English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ B ] / Belliydi

Belliydi tradutor Espanhol

1,182 parallel translation
Kardeşim Yanakis öyle heyecanlanmıştı ki o büyülü makinelerden bir tane edinip Manastır'a götürünceye kadar içinin rahat etmeyeceği belliydi.
Yannakis estaba tan emocionado... no cejó hasta conseguir aquella cámara mágica... y se la llevó a Monastir. La veía en sueños, le encantaba.
Beni gördüğüne hiç sevinmediği çok belliydi.
Fue muy evidente al demostrar el poco placer que le causaba verme.
Böyle olacağı belliydi ama.
Te lo estabas buscando.
Boşver. Belliydi.
Total... ya me lo esperaba.
Burada kalmak istediği çok belliydi.
Es obvio que quería quedarse.
çiftlerin kimlikleri belliydi... ama bunun dışında fark yok.
Casi siempre los podemos identificar. Fuera de eso, es el mismo método.
Geleceği belliydi.
Ha estado amenazando todo el día.
İşin buraya varacağı belliydi.
Tenía que acabar así.
Ama o p.çin sadece gönül eğlendirdiği çok belliydi.
Pero el desgraciado sólo quería pasar un buen rato.
Olacağı belliydi zaten.
Quiero decir, se podía ver lo merecía.
- Hayır, belliydi.
- No, no es imprevisible.
Birşeylerin ters gideceği belliydi.
Sabía que algo andaba mal.
Rahibin yanına vardıklarında Bebe, adamın boynunun arkasından kırışık derisini oynatmaya çalışmasına rağmen sonuç belliydi
Cuando llegaron donde estaba el ministro, se descubrió todo. Bebe valiente a pesar de los intentos de reanimarlo, Torciendo la piel suelta en la parte de atrás de su cuello.
Bu şeyin olacağı, önceden belliydi, bir ev, aile yada arkadaş istemiyorum.
La inequívoca conclusión será que, muy en el fondo, no quiero amigos, ni familiares ni un hogar.
En başından beri belliydi bu. Sanırım ben farkına varamadım.
Es algo que fue obvio siempre y me pregunto - me pregunto si simplemente nunca lo quise reconocer.
Geleceği belliydi.
Ha estado así todo el día.
Bir gün böyle birşeyin olacağı belliydi.
Algún día tenía que pasar una cosa así.
Sonraları bir Pathet Lao kampında tutulsam da,.. ... iplerin Kuzey Vietnamlıların elinde olduğu çok belliydi.
Después estuve en un campo de Pathet Lao, pero tenía claro que quienes mandaban eran los norvietnamitas.
- Yapma, çok belliydi.
- Por favor, era evidente.
Uzun zamandır böyle olacağı belliydi.
Sí, ya lo veía venir.
Uzun zaman öncesinden ayrılacağımız belliydi, dedi.
Bueno, él dijo que hacía tiempo que lo veía venir.
Geleceğiniz belliydi.
Sabía que vendría tarde o temprano.
Bütün gece belliydi.
Todo eso ha acabado esta noche.
Bir kadınla konuştuğu belliydi.
Era todo muy descarado.
Stalin'in amacı belliydi Batılı müttefikleri politikalarını değiştirmeye veya Berlin'i terke zorlamak.
El objetivo de Stalin era claro : obligar a los aliados occidentales a cambiar sus políticas o renunciar a Berlín.
Ve bu konuda Stalin'in istediğini almak zorunda olduğu belliydi çünkü Polonya dahil bütün bölge Kızıl Ordu'nun işgalindeydi. Biz Yalta'dayken, Polonya üzerinden Almanya'ya girmişlerdi bile.
Y en ese punto Stalin obviamente estaba destinado a conseguir lo que quería porque el Ejército Rojo estaba ocupando toda el área incluida Polonia, ya habían cruzado sobre Polonia hacia Alemania para el momento en que estábamos en Yalta. "
bu çok belliydi.
Era tan obvio.
Dış dünyada büyük nehrin kaynağı devamlı bir sırdı ama eski Mısırlılara göre, kaynak belliydi :
Para el mundo exterior la fuente de este gran río fue un continuo misterio pero los antiguos egipcios la fuente fue clara.
"Bunun olacağı belliydi zaten."
Era inevitable.
- Evet. - Ya, evet. - Belliydi.
- Absolutamente, absolutamente.
Sınıfta numara yaptığın çok belliydi.
Era tan obvio en la clase que estabas fingiendo.
Ailesinden belliydi nasıl olduğu.
Y créeme, la familia "Van Idiota".
Ben konuşmaya devam ettim. Ama artık beni dinlemediği açıkça belliydi.
Yo seguí hablando, pero tuve la clara impresión de que El ya no me escuchaba.
Belliydi.
Cómo no.
Vaziyet belliydi, daha açık olamazdı.
Estaba muy claro Io que pretendía.
Belliydi böyle olacağı.
Pero esta cerrado.
Evet dostum. Bunun olacağı belliydi.
Lo veo posible.
Newman's'ta sonsuza dek Noel Baba olacağım belliydi ve...
Tenemos un problema.
- Böyle olacağı belliydi.
¡ Grandioso!
İşi alacağı açıkça belliydi.
- Lo siento. Era obvio que iba a conseguir el puesto.
Kaba Stanley, kibar Blanche'a "baştan beri buluşacağımız belliydi" der.
Cuando el bruto de Stanley le dice a la ultra refinada Blanche : "Tendremos que domar esta cita juntos desde el principio."
George'un üstüne, somon balığına atlayan ayı gibi atlamandan belliydi.
Eso no me sorprende, después de verte abalanzarte sobre el pobre George como oso sobre un salmón.
Benimle çıkmak için aradığı belliydi.
Era obvio que me estaba invitando a salir.
Rahatlamak için yemek amacıyla olmadığı belliydi. Kadına kafayı takmıştı.
No era para cenar, estaba obsesionado.
Çok gergin olduğu her halinden belliydi.
De inmediato me dio la sensación de que estaba nerviosa.
Yüzeyin her yerine kayalar dağılmıştı, bazıları koyu renk ve gözenekliydi. Volkanik oldukları belliydi.
La superficie estaba cubierta de rocas algunas oscuras y porosas, claramente volcánicas.
Tabii ki de, aptal değilim, o anda herşeyi söyleyebilirdi, ama yüzünden belliydi.
Y no soy un imbécil, él no diría nada, fue su cara.
Zaten kurtulamayacağı belliydi.
No tenía salvación.
Bunun olacağı belliydi.
- Está destinado a pasar.
Kusuru olacağı belliydi.
Estaba destinado a tener un error.
O kadarı belliydi.
Fue obvio desde el principio.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]