Cruz tradutor Espanhol
5,604 parallel translation
Penelope Cruz bikinili hamile, Penelope Cruz bikini- -
"Penélope Cruz en bikini embarazada", "Penélope Cruz en bikini"...
Penelope Cruz, fırsat olursa sevişeceği tek kadın, lezbiyenliğe geçmesini sağlayacak kişi, ben de anlayışlı sevgili olarak bunu yapabilirsin demiştim.
Penélope Cruz es su pase libre de lesbiana, la única mujer con la que tendría sexo si tuviera la oportunidad, yo, siendo un novio amable, le dije que podía hacerlo.
Çünkü eğer sen de Penelope Cruz deseydin ve olur da bir gün onunla buluşsaydınız ve ona asılsaydın, üçlü yapma fırsatın olurdu!
¡ Porque si también hubieras elegido a Penélope Cruz, y llegara un día que los dos la conocieran y congeniaran, podrías tener un trío!
Penelope Cruz ne iş?
¿ Qué hay con Penélope Cruz?
Eğer Penelope Cruz olsaydı- -
Si fuera Penélope Cruz, entonces...
Nerede bunlar? El bombası! Cruz, durumunuz nedir?
¿ Dónde están? ¡ Granada! Cruz ¿ cuál es tu status?
Hazırlan. Benimle kal Cruz.
Vístase.
Benimle kal.
Solo quédate conmigo Cruz.
Cruz, alanı aç.
Cruz, que suba la aérea.
Ve o yüzük. Haç.
Y ese anillo... una cruz gótica.
- Latin, Takım Elbiseli sağ kulağında çok fazla sayıda piercing ve haç.
Latino en un traje llamativo. Tiene una cantidad ridícula de piercings en su oreja derecha, incluyendo una cruz gótica.
Cruz'un başına gelen de aynıydı. Nerede ve ne zaman saldıracaklarını biliyorlardı.
Sabían exactamente dónde y cuándo actuar.
Hassiktir! O ne lan!
Que me jodan en una cruz.
Elimde Halam Bonnie'nin hacı var. Gidip onu pencereye asacağım.
Voy por la cruz de mi tía Bonnie voy a colocarla en la ventana.
Papaz! Haç!
Fraile, la cruz.
Kim gerçeğin işaretini taşıyor?
¿ De quién porta la cruz de la verdad?
Bilemiyorum Cruz.
No sé, Cruz.
Doktor Scott deneylerde sorun yaşadığını dinlenme salonunda ağzından kaçırdı.
A la doctora Scott se le escapó en el salón de descanso que ella estaba teniendo problemas con sus experimentos. Ahora Burk, Miller y Cruz están con eso.
Burk, Miller ve Cruz kafayı buna takmış durumda. İnsanlar maymunları ve geminin neden durduğunu sormaya başladılar.
Las personas están preguntando sobre los monos y por qué el barco se detuvo.
Cossetti, Cruz, bayan Tophet ve kızına çıkış noktasına kadar eşlik edin.
Cossetti, Cruz, quiero que acompañen a la Sra. Tophet - y su hija al punto de extracción.
Rosemary, haçım takıldı.
Rosemary, se me ha enganchado la cruz.
Haçını kocamın masasında buldum.
Encontré su cruz en el escritorio de mi esposo.
Haçını mı?
¿ Su cruz?
Görünen o ki, Santa Cruz'da bugün hava güneşli yani bunun neresi tuhaf ki?
Resulta que, uh, està soleado en Santa Cruz hoy, asi que, digo, cuales eran las chances de que pase eso?
İsmi Eduardo Cruz Evanston'da yaşıyormuş.
El nombre es Eduardo Cruz, con residencia en Evanston.
Eduardo Cruz'un kartıyla henüz kimse giriş yapmamış.
Nadie ha llegado todavía con la identificación de Eduardo Cruz.
Bu parayı atacağım ve tura gelirse bu hafta sonu boyunca yerime bakacaksın. Yazı gelirse bir daha yakındığımı görmeyeceksin.
Voy a tirar esta moneda, y si sale cara, cubrirás mis turnos por el resto del fin de semana, pero si sale cruz, no escucharás quejarme nunca mas.
- Yemeği Cruz mu yapıyor?
¿ Cruz cocinero?
Joe Cruz bize yardım edebileceğinizi söyledi.
Joe cruz dijo que tal vez usted podría ayudarnos.
- Şu Joe Cruz tanıdığım bütün annelerden daha iyi ajitasyon yapıyor.
Ese Joe Cruz usa la culpa mejor que cualquier madre que haya conocido.
Muhteşem Joe Cruz ve hayvan dostlarının zamanı geldi!
¡ Es la hora del increíble Joe Cruz y sus... amigos animales!
- Cruz, merdiveni yükselt.
Tomaremos el primero. Cruz, levante la aerea.
- Cruz haklı.
- Está bien Cruz
Cruz ve Jones, arabayı sabitlememe yardım edin.
Muy bien, Cruz y Jones ayúdenme a estabilizar el auto.
- Tuttun mu?
- Cruz, ve a buscar la cadena. ¡ Ya voy! - ¿ Lo tienes?
Çıkar ağzındaki baklayı Cruz.
Dilo de una vez, Cruz.
Jones, Herrmann, Otis, Cruz, benimlesiniz.
Jones, Hermann, Otis, Cruz, conmigo.
Cruz sen kamyon şoförüsün. Bu çok önemli bir iş.
Cruz, tú conduces el camión, es un trabajo importante.
Cruz, sıkıca tut onu.
Cruz, sostenlo.
Jemappes Köprüsünü yıkması Onbaşı Charles Jarvis'e Ordunun en önemli nişanı olan Victoria haçını kazandırdı.
POR VOLAR EL PUENTE JENAPPES, EL CABO CHARLES JARVIS OBTUVO LA MÁS ALTA CONDECORACIÓN DEL EJÉRCITO, LA CRUZ VICTORIA.
Cesaretinden dolayı Victoria Haçı ile ödüllendirildi.
POR SU VALOR LE FUE CONCEDIDA LA CRUZ VICTORIA.
O da Victoria Haçı ile ödüllendirildi.
TAMBIÉN LE FUE CONCEDIDA LA CRUZ VICTORIA.
Sid Godley'ın 1954 yılındaki konuşmasından Teğmen Maurice Steele'i kaybettik, Teğmen Steele'nin komutası altındaydım, bana kalıp yerimi tutma emrini verdi birkaç kez kötü yaralanmama rağmen ki öyle yaptım.
Durante la acción perdimos al teniente Maurice Dease, que también recibió la Cruz Victoria, y yo quedé al mando del teniente Steele, que me dio orden de permanecer en mi puesto y aguantar la posición, lo que hice... aunque recibí varias heridas.
Tanrı'nın Haç'ına bakın. Düşman güçler buradan kaybolun!
He aquí la Cruz del Señor, ¡ huid, