English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ C ] / Cadaver

Cadaver tradutor Espanhol

9,962 parallel translation
Nasıl kocanın yere bir ceset gömmesini izlersin de...
¿ Cómo pudiste ver a tu marido enterrar un cadáver
-... bir şey söylemezsin?
- y no decir nada? - ¿ Qué cadáver?
Bir daha birini öldürdüğünde cesedi evinde falan bırakma.
La próxima vez que mates a alguien, no dejes el cadáver en tu casa.
Ve cesetten de kurtulmayı düşünmek isteyebilirsin.
Y puede que te convenga deshacerte de ese cadáver.
Bagajda da şeyin cesedi Brendan Harvey, sahtecilikten iki yıl yatmış.
En el baúl el cadáver de... Brendan Harvey... condenado dos años por falsificación.
Seni aradım, cesedi benim için paketlediniz?
¿ Te llamo y tu empaquetas un cadáver por mi?
İçinde bir ceset varmış.
Hay un cadáver dentro.
Texasta işlenen cinayetten beraat etti. " Ha ha ha! " Nefsi Müdafaa. "
Durst, que troceó el cadáver, alegó defensa propia. "
zarfa yazılan adres ihbar notundaki ile tamamen aynı, "Beverly" yazısındaki hataya kadar.
La dirección escrita en la parte frontal es exacta a la de la nota del "cadáver", con la falta de ortografía de "Beberley".
Güpegündüz, bir meclis üyesi vahşice öldürülüyor, hırpalanmış cesedi bir kartvizit gibi bırakılmış, hepsi görevindeki tâ ilk günde oluyor.
A plena luz del día, uno de los concejales brutalmente asesinado, su maltratado cadáver dejado como tarjeta de presentación, todo en su primer día de trabajo.
Bana kendi evimde saldırdılar, bizlerden birini öldürdüler, ama kurbanlarının taze cesetlerini geride bırakarak ölümcül bir hata yaptılar.
Me han atacado en mi propia casa, han asesinado a uno de los nuestros, pero cometieron un error fatal, al dejar atrás el cadáver fresco de la victima.
Ölü bir vücudun sahibi yoktur.
Un cadáver no es una propiedad.
Onu yakalamıştın ve donup kalmasaydın Rahm Tak şimdi ölü ve Defiance da daha güvende olacaktı.
Lo tenias, y si no hubieses vacilado, Rahm Tak seria un frío cadáver en este momento, y Defiance seria mucho mas segura.
Gemiden çıkarmadan önce yakacağız.
Quemaremos el cadáver antes de deshacernos de él.
Sabahki görüşmene yetişmen için kokuşmuş bir cesetle yatmamızı mı öneriyorsun?
¿ Propone que simplemente volvamos a las literas con un cadáver pudriéndose para que pueda ir a una entrevista por la mañana?
Evet, önceki gecesi bir cesetle uyuyarak!
Sí, habiendo dormido con un cadáver la noche anterior.
Şimdi, kadavrayı bulduğumuz yere koymayı gerçekten düşünmeliyiz.
Ahora lo que creo es que deberíamos dejar el cadáver de vuelta a dónde lo encontramos.
Kadavra mı?
¿ Cadáver?
Bir cesetle ilk uğraşmam değil.
No es la primera vez que manejo un cadáver.
Tedavi damarlarında dolaşıyor olacak. Nerede olduğunu bilirsem birileri beni sana ulaşıp tedaviyi almak için kullanabilir ve seni 172 yaşındaki bir cesede dönüştürebilir.
Tendrás la cura corriendo por tus venas, y si sé dónde estás, alguien podría usarme para rastrearte, quitarte la cura, y convertirte en un cadáver de 172 años.
Üs dışındaki lojmanlardan birinde bir ceset bulunmuş.
Tenemos un cadáver en una vivienda fuera de una base.
- Üzerinden kimlik çıktı mı?
¿ Algún I.D. en el cadáver?
Bunu cesedinin üzerinde bulduk.
Encontramos esto en su cadáver.
Bir cinayet davasında kurbanın üzerinden çıktı.
Un asesinato. Lo encontramos en el cadáver.
- Hiç ceset kokusu aldın mı?
¿ Has olido un cadáver?
Dün bir ceset gördüm. Andrea Grinnell.
Ayer vi el cadáver de Andrea Grinnell.
Kadavranın yok olması huzur kaçırıcı bir şey.
Es inquietante cuando un cadáver desaparece.
Dramatikti ama cesedin ben olduğumu bilmeni istedim.
Fue dramático... tenía que asegurarme de que supieras que el cadáver era yo...
Tamam. Elimizde iki tane açığa alınmış memur bir ceset bir de kargo gemisi var.
