Casuslar tradutor Espanhol
1,049 parallel translation
Casuslar kurşuna dizilir.
A los espías se les mata.
Mekanik casuslarımız Mars ve Venera'ya ulaşmıştır.
Nuestros espías mecánicos han llegó a Marte y Venera.
Yarış tüyoları almaya gelen casuslar.
Revendedores que buscan información para las carreras.
Yağmurluk giymiş casuslar mı?
¿ Espías con gabardinas?
- Onların Rus casusları olduğunu.
- Que eran espías rusos.
- Casuslarımdan biri bu hırsızlığı, böbürlenerek anlattığına kulak misafiri olmuş
Uno de mis espías la oyó jactarse de su robo.
Doğal olarak, her iki tarafın casusları tüm ülkede cirit atmaktaydı.
Espías de ambas partes abundaban en todo el país.
O, Tokugawa shogunu'nun, düşman casuslarının lideri.
Es uno de los líderes de espionaje de tu enemigo Tokugawa.
Tokugawa'nın casusları ve örgütleriyle ilgili her şeyi biliyor.
Él conoce todo sobre Tokugawa.
Sen de en az o casuslar kadar akıllısın.
Eres tan inteligente como sus espías.
Tatewaki, Tokugawa'nın casuslarını, Koremura ise Osaka'nın casuslarını yönetir.
Tatewaki lidera a los espías de Tokugawa, y Koremura a los de Osaka.
Suwa, her iki tarafın casusları ile kaynıyor.
Suwa está plagada de espías de ambos bandos.
Siz casuslar, boyunuzdan büyük laflar etmeye bayılırsınız, öyle değil mi?
A ustedes los espías, les gusta hablar mucho, ¿ No?
- Casusların bir şey söylemedi mi?
- ¿ Os han dicho algo vuestros espías?
Öyleyse Whitehall'a geri dönün... çizim tahtanızda başka casuslar arayın... çünkü gerçek insanlar arasında yeriniz yok sizin.
Entonces, regrese a Whitehall... y busque otros espías en su mesa de dibujo, porque no puede ocupar un sitio entre la gente real.
Hem Demir Perde Casusları'nın da mikrofilm peşinde olmadıklar ne malum?
¿ Quién dijo que los espías no tienen el mismo objetivo?
Casusların koltukaltı deodorantlarını çalıyor olmaları... Bu düşünce halka çok aptalca gelebilir.
La idea de que unos espías roben desodorantes... le podría parecer bastante tonta al público.
Anlayacağın, casusların en reziliyim, en iğrenciyim, iki tarafa birden çalışıyorum.
Soy de los espías más reprensibles y odiosos : Soy un agente doble.
S - S-Sizler şaka dükkanı casuslarısınız, beyler.
S - so-son espías de juguete, caballeros.
Bu tehlike geçinceye kadar bütün casusların savunması için birleşmek zorundayız, büyük veya küçük, ulusunu önemsemeden.
Hasta que pase este peligro, debemos permanecer unidos por la defensa de todos los espías, importantes y no tanto, sin importar la nacionalidad.
Dişi casuslar beni İskoçya'da rahatsız ettiler... Dişi casuslar beni Londra'ya kadar kovaladılar.
Espías femeninas me acosaron en Escocia, espías femeninas me persiguieron hasta Londres.
Rus casuslarını Amerika ve Amerikan casuslarını Rusya'ya karşı eğitiriz.
Entrenamos espías rusos para USA y espías americanos para Rusia.
Dünyadaki en büyük casusların bazıları bu enstitüden mezun olmuşlardır.
Algunos de los mejores espías del mundo se han graduado en esta institución.
Casuslarımız yarın demişti.
Nuestros espias reportaron que mañana.
- Bu casusları sorguya çekiyordum...
- He interrogado a estos espías.
Nazi casusları olsaydınız, tüm halkımıza ihanet etmiş olurduk.
Podríamos haber traicionado a los nuestros si hubieran sido nazis.
