Böbrek tradutor Espanhol
1,685 parallel translation
"Yirmili yaşlarında, kadın, böbrek hasarı."
"Mujer, entre 25 y 30, lesión en el riñón".
Kimyevi testleri isteyin. Böbrek uzmanını arayın.
Otra bioquímica y llama a Nefro.
Bu da Greg Pratt'in eski bir böbrek yetmezliği notu galiba. Atayım mı?
Parece ser un caso de fallo renal, hecho por Greg Pratt. ¿ Lo tiro?
Evet benimde daha önce bir böbrek taşım vardı.
Una vez tuve piedras en el riñón.
Bu aşamada, Bakanlık sadece böbrek ve karaciğerdeki sınırlı klinik denemeleri onayladı.
En esta etapa, la FDA sólo ha aprobado pruebas químicas limitadas en riñones e hígados.
Yan etkileri ; bulantı, baş ağrısı, ağız kuruluğu, bulanık görme, baş dönmesi, anal sızıntı, böbrek yetmezliği ve inme olabilir.
Los efectos colaterales pueden ser : náuseas, dolor de cabeza, boca seca, visión difusa, vértigos, incontinencia, insuficiencia renal, y derrame.
Böbrek atardamarında yırtık görüyorum.
puedo ver un desgarro en la arteria renal
Eşleşmiş uyumlu böbrek bağışı.
Donación de riñones de compatibilidad por parejas.
6 değiş-tokuş. 6 insan böbreklerini hiç tanımadıkları kişilere verirken 6 insan hiç tanımadıkları kişilerden böbrek alacak.
Un intercambio en seis vías, seis personas donan riñones a... desconocidos, seis personas reciben riñones de desconocidos.
- Eşleşmiş uyumlu böbrek bağışı.
Donación de riñones de compatibilidad por parejas
Stan Mercer, 46 yaşında. Yüksek kan basıncı yüzünden kronik böbrek iflası olmuş.
Stan Mercer, 46 años, fallo renal crónico provocando hipertensión arterial.
Kurt Walling, 58 diyabet yüzünden böbrek iflası yaşamış. Oğlu P.J. uyumlu olmadığı için, Bay Walling Bayan Herman'ın böbreğini alacak.
Kurt Walling, 58 años, fallo renal crónico causando diabetes... su hijo P.J. no es compatible, así que el Sr. Walling recibirá hoy... el riñón de la Sra. Herman.
- Böbrek için teşekkürler Bayan Herman.
- Gracias por el riñón, señora Herman.
Kim kime böbrek veriyor diye liste olsa iyi olurdu.
Bueno, quizá si tuviéramos una hoja de copia.
- Ben de kavanozda bir böbrek istiyorum.
- Yo quiero un riñón en un jarrón.
- Ben de. Böbrek alabilecek miyim?
¿ Yo también puedo quedarme con un riñón?
- Alabilir miyiz? - Kimse eve kavanozda böbrek götürmeyecek.
- Nadie se lleva un riñón en un jarrón a casa.
- Kocam böbrek alacak mı, almayacak mı?
¿ Le van a dar un riñón a mi marido o no?
Ulusal Ağ uyuşan böbrek bulamadı.
La Organización de Trasplantes no tiene un compatible.
Üzüldüğüm şey böbrek değil.
No estoy preocupado por el riñón.
Tek alamadığı şey böbrek oldu.
Pero lo único que no tiene es el riñón.
İşte güzel bir böbrek diye buna derim.
Esto es lo que yo llamo un lindo riñón.
Mükemmel, sağlıklı bir donörden böbrek aldı hem de kimse yere düşürmedi.
Le han donado un riñón perfecto y sano que no se ha caído al suelo.
Kavanozda bir böbrek.
Es un riñón en riñón en un tarro.
Annem asistanken, böbrek düşürmezmiş.
Cuando mi madre era residente, no se le cayó ningún riñón.
- Biftek ve böbrek!
- Carne de vaca y el riñón en el pastel, Himmel.
Karaciğer ve böbrek, hayatım.
Es hígado y riñón cariño.