Bueno, tenemos dos oficiales suspendidos... tenemos un cadáver, y un barco de carga.
Sabahki ceset de Brett Smith olarak teşhis edilmiş.
Pero el cadáver fue identificado como Breet Smith.
Cidden, çocuklara ceset resimleri göstermelisin.
Sinceramente, deberías mostrarles la foto de un cadáver.
Kim ceset fotoğrafı görmek ister?
¿ Quién quiere ver una foto de un cadáver?
Galiba ceset kokusu alıyorum.
Creo que huelo un cadáver.
- Cesedi burada.
- El cadáver está justo aquí.
Marta'nın cesedini laboratuvara sürükleyip onu Cameron'dan birkaç adım uzakta, ceset kutusuna batırmak onu da içerebilecek en derin anılarını irdelemek mi istiyorsun?
¿ Quieres arrastrar el cuerpo de Marta al laboratorio, deslizar su cadáver dentro de una pecera a unos metros de Cameron? ¿ Sondear sus recuerdos más profundos que pueden incluirlo a él?
Daha önceki vakalarda, bu şekilde bir mektup gönderip... cesedin yerinin verildiğini hiç görmemiştim... çünkü bu mektubu gönderen kimse... nispeten kendini ele veriyordu.
Nunca había visto a nadie mandar una carta como esta, en casos anteriores, enunciando que hay un cadáver, como él describió, en una cierta localización, porque está, más o menos, entregándose a sí mismo, quienquiera que envíe esta carta.
Ayrıca polis, "Kadavra" kelimesinin kullanımındaki yanlışlığı da gördü
Y la policía le daba vueltas y vueltas a cómo "cadáver" es la incorrecta...
Çoğu insan "Ceset" der, "Kadavra" demez.
Ya sabes, mucha gente no diría "cadáver", diría "cuerpo".
Buradan ulaştıkları sonuç... bu kişinin tıbbi ya da acil sağlık hizmetleriyle ilgili olan biri olduğu... ceset için "Kadavra" kelimesinin kullanıldığını bildiği.
Ellos concluirían que eso quería decir que esa persona tenía algo que ver con los servicios médicos o de ambulancias, alguien que estuviera relacionado con eso y que conocería y usaría la palabra "cadáver" para un cuerpo.
Tıp fakültesinde Kathie'nin bir kadavrası vardı.
Kathie tenía un cadáver en la escuela de medicina.
O yüzden, o kadavradan Bob'a da bahsetmişti tabii.
Ella hablaba de su cadáver, y hablaba con Bob sobre el cadáver.
İnsanlara ölü bedenine ne ad verilir diye sorsanız... kimse "Kadavra" demez.
Si le pregunta a cualquier persona cómo describiría un cuerpo sin vida, nadie diría "cadáver".
Susan Berman'ın adresi : 1527 Benedict Canyon... ve "Kadavra" kelimesi.
La dirección de Susan Berman, Benedict Canyon número 1527, y la palabra "Cadáver".
Önce kadavra mektubunu ve... içinde geldiği zarfı alacağım... ve tüm harf biçimlerini birbirnden ayıracağım...
Lo que voy a hacer primero es coger la carta "cadáver" y el sobre en que fue recibida la carta y separar cada una de las formas de letra.
Yapmak istediğim şey, kadavra mektubu ve zarfta yer alan... harfler ve rakamların, Robert Durst tarafından... yazılmış olan yazılarla karşılaştırmalı analizini gerçekleştirmek.
Lo que quiero hacer es llevar a cabo un análisis comparativo entre las letras individuales y las figuras numéricas que aparecen en la carta "cadáver" y el sobre con muestras conocidas apropiadamente comparables, entregadas para ello, de Robert Durst.
"Evet, Kadavra notunu ben yazdım." derse...
Si dice : "Sí, escribí la nota del cadáver".
"Açıkçası bu şekilde yazılmış... bu iki adrese kim bakarsa baksın... aynı kişi tarafından yazıldığını düşünürler... bu zarfı yazan kişiyle.... kadavra notunu yazanın aynı olduğunu."
"Obviamente, para cualquiera que mire estas dos direcciones escritas así va a pensar que las ha escrito la misma persona, que la persona que escribió el sobre escribió la nota del cadáver".
Şimdi sana o meşhur kadavra notunu sormak istiyorum.
Obviamente, quiero preguntarte sobre la nota del cadáver, la famosa nota del cadáver.
"Beverly Hills Police, 1527 Benedict Canyon, Kadavra."
"Beverley Hills Police, 1527 Benedict Canyon. Cadáver".
Kadavra notunu sen mi yazdın?
¿ escribiste la nota del cadáver?
Hayır. Kadavra notunu ben yazmadım.
No, no escribí la nota del cadáver.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]