Cams tradutor Espanhol
63 parallel translation
Gözlerin afyon kahvehanesinde yatanlar gibi camsı olmuş bile.
Ya tienes los ojos vidriosos, como los que yacen en las camas de opio.
Camsı, serin, yarı şeffaf dalganın altında
"Bajo la cristalina, helada, transparente ola"
Şimdi, farkettim de kristalin sıcaktan eriyen camsı kenarları geçit odasının duvarlarına benziyor Apophis ve yılan bekçilerinin gelip ateş ettiği yerlere.
Noté que el borde vidrioso donde se fundió el cristal... se parecía a las paredes de la sala de la Puerta... después de que Apofis y su Guardia Serpiente vinieron y dispararon.
Gözün camsı bölümünün kolajen lif ağlarından oluşmuş saydam bir jöle gibi olduğunu görüyoruz. Işıklar Iütfen.
Vemos que el humor vítreo se compone de una sustancia gelatinosa y una red de fibras de colágeno.
Bir sefer onun sarhoş olduğunu hatırlıyorum. Ve kafasında oluşan düşünce onun bloğundaki arabaların... Camsız daha iyi görüneceğiydi.
Recuerdo una vez que estaba borracho... y se le ocurrió que todos los coches de su calle... estarían mejor sin ventanillas.
Camsı sıvıdaki bozulma, görüntü kaybına- -
La putrefacción del humor acuoso causó...
Camsı cismin üstü donuklaşmış.
Está cubierto de humor vítreo.
İnsan gözünün camsı ve akışkan sıvısı... bir nesnenin içinde yansımasına olanak tanır.
El humor acuoso y vítreo del ojo humano deja que una imagen se refleje en él.
Mariana... Arabamı aldın, camsız getirdin.
Me devolviste el coche sin parabrisas.
- Seni arkaya götürecekler. Camsız bir minibüs bekliyor olacak. Seni Operasyon Merkezi'ne getirecekler.
Te llevarán a la parte de atrás donde una furgoneta sin ventanas te esperará para llevarte al centro de operaciones.
Çok miktarda camsı sıvı kalmış.
Queda bastante fluído vítreo.
İnce camsı kristaller. Koyu renk.
Cristales finos, vítreos... oscuros.
Jetonsuz, camsız, sınırsız.
Ninguna ficha. Ningún cristal.
Genellikle ağzın ve gözlerin kapalıydı ama arada bir telaşla açılırdı ve camsı uzak bakışın olurdu.
Tus ojos estaban cerrados, pero de vez en cuando se abrían para revelar esa mirada brillosa y perdida...
Nasıl parlak ve camsı olduklarını görüyor musun?
¿ Ves que son brillantes y vítreos?
Yahudilerin neden camsı gözleri olur bilir misiniz?
Chicos, ¿ sabéis que los judíos tienen los ojos brillosos?
Adamım, Stan, Yahudilerin neden camsı gözleri olur bilir misiniz? Kyle gibi?
Stan, ¿ sabes que los judíos tienen los ojos brillosos, como Kyle?
Görünüşü kristalimsi veya camsı olan üç temel kaya türünden hangisi erimiş toprak parçasından oluşur?
¿ cuál de las tres principales clases de rocas está formada por el enfriamiento de lava original?
Yurttaş 14'ün ikinci ve son cildinden kurtarılan bu sayfada bir kadının varlığını görmeye başlıyoruz, güzel, ruhani, ona OpalIşıma ismini vermiş. ( Opal : Camsı volkanik bir kayaç )
En el material que se recuperó del segundo y último número de Ciudadano 14 aparece un personaje femenino, una mujer bella y etérea a la que el escritor denomina Opalescente.
Bazı camsı parçacıklarda içeriyordu.
Contenía partículas de algún tipo de vidrio.
Patlatıldığında, göz küresiden camsı cisim olarak bilinen sıvı bir jel yayılır.
Cuando se punciona, el globo ocular emite un líquido llamado humor vítreo.
Sana dördüncü katta, kapısız, camsız bir yer bulup seni bir hafta içeri kapatmak istiyorum.
Me gustaría conseguirte un pequeño apartamento en algún lugar sin puertas, ni ventanas y encerrarte ahí toda una semana.
Bazaltik lav akıntıları genellikle elinizi kesecek kadar camsı olur.
