Bozuk tradutor Espanhol
7,288 parallel translation
Karısını onu dövmesinin bahanesiyle itham eden ağzı bozuk bir koca kadar da müşterek olabilir.
O algo tan normal como un marido culpando a su mujer como excusa para maltratarla.
Ama tamam o zaman, neden moralin bozuk?
Pero, vale, ¿ y qué pasa? ¿ Por qué estás tan molesta?
Bir sürü bozuk para var.
¡ Hay muchos centavos!
Kemikler... Kuyunun dibiyle temas ettiğinde bozuk paralarla kabuk bağlamış.
Los huesos que entraron en contacto con el fondo del pozo tienen monedas incrustadas.
Binlerce mesaj var ama evet,.. ... McNamara'larla ilgili de bir sürü şey var. Hükümetin ne kadar bozuk olduğuyla ilgili şeyler var.
Hay miles de entradas ahí pero sí, hay un montón sobre los McNamara sobre lo corrupto que es el gobierno, y esas cosas.
Biri bozuk çıktığı için geri gönderdik.
Una tuvo errores. La devolvimos.
Araya biraz İspanyol parası karışmış olabilir. Ya da üzerinde eşek olan bozuk paralar.
Puede que hayan un par de pesos mezclados, es eso o que ahora los centavos llevan un burro.
Tıpkı çamaşırhanedeki, bozuk çamaşır makinesinin üstünde oturduğumda bana olduğu gibi.
Sí, eres como yo sentada en la lavadora rota de la lavandería.
Kumarı bırakma sebebim bu. Bu ve yürüyen merdiven her zaman bozuk.
Esto es por lo que dejé de jugar, esto y que el ascensor estaba siempre roto.
Yani kurşunun matematiksel olarak bir bozuk paraya isabet etme ihtimalini düşünebiliyor musun?
Quiero decir, entiendes la probabilidad matemática ¿ de ese tiro golpea esa moneda?
Ve moralim de çok bozuk.
Estoy tan deprimida.
Duşum bile bozuk. İzin verirsen lavabonda "fahişe banyosu" yapacağım.
Hasta la ducha está rota, así que si me disculpan iré a asearme en tu lavabo, como las prostitutas.
Doğru olanı yaptığımızı biliyorum ama moralim çok bozuk.
Sé que hicimos lo correcto, sólo que... siento estoy enojada, y...
Vizyonun kesinlikle bozuk.
Tu visión definitivamente se está deteriorando.
İki yıl önce, fırtınanın ortasında freni bozuk bir minibüsle kafa kafaya çarpıştık.
Hace dos años... en mitad de una tormenta eléctrica, choqué de frente contra una furgoneta sin frenos.
Başıbozuk operasyonlarının sonu geldi.
Pero esas operaciones por libre suyas se han acabado.
Alttaki bozuk.
El de abajo está roto.
- Ve sonra hepsini bir yere yığacaktı hem de eski, bozuk bir jeneratörü olan bir yere.
- Después almacenarla en un solo sitio, junto con un viejo y destartalado generador.
Bu peynir bozuk mu?
¿ Está viejo este queso?
Moralin bozuk.
Estás enfadado.
Onu bozuk para harcar gibi harcayamazsın.
No puedes hacerla cambiar en un instante.
Kafan bozuk gibi görünüyorsun.
Recibo un montón de llamadas sobre ti ahora.
Lisa'dan dolayı kafan hala bozuk, değil mi?
No estás todavía colgado de Lisa, ¿ verdad?
- Servis asansörü bozuk.
El ascensor del servicio está estropeado.
Yoksa bozuk paralarla dolu bir teneke kutu mu o?
Eso no es un frasco lleno de centavos, ¿ no?
Kristen moralinin bozuk olduğunu söyledi. Ben de moralini düzeltmeye geldim.
- Kristen dijo que estabas triste, así que mamá ha venido para que te mejores.
Anladım, asabın bozuk.
Vale, estás molesto.
Bazen..... bizimkilerin morali bozuk olduğunda...
A veces... cuando estamos depresivos...
Morali çok bozuk, bir haftadır odasından çıkmadı.
Ha estado tan deprimida que no ha salido de su habitación en semanas.
- Bozuk plâk gibisin Ethel.
- ¿ Lo has entendido?
Etim bozuk cikti!
Soy carne infectada.
Bozuk et!
- ¡ Carne infectada!
- Bozuk et yediniz!
- ¡ Están comiendo carne infectada!
Bakarsın, bu gece evine giderken bozuk bir drone bacaklarını havaya uçurur.
Puede que cuando vuelvas a casa esta noche, un mal funcionamiento de un dron te reviente las piernas.
- Bozuk paralarda olacaktı. Al.
- Tengo unas monedas también.
Bar sahibi, kasanın aylardır bozuk olduğunu söyledi.
Dueño del bar dijo que el seguro se ha roto desde hace meses.
Spratt'in morali beni de sıkan bir şeyden dolayı bozuk.
Spratt está abatido, porque es lo que me temía.
Bozuk bir temizleme makinesi.
Es un robot barrendero reventado.
Çöp öğütme makine bozuk.
Mi dispensador de basura está roto.
Hepsi bu, bozuk, karanlık, soğuk.
Se vuelve oscuro y frío.
Biraz moralin bozuk sanki.
Suenas, como, un poco decaída.
Moraliniz bozuk olunca serotonini harekete geçiriyor.
Estimula la serotonina cuando te pones azul.
Kolay hedefsiniz ve Alec Sadler da sizi bozuk para misali harcadı. Ne zaman tamamen mahvolacaksınız?
Eres una fruta madura y Alec Sadler te ha arrancado de la vid para masticarte y escupirte.
Bozuk 5 Pound var sadece.
Sólo tengo un billete de cinco libras.
O biraz bozuk bir adammış.
Él era un desastre.
- Arka lambasının biri bozuk diye.
- Simplemente porque tenía una luz fundida... - Dios mío.
Bozuk değil.
Está bien.
N'aber, sütü bozuk?
¿ Qué hay, Driggity Dre?
Sütü bozuk kız!
¡ Maldita chica!
Bozuk bir Dalek vardı, biz de onu tamir ettik.
Había un dalek roto y lo reparamos.
Şekli bozuk bu kafatası da ölümü çağrıştırıyor. Bu bir anamorfoz örneği.
Es un ejemplo de anamorfosis.