imaginación, pero jamás imaginé que sacaría a un primer ministro de un baúl.
- Britanya ordusu değil, Başbakan. ... Son adama dek. - Mısır ordusu.
No es un ejército británico, primer ministro, sino egipcio.
Bir ay içinde, Başbakan olacağım.
Antes de un mes me veréis como Primer Ministro.
Ve güzide Başbakan'ımız Gustavo Fortuna.
Y nuestro distinguido Presidente, Don Gustavo Fortuna.
Bayanlar ve baylar, vatandaşlarım ülkemizin Başbakan'ı Sinyor Gustavo Alfredo Fortuna'yı sunmaktan onur duyuyorum.
Damas y caballeros, compatriotas, tengo el honor de presentarles a Don Gustavo Alfredo Fortuna, Presidente de nuestro país.
Hatvany başbakan mı oldu?
¿ Hatvany es primer ministro?
Başbakan, bizim bunu yapacağımıza sizi temin etmemi istedi.
El primer ministro me ha pedido que les comunique que ésa es nuestra intención.
Bu insanları Başbakan'ın odasına mı götürüyorsunuz?
¿ Lleva a estas personas a la suite del primer ministro?
Ben sanmıştım ki Başbakan için ayrılan vagon...
Pero entendí que el vagón del primer ministro...
Daha Başbakan olmadım... Henüz.
Todavía no soy primer ministro.
Başbakan için yardıma ihtiyacım var.
Necesito ayuda con el primer ministro.
Svardia'yı Başbakan'sız mı bırakacağız?
¿ Y dejar a Svardia sin primer ministro?
Başbakan Yardımcısı mahkemeye bunun ne demek olduğunu açıklayacak mı?
¿ Le importa al Primer Ministro explicar al tribunal qué significa esto?
Louis'nin başbakanı ve modern dünyanın mimarlarından biri olarak sizce Harold Larch iyi karakterli bir adam mıdır?
Ministro de Luis XIII y como uno de los arquitectos del mundo ya... moderno, diría que Harold Alerce era un hombre de buen carácter?
Aldığımız habere göre Kral Vittorio Emmanuele Benito Mussolini hazretlerinin hükümetin başı, başbakan ve devlet sekreteri olarak görevinden istifasını kabul etti.
Su Majestad el rey Vittorio Emanuele aceptó la renuncia de Su Excelencia Benito Mussolini...
Sayın Başbakan, umarım görüşmelere devam edeceksinizdir.
Sr. Primer Ministro, siga negociando.
Sayın Başbakan, izninizle konuyu açmaya sizle başlayalım. Tasarınızın başlıca amaçlarını açıklar mısınız?
Primer Ministro, le pregunto para comenzar, si puede remarcar los puntos salientes de su proyecto de ley.
Metan yetmez Başbakanım!
¡ Pero el metano no es suficiente, Presidente!
Başkan İsrail Başbakanı... Golda Meir'le görüştükten sonra... New York ve Los Angeles'ın Birleşmiş Milletler'e... geri dönmesine dayanarak İsraile daha çok asker... ve donanım göndermeye karar verdi.
El presidente, tras conferir... con el primer ministro israelita, Golda Meir... acordó enviar más armas y equipo a Israel... basado en el retorno de Nueva York y Los Angeles a EE.UU.
Radyodaki konuşması sebebiyle başbakanı tebrik ediyorduk ki ; ... ürkütücü bir ses duyduk. Sonradan çok sık duyacağımız hava saldırısı sireni.
Estábamos felicitando al Primer Ministro por su discurso en radio cuando oímos un terrible clamor que por supuesto era la primera alarma aérea
Fransız başbakanı Daladier, Finlandiya'ya yardım uğruna herşeyi riske atmıştı.
El Primer Ministro Francés Deladier había centrado su política en la ayuda a Finlandia