English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ B ] / Boşton

Boşton tradutor Espanhol

5,434 parallel translation
"Scientific American, bu seneki para ödülünü Boston'lu Margery olarak bilinen medyuma vermeyeceğini açıkladı. Sihirbaz Harry Houdini'nin besbelli yanıltıcı gösterileri ortaya çıkarmasını gerekçe göstererek, medyumun ölen kardeşi, Walter, Houdini'nin yakın zamanda öleceğini söyleyerek Houdini'yi lanetledi."
" Luego de mucho debate, la revista científica estadounidense ha decidido no otorgarle el premio monetario a la famosa médium de Boston conocida como Margery, citando el trabajo del mago Harry Houdini exponiéndola de sus aparentes prácticas engañosas.
- Eve, Boston'a gidiyorum.
Voy a mi casa en Boston.
Bu tren Boston'a gitmiyor.
Este tren no va a Boston.
Boston cinayet bürosu.
De Homicidios de Boston.
Ne zamandan beri Güney Boston'da sokak sanatı yapılıyor?
¿ Desde cuando tiene South Boston un distrito artístico de hipsters?
Sobo, Güney Boston'un lakabı.
Sobo es como llaman los hipsters a South Boston.
Quabbin barajından elde edebileceğin su ile aynı,... ki bildiğin üzere bütün Boston'un suyu orada geliyor.
Concuerda con la que se encuentra en la reserva Quabbin, que, como sabes, proporciona agua a todo Boston.
Üstü açık arabaların Boston'da 8 ay boyunca ne kadar kullanışsız olduğunu hatırlatmam gerekiyor mu?
¿ Tengo que recordarte lo poco práctico que sería un descapotable en Boston ocho meses al año?
Resmi kayıtlar BPD'nin oğlanın annesi tarafından aranıp kaçırılmanın rapor edildiğini söylüyor.
El informe oficial dice que la policía de Boston recibió una llamada de la madre del chico informando del secuestro.
- Boston polisi.
- Policía de Boston.
Doğu Boston balık marketinin yanındaki rıhtımda bir teknede çalışıyor.
Trabaja en un barco que atraca junto a la lonja de East Boston.
Boston polisi!
¡ Policía de Boston!
- Boston'a mı gidiyoruz?
¿ Nos vamos a Boston?
Ondan korkmuyorum, hapse girmeli ve Boston'a falan da gelmiyorum.
No le tengo miedo. Debería estar en la cárcel. Y no me iré a Boston.
- Boston?
¿ En Boston?
- Şehirden ayrılıp Boston'a geri dönmeliyiz.
Debemos irnos de la ciudad. Tenemos que regresar a Boston.
- Boston'a dönmüyoruz Abby.
Abby, no vamos a regresar a Boston.
Hastaneye kaldırıldı, ünlü Boston kalp uzmanı...
Convocado al hospital, un famoso especialista del corazón de Boston...
- Sheila'ya sürpriz bir ziyaret için Boston'a bir uçak bileti ayırdığımı duydum... ve senden yarınki McBain duruşmasına çıkmanı istiyorum.
- He oído que yo había reservado un billete de avión a Boston para sorprender a Sheila, y necesito que mañana te ocupes de la vista de McBain.
Boston Üniversitesi Kimya mühendisliğini tam burslu okuyormuş.
Tenía una beca para ingeniería química... en la universidad de Boston.
Her ne kadar mağdurlar ülke çapından olsa da hepsi Boston'da kayboldu.
Aunque las víctimas fueran de todos lados... todas desaparecieron en Boston.
- Seni Boston'a yolluyorum.
Mandarlos a Boston.
Burası Boston.
Esto es Boston.
Binayı Boston'a mı taşıdın?
¿ Has movido el anexo hasta Boston? No.
Birisinin Boston'da bir gökdeleninin altına Minotor'un labirentini.... tekrar yapmış olma ihtimali nedir?
¿ Alguna posibilidad que alguien pudiera haber recreado... el laberinto del Minotauro en un rascacielos en Boston?
Albay dediğim gibi, Boston'u tutturduğumuz için şanslıydık.
Coronel, se lo dije, tuve suerte de encontrar Boston.
- Boston.
Boston.
Louis, Boston'a sadece onunla beraber olmak için gideceksin o bunu aşkının bir göstergesi olarak kabul edecektir.
Louis, si vas a Boston con el único propósito de estar con ella, lo verá como una señal de amor.
- Boston'da bir işe giriyorum. - Ne?
- He aceptado un empleo en Boston.
- Boston'da senin için iş buldum.
- He aceptado un empleo en Boston por ti.
Jonathan Palmer Boston'da.
Jonathan Palmer está en Boston.
Boston olayını duydum.
Me oído lo de Boston.
biliyorsun benimle yaşayan bir kızım var bobby ve ilk kez geceyi başka bir yerde geçiriyor boston'a okul gezisine gitti ve ilk işim seni aramak oldu.
Tengo una hija adolescente, Bobby... pero en el momento en el que me entere cuando se va... al viaje a Boston con la escuela, serás el primero a quien llame.
- Gidiyorum.
- Sí. Iré a Boston.
Sonra Ocak'ta Bay Branson Boston'a gittiğinde onlar da New York'a gidecekler.
Y creo que irán a Nueva York en enero, - cuando el Sr. Branson vaya a Boston.
Geçerken Boston'a uğrarız ve baş sağlığımı hızlıca dilerim.
Sólo tengo que pasarme por Boston y dar mis condolencias muy rápido.
B.C.'de top tutucu olacak. Dinlenmesi lazım.
Sí, tiene que descansar si quiere ser un buen candidato para la Universidad de Boston.
Bojack, hiç Boston'daki ünlülerle tanıştın mı?
Hey, BoJack, ¿ conoces algún famoso de Boston?
- Boston'danım.
Boston.
Boston'da yaşıyor.
Bueno, vive en Boston.
Ve en az iki hafta daha Boston'a gidemeyeceğini de söyledi, yani... Umuyorum ki, belki birlikte takılabiliriz.
Y que no podrás volver a Boston al menos, en un par de semanas así que... he pensado que quizá podríamos... quedar.
Boston'a taşınmamızdan hemen sonra.
Fue justo después de mudarnos a Boston.
Boston'la ilgili hatıralarım çok belirsiz.
Todos mis recuerdos de Boston están muy borrosos.
Sonrasında duyduğum tek şey, seni alıp Boston'a taşındığıydı.
Lo siguiente que supe es que se había ido contigo a Boston.
Her neyse, yarın akşam Boston Pops'ı izlemeye gidiyoruz ve sen de bize katılabilir misin diye sordular.
De todos modos, vamos a ir a ver una orquesta mañana en la noche, y se preguntaban si podían acompañarnos.
Ailenin kültürünü, Boston Pops falan, hepsini.
La cultura de tu familia, la orquesta y todo.
Hazır bahsetmişken, bu da benim Boston babam.
Hablando de eso, aquí está mi orquesta.
Anlıyorum. Ailem Boston'da.
Lo entiendo perfectamente.
Uzakta olmak gerçekten zor.
Mi familia está en Boston. Es muy duro estar lejos.
Boston'da evlatlık verilmişim.
Me dieron en adopción en Boston.
- Boston'da? - Evet.
- ¿ En Boston?
boston 388

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]