Bree tradutor Espanhol
1,730 parallel translation
Bree, Katherine'i istediğin kadar övebilirsin, ama o asla bizden biri olmayacak.
Bree, puedes hablar bien de Katherine todo lo que quieras pero ella nunca será una de nosotras.
Artık var. Bree için iki tır dolusu çiçek alınması gereki..
Bree necesita traer como dos camiones cargados de flores de- -
Bree çok sıkışık durumda, ben de ona yarınki davette yemek için destek olabileceğimizi söyledim.
Bree está en un terrible aprieto y le dije que la ayudaremos con el catering mañana. No puedo.
Bree, bu süslerin, yarına kadar hazırlanmasını istiyor ve bana çok güveniyor, o yüzden.. acele etsen iyi olur.
Bree necesita todos estos regalos de envueltos para mañana y realmente cuenta conmigo, así que necesitaré que te apures.
Hiç birşey düşünmüyorum Bree.
No pienso en nada, Bree.
Ya da Bree'ye töreni mahvettiğini mi söylemek istersin?
¿ O quieres contarle a Bree que tú bombardeaste su ceremonia?
Şık tören Bree.
Katherine y tú hicieron un trabajo excelente.
Bree, iyi misin?
Bree, ¿ estás bien?
Röportajı şimdi yapmak istiyor.
¿ Eres tú, Bree?
- Geldin mi Bree? Su soğuyor.
El agua se está enfriando.
Bree, Britt ve şimdi de o.
Bree, Britt y ahora ella.
Bilmiyorum, Bree.
No Io sé, Bree.
Hayır, gerçek şu ki Bree, benim bu gece bir randevum yok.
La verdad, Bree, es que no tengo cita esta noche.
Ben Bree'yle pek kaynaşmadım.
Ni siquiera me conecté con Bree.
Bunu Bree Hudson'un annesine anlatırsın.
Eso díselo a la madre de Bree Hudson.
Bree'nin saçını ateşe vermek istemedim, yemin ederim.
No pretendía prenderle fuego al pelo de Bree, lo prometo.
Jamarcus Hall bugün Bree Hudson'un saçını ateşe verdi.
Hoy Jamarcus Hall ha prendido fuego al pelo de Bree Hudson.
Silver bana, senin Patrick'le yaptığımız şeyin ne olduğunu anladığını söyledi.
¿ Ellos... pagan por salir con ellas? Bree, somos como prostitutas.
- Bree, kitabın, birlikte oluşturduğumuz tariflerle dolu.
Bree, tu libro está lleno de recetas que desarrollamos juntas.
Bree, burada hiç yapamayacağın tarifler var.
Bree, tienes recetas aquí que ni siquiera sabes hacer.
İthaf konusunda haklıydın, Bree. Yapabileceğin en basit şey oydu.
Tenías razón en lo de la dedicatoria, Bree de verdad era lo menos que podías hacer.
Bree Van De Kamp ile konuşuyoruz, Fairview'in usta cateringcisi, yakında ilk yemek kitabını yayınlayacak.
Estamos hablando con Bree Van De Kamp principal proveedora de Fairview quien está por publicar su primer libro de cocina.
Bree, bize içeriyi gösterir misin?
Bree, ¿ Podrías mostrarnos el interior?
Peki hanginiz Bree ile uzun zamandır çalışıyor?
¿ Quién de ustedes ha trabajado más tiempo con Bree?
Bize söyler misiniz, Bree ile çalışmak nasıl bir şey?
Dígame, ¿ cómo es en verdad trabajar con Bree?
Görünüşe göre, Bree onu kurtaracak.
Bien, parece que Bree va al rescate.
Bree, sen tanıştırma kısmını hallet, ben de yemeği kontrol edeyim.
Bree, encárgate de las presentación yo iré a vigilar la cena.
Bree, inan, bu hayatımda yediğim en iyi yemek oldu.
Bree, ésta fue incuestionablemente la mejor cena que he tenido en mi vida.
Bree, Fairview'deki en iyi aşçıdır.
¿ Sabes? Bree es la número uno en catering de Fairview.
Bree!
¡ Bree!
Eğer Fairview'ın en iyi partilerine gittiyseniz, muhtemelen, ilk konuğum Bree Van de Kamp'ın, ağız sulandıran yemeklerinden tatmışsınızdır.
Si han ido a las mejores fiestas de Fairview entonces tal vez han probado los deliciosos platillos de mi primer invitada, Bree Van de Kamp.
Hoşgeldin, Bree.
Bienvenida, Bree.
"Peki, Bree, bir kocan var mı?"
"Bree, ¿ Tienes un esposo?"
- Bree!
¡ Bree!
Biliyorsun Bree, başta her şey biraz garip olacak o yüzden lütfen en iyi tavrını takın.
Sabes, Bree, las cosas serán un poco extrañas al inicio así que por favor, compórtate.
Şunu açıklığa kavuşturalım. Onun bana "Bree" demesini istemiyorum.
Déjame aclararlo, no quiero que me llame "Bree".
Bree, büyütülecek bir şey yok.
Bree, no es gran cosa.
Eee, Bree... Öhö! "İyi tavır", unuttun mu?
Bree, compórtate, ¿ recuerdas?
Bree'ye, gün bitene dek beni aramasını söyle.
Dile a Bree que me llame antes que termine el día.
Bree'nin kocası, kendini reddedilmiş hissetti...
El esposo de Bree se sintió rechazado. Creo que es extraño ver a mi esposa
Yapma, Gaby. Bree'nin değişmeyeceğini bilirsin.
Vamos, Gaby.
Teşekkür ederim, Katherine.
Sabes que Bree nunca cambiará.
Bree, evlendiğimizde, aileyi ben geçindiriyordum.
Bree, cuando nos casamos, yo era el que mantenía a la familia.
Bree'nin tanıtım şeyi mi?
¿ Es lo del anuncio de Bree?
Düşünsene, böyle bir reklam ustası komşuya sahip olduğu için, Bree ne kadar şanslı.
Venga. Qué afortunada es Bree por tener una vecina que era una famosa y gran anunciante.
Bree, bunu hazırlamama yardım eder misin?
Bree, ¿ podrías ayudarme con esto?
Bak, Bree...
Escucha, Bree...
Bree'yi hiç bu kadar mutlu görmemiştim.
Nunca vi a Bree tan feliz.
Bunu yapamam Bree.
No puedo hacer eso, Bree.
Katherine?
Soy Bree.
Ben Bree.
¡ Tenemos que hablar ahora!