Típicamente, el flujo de lava basáltica es lo suficientemente cristalino para cortarte la mano.
Ses geçirmez, camsız hücreler o kadar küçük ki seninle benim mesafem kadar. Muhtemelen insan haklarına aykırı.
Preparado con aislamiento en una celda insonorizada y sin ventanas tan pequeña que, entre tú y yo probablemente sea inconstitucional.
- Gözdeki camsı cisimden alabilirim.
¿ Vítreo, quizá?
- Camsı cisim ölümünden sonra olduğu gibi kalabilecek en iyi kısım.
Vítreo es el mejor indicador y lo protegería después de morir.
Camsı maddedeki alkol miktarına bakıldığında Karen Ballard'ın alkol seviyesi sadece 0,02 çıktı.
De acuerdo con el Humor vítreo El nivel de alcohol de Karen Ballard era solo de o, o2.
Gömüldüğü yerde ve kalıntıların etrafında bulduğum şey duvar çinisi. Yarı şeffaf, seramik ve camsılar. 1920'li yıllardan kalma.
La mayoría de los escombros que encontré cerca de los restos eran baldosas translúcidas, de cerámica, vítreas, del año 1920.
There been movement on the satellite or traffic cams in the parking garage?
¿ Hubo movimiento del satélite o las cámaras del estacionamiento?
Your job is to monitor the traffic cams in the garage for when Jack comes out. You're slacking.
Tu trabajo es monitorear las cámaras del estacionamiento para cuando Jack salga, que será pronto, y estás flojeando.
Calibrating traffic cams now.
Voy a calibrar las cámaras de tránsito.
Cams.
El Club Condenados.
These are the new German cams with transmitters.
Éstas son las nuevas cámaras alemanas con transmisores.
İskeletlerin radyoaktif olduğu Pakistan'daki Mohenjo-daro bölgesi var, güneydoğu Mısır'da da nükleer bir patlamadan çıkmış gibi camsı tabakaları var.
Tienes lugares como Mohenjo-daro en Pakistán, donde ciertos esqueletos son radiactivos, tienes áreas del Sudoeste de Egipto donde hay hojas de vidrio como venidas de alguna explosión nuclear.
Camsız bir hücrede mahkum.
prisioneros en una celda sin ventanas.
Üzerine yılan çizilmiş camsız bir kamyon.
Una furgoneta sin ventanas con una serpiente pintada.
Evet, 1950'lerde camsız bir kamyonla insanların evlerini kapı kapı dolaşabilirdin ve insanlar tecavüze uğrayacaklarını düşünmeyebilirlerdi.
Sí, claro, en los cincuenta podías ir por ahí puerta por puerta en una furgoneta sin ventanas y la gente no pensaba que los fueses a violar.
Öyle anlaşılıyor ki bu miğfer kameralarındaki görüntülerin içinde bulunduğumuz karmaşayı açıklayabileceğini düşünüyor.
Parece que el material de archivo de los cascos-cams podría explicar todo este lío que estamos adentro
Camsı veya parke mi istersin?
¿ Entonces, encimera de mármol o madera?
Camsı.
Mármol.
Naneli viski, camsız gözlükler, saçım için, bu harika nemlendirici sprey.
Whisky de menta, gafas sin cristales, este acondicionador para el pelo superguay.
Kraliçem, tanrıçamsın.
Una reina.
Sen benim tanrıçamsın.
- Eres una diosa para mí. Estoy chiflado por ti.
bak, yıllarca bir sürü aptalca pisliğine katlandım iç çamşırlarımı çaldın, hamsterımı bir rokete bağladın
Mira, te he hecho un montón de mierda estúpida largo de los años Usted bragas stolemy, ataste mi hámster a un cohete
İç çamşırlarımdan daha iyi oldu.
Me sentia mejor en ropa interior.
Dev bir çamsın, ormana hükmediyorsun.
Eres un poderoso árbol kauri comandando el bosque.
Sen benim düşüm ve tanrıçamsın.
Eres mi sueño y mi diosa.
Nihai RB tanrıçamsın biliyorsun.
¿ Sabes que eres mi diosa suprema del RnB?
Camsı cisim şişmiş.
Hinchazón del humor vítreo.
Bu sizin çamşır listeniz mi?
¿ Esta es una lista de su ropa?
İntikam tanrıçamsın. *
Eres mi nemesis.