Onlar casusları kimyasal şirketlerden uzak tutmak için.
Alejan a los espías de las empresas farmacéuticas.
Ülkemizdeki casusları, vatan hainlerini ve Titocuları bulacağız.
En nuestra propia casa descubriremos espías y traidores... titistas.
Noël Field haricindeki Amerikan casuslarıyla işbirliği yaptınız mı?
¿ Colaboró con otros espías americanos, además de Field?
Amerikan casuslarıyla iletişime geçmeni o mu sağladı?
¿ Él le contactó con los espías americanos?
Amerikan casuslarıyla iletişime geçmeni o mu sağladı?
¿ Entonces fue él quien le contactó con los americanos?
Casuslar her yerde.
Hay espías en todos lados.
Çünkü diğer bütün çikolatacılar Bay Wonka'nın gizli tariflerini çalmak için işçi kılığında casuslar gönderiyorlardı.
Porque los otros chocolateros mandaban espías para robar las recetas secretas del Sr. Wonka.
- Casuslar hep gözlük takar sanırdım.
- Siempre pensé que llevarían gafas.
Birincisi, sadakâtsizliğin ilk işaretini her an gözleyen casuslar grubu.
La primera son los Tansakunin : Espías, Que buscan motivos para asesinar a los señores.
Casuslar Kurokuwa Klanı'na aitti.
La casa Kurokowa son los Tansakunin.
Bu kez Stalin, casuslarına güvendi.
Esta vez, Stalin creía en sus espías.
O şeytanın her yerde casusları var.
Ese demonio tiene espías en todas partes.
İçeride güvenlik güçleri casusların ve bozguncuların peşine düştü.
Dentro de la ciudad, la seguridad espías caza y derrotistas.
Casusların, Max hakkında neler bildiklerini buldum. Nasıl bulduğumu hiç sorma.
He conseguido, y no preguntes cómo, averiguar lo que los espías saben de Max.
O zaman İsrail casuslarıyla... ya da Odessa'nın ardındaki canilerle de hiç karşılaşmayacaktım.
Ni me hubiera relacionado con agentes de Israel, o con los siniestros y letales hombres de Odessa.
İnanın bana Kaptan, Gestapo için çalışırken daha iyisini yapacak değilim hele de casuslarından biri üstümde uyuyorken.
Pero créame, Capitán, no me siento mucho mejor trabajando para la Gestapo, uno de sus espías duerme en la litera superior de mi camarote.
Şehir halkı kaçak mallarla ve Yanki casuslarını avlamakla meşguldür.
Están inquietos, trafican, dan caza a los espías yanquis.
Casuslarım en büyük İngiliz düşmanımın, "Beff Wallington" adını vereceği yeni bir et yemeği tarifi üzerinde çalıştığını söylediler.
¡ Mis espías me dicen que mi ilustre enemigo británico prepara una receta de carne que piensa llamar escalope Wellington!
Hapishanenin her yerinde casuslarım var.
Tengo espías por todas partes de la prisión.
Ama görünüşe göre sizler, hapishanenin her yerinde casuslarım olduğunu unutmuşsunuz.
Pero pillos parecen olvidar que tengo espías esparcidos por cada rincón de esta prisión.
Birkaç güne, gardiyan ve casuslarını...
En un par de días, El carcelero y sus espías...
Naziler tarafından içimize sokulmuş casuslar olmadığınızdan emin olmalıydık.
Tenemos que asegurarnos de que no son espías plantados por los nazis.
Casuslar. Her yerde beni gözetliyorlar.
¡ Espías, espías por todas partes!
Elbet! Hanedanıma casuslar göndererek! İtalya'daki düşmanlarımı kışkırtarak!
Sí, y me espía en mi propio palacio... provoca a mis enemigos por toda Italia... y alardea en privado que pondrá a un francés en el trono de Pedro... y que dentro de poco seré su capellán.
Endişelenmeyin... Casuslarından biri içimize sızmayı başarmıştı.
No te preocupes.