Holly yeni bir böbrek aldı, kalbi iflas etti ve Frank, yaşlı olan, yukarda nefes almaya çalışan bağırsaklarına greft nakli yapılmış, pankreası çöküyor.
Holly recibió un riñón. Su corazón estalló. Y Frank, el viejo de arriba que apenas respira...
Diyaliz, böbrek yetmezliğinde kullanılıyor, değil mi?
Diálisis. La usan para fallas renales, ¿ verdad?
Kadın böbrek yetmezliği çekerken...
Chase no va a ir buscando a tientas...
Düşük potasyum seviyesi kalp probleminin böbrek problemine bağlı olduğunu gösterir.
La falta de potasio indica que su problema cardíaco era un síntoma de una falla renal.
- Böbrek probleminin sebebi ne?
¿ Qué causó la falla renal?
Böbrek tomografisi çek. Kalsifikasyon bulursan tanımızı bulmuşuz demektir.
Haz una tomografía de sus riñones, si encuentras calcificaciones tenemos nuestro diagnóstico.
Solunum problemi böbrek problemini düzelttikten sonra başladı.
El problema respiratorio empezó después de que arreglamos su problema renal.
Biyokimya paneli son dönem böbrek yetmezliğini doğruluyor.
El panel químico confirma falla renal, fase final.
Anjiyo ve kan testi. Haklı bile olsak böbrek nakline ihtiyacı olacak.
Aún si estamos en lo cierto, va a necesitar un transplante de riñón.
Küçük böbrek.
Es un riñón pequeño.
Eğer adama yeni bir böbrek vermezsek bir hafta içinde ölür.
Si no le damos a él un nuevo riñón, estará muerto en una semana.
Semptomları böbrek yetmezliği, kanama ve uyku bozukluğu.
Los síntomas son falla renal, sangrado e insomnio.
Hayattan zevk almamaya, nöbetlere, böbrek yetmezliğine ve hatta laktoz intoleransına neden olur.
Causa anhedonia, espasmos, falla renal, incluso intolerancia a la lactosa.
Size bir böbrek verebilecek kadar iyi.
Lo suficientemente saludable para darle un riñón.
Bunlar ayrıca böbrek üstü bezi sorunlarının da klasik bulguları.
También hay síntomas típicos de un problema en la suprarrenal.
Bu sadece saçmalık. Bazı araştırmalar C vitamininin böbrek taşına sebep olduğunu iddia ediyor.
Hay estudios que pretenden decir que la vitamina C provoca cálculos renales.
Tıb kaynaklarını araştırdım, ve tüm öğrencilerimden araştırmalarını istedim, meslektaşlarımdan da araştırmalarını istedim, ve C vitamininin böbrek taşına neden olduğuna dair her hangi bir bilimsel kanıt bulurlarsa bana göndermelerini istedim.
Bueno, busqué en la literatura médica y pidió a todos mis estudiantes a buscar literatura médica mirar a mis colegas. Y pronto encontró ninguna evidencia científica de que la vitamina C contiene los cálculos renales Me dijeron que el texto, mándame la referencia.
Oysa büyük miktarlarda C vitamini içeriği, 100 mg almanız halinde böbrek taşına sebep olucağı anlamına geliyordu.
Y eso fue con cantidades masivas de vitamina C, sustancia que dijo que le dio piedras en los riñones si se toman 100 mg.
İsveç'te en sevilen yemeğin, böbrek ve elmalı püre olduğunu biliyor muydun?
¿ Sabías que los riñones y la salsa de manzana son un manjar en Suecia?
İdrarda kan görülmesi, böbrek yetmezliğinin ilk belirtisidir.
Sangre en la orina. Indicador de insuficiencia renal.
Akut böbrek yetersizliği, biliyordum.
Insuficiencia renal aguda, lo sabía.
Zaten böbrek taşım vardı.
Una piedra en el riñón.
Böbrek nakli yapılmasa Ölecektim umutsuzca
Necesitaba un trasplante de riñón desesperadamente
Bu böbrek yetmezliğiyle ilgili basit bir vaka.
- Ok, Doctor, este es un simple caso de falla en el riñón.