Colon tradutor Espanhol
615 parallel translation
Püf noktası buymuş demek.
Es el huevo de Cristóbal Colon.
Sadece bağırsaklarında kolit varmış.
Colon irritable.
Bağırsaklarımdaki kolitten başka bir şeyim yokmuş!
No tengo nada malo. Colon irritable, ¡ es todo!
Sence o viskiden bir bardak da ben içsem bağırsaklarım için kötü olur mu?
¿ Crees que un trago de ese whisky le hará daño a mi colon irritable?
Bağırsaklar için çok iyi.
Magnífico para el colon.
Kırık kolların, göğüs ağrısı çekenlerin, kafası yarılanların parmakları taksinin kapısına sıkışmış adamın isilikli bir bebeğin, araba çarpmış bir çocuğun metroda kapkaççıya kurban giden yaşlı bir kadının, denizcilerin dövdüğü bir zavallının intihara teşebbüs eden bir gencin, paranoyakların sarhoşların, astımlıların, tecavüze uğrayanların, bebek düşürenlerin uyuşturucu komasına girenlerin bacağı kırılanların, kanserli hastaların, kalp krizi geçirenlerin yanında yatıyordu. Orası bir tımarhaneden beterdi.
Perdido entre huesos rotos... dolores de pecho, laceraciones del cuero cabelludo... un hombre cuyos dedos fueron aplastados por la puerta de un taxi... un niño con una erupción cutánea, otro atropellado por un auto... una anciana asaltada en el subterráneo, un marginado golpeado por los marineros... un adolescente suicida, paranoicos... borrachos, asmáticos, violaciones, abortos sépticos... sobredosis de drogas... fracturas, infartos, hemorragias, golpes, forúnculos, escoriaciones... un cáncer de colon, ataques cardíacos... toda la locura de nuestros tiempos.
Bağırsağın içine girme imkanı var.
que pueden también infectar el colon dentro vía la membrana mucosa.
O nedir? Bu aletle bağırsağın içine bakılabilir.
Es un instrumento que permite mirar dentro del colon...
Ted Striker burada bulunan herkesten çok daha taşaklı!
¡ Ted Striker tiene más agallas en el dedo meñique que nosotros en el intestino grueso, incluyendo el colon!
Anneme hiç yardım etmezdi, çünkü hep kalp çarpıntısı vardı. Beden eğitimi derslerine de hiç girmezdi, çünkü rahminde sıkıntı olurdu. Ayrıca hiç ev işi de yapmazdı, çünkü bağırsak sendromu vardı.
No podia ayudar a mamá porque tenia palpitaciones, no podia ir a gimnasia porque tenia el útero ladeado, y nunca hacia nada en casa porque tenia el colon espástico.
Evet, öğrendiklerimizi gözden geçirelim. Mide ve bağırsaklarda... sindirilemeyen katı atıklar, sindirim kanalı sayesinde kolona geçip... ince ve kalın bağırsakta işlenir.
Entonces... para repasar... los desechos sólidos... esos nutrientes no absorbidos por el estomago... el intestino grueso... el intestino delgado, y el canal alimentario... son desechados a través del colon.
Kalın bağırsak.
El colon.
Ne de olsa mide senin.
Bueno, es tu colon.
Krakerler kalınbağırsağına zarar verir.
Los lacitos obstruyen los triglicéridos del colon.
Kim yaptıysa okulumuza zarar vermek istiyor. Tıpkı kanserin dokularda yayıldığı gibi.
El culpable debe ser expulsado de nuestra escuela... como un tumor canceroso debe extirparse del colon.
Dalağımı ve bağırsaklarımı da değiştirdiler.
También me cambiaron el bazo y el colon.
Çok iğrenç bir şey, ama kalın bağırsaklarımı ekranda gördüm.
Es muy desagradable, pero al menos vi mi colon por TV.
Kalın bağırsakların ekranda 5 kg daha ağır göründükleri doğru mu?
¿ Es verdad que el colon aparece cinco kilos más en TV?
Sözlü istismar, bağırsak sulama.
Abuso verbal e irrigación de colon.
Yukarı çıkan kolonu ayır çapraz kolondan.
Sacaréis el colon ascendente del colon transversal.
Kalın bağırsağa doğru ilerle sonra apandisti bul.
Procederéis hasta el colon sigmoide y hasta el apéndice.
Evet. Umarım, boğazımdan biyopsi almışsınızdır, barsağımdan değil.
Espero que no le hayas hecho una biopsia a mi colon.
Gördün mü, tümörle başlıyor bağırsağa kadar gidiyor.
- ¡ No, no miento! Empieza como un pequeño tumor y va hasta el colon.
Kızıma dokunursan seni kendi bağırsağınla boğarım!
Tócala y te colgaré de tu propio colon.
Benim teşhisim, ağrı kansızlıktan kaynaklanıyor. Aortun üst kısmından ince bağırsağa yeterli miktarda kan gitmediği için kaynaklanıyor.
El paciente sufre de insuficiencia mesentérica... que resulta en un derrame de sangre en la parte baja del colon, necrosis... y heces esteatorreicas.
"Colombus, 1502'de, Fernando ile beraber Yeni Dünya'ya doğru yola çıktı." "Karaya çıktıkları Panama'da, yerliler onlara yeni bir denizin varlığından bahsetti."
EN EL AÑO 1.502, COLON NAVEGO CON FERNANDO EN SU ULTIMO VIAJE AL NUEVO MUNDO.
"Oğlu Fernando'nun kaleme aldığı biyografisi, Kolomb'u tarihteki yerine yerleştirdi."
LA BIOGRAFIA QUE FERNANDO ESCRIBIO SOBRE SU PADRE DEVUELVE EL NOMBRE DE COLON A SU LUGAR EN LA HISTORIA.
"Soyundan gelen Christopher Columbus, 1992'de İspanya Kraliyet Donanması'nda..." "... Amiral olarak görev yaptı. "
EN 1.992, SU DESCENDIENTE, CRISTOBAL COLON ES ALMIRANTE EN LA ARMADA REAL ESPAÑOLA.
Rektal muayene sırasında hastaya ait olmayan siyah kasık kılları bulundu...
Ahora, bello púbico negro, Diferente al que fue tomado de la paciente,... durante la inspección de colon.
Spastik sütun nasıl?
¿ Qué tal tu colon?
"Dick" Cheney, ve "Colin" Powell.
¡ "Dick" Cheney y "Colon" Powell!
Ayrıca Jennings'i sevmiyorum, dil penslerini masasındaki bağırsak maketinin içinde tutuyor.
Y no me gusta el Dr. Jennings. Tiene un colon en su escritorio y pone el abate-lenguas en el.
3 bilimadamı.... bir tane güzel bir hatun mikroskopik boyutlara küçültülecek ve sonra Bay Simpsonun kalın bağırsağının sonunda buluşacaklar.
Tres científicos, uno de ellos una atractiva joven se reducen a tamaño microscópico. Tienen como misión ir al colon del Sr. Simpson para explorarlo.
Enine duruyor.
Es el colon transverso.
Kim şırınga ister?
- ¡ Por los enemas de colon!
Kolonuma masaj yapıyordum!
¡ Estaba masajeando mi colon!
Kolonuna masaj, öyle mi?
¿ Masajeando su colon?
Kolonun nerede olduğunu biliyorum ve onun başı göğe bakmıyor!
¡ Yo sé donde está el colon! ¡ Y no se para al aire!
Pekala, biliyorsun, yukarı gitmem gerek ve kalsiyumumu kemiklerim paramparça olmasın diye aspirinimi, kalbim tıkanmasın diye Metamucil'imi, kolon kanseri olmayayım diye ve elbette, östrojenimi vücuduma hala 23 olduğumu inandırmak için alacağım.
Mira, antes debo subir y tomar mi calcio para que me aguanten los huesos mi aspirina, para que no se me obstruya el corazón mi Metamucil, para evitar el cáncer de colon y mis estrógenos, para convencer a mi cuerpo de que todavía tengo 23 años.
" Hastanın sağ bacağının alt kısmında ağrılar var.
" Siente dolor en extremidad inferior. Historia de cáncer de colon.
Bağırsağımda kendi sarayını inşa etmişti.
Que se construyo su pagoda en mí colon.
Hayır ama seninkilerden birisi tetiğini yağlayamadan senin bağırsaklarından kokoreç yapmış olurum.
No, pero puedo limpiarte el colon mas rapido que... uno de sus burritos con salsa guacamole extra.
Bu bir savaş esirini yakalayıp işkence yaptıktan sonra hayatı boyunca bir kolostomi torbasıyla yaşamaması için boynunu kırmak gibi bir şey mi?
Es algo como cuando tomas una macana y le golpeas el cuello... despues de torturarlo, asi el no tiene que ir por la vida con una bolsa de colon?
Tamam, kolonu, duodenumu ve mideyi kapat.
Bien, empaca colon, duodeno y estómago.
Kalınbağırsakta iltihap olabilir.
Quizás sea inflamación de colon.
NBA All Star'ı Lewis Scott, ve Charlestown'dan jimnastik öğretmeni Mike O'Hara arasında, süprizlere açık bir intikam maçı olacak.
Aquí, en este ajuste de cuentas, un concurso a lo David y Goliat entre Scott Lewis, el NBA All-Star y Mike O'Hara, un profesor de gimnasia de Charlestown con un colon espástico y algunas sorpresas bajo la manga.
Günde 6 kupa kahvenin kolon kanserini önlediğini söylüyorlar.
Ahora dicen que 6 tazas de café al día previenen del cáncer de colon.
Eğer işler ters giderse, senin spastik kolon şeyini yapmanı istiyorum.
Mira. Parezca, si las cosas se ponen tensas, quiero que hagas esa cosa espástica del colon que haces.
- Hayır, yapmayacağım.
- No, no, no voy a hacer el colon espástico. - De acuerdo, ahora, haz... algo.
Merak ediyorum Colombus'a Amerika'yı keşfedip ardından da kaybedince ne yapmışlardı.
¿ Si Colôn perdía el mapa de América, qué le hacían?
- Bu... bir arınma pompası.
Esto, es un lavado de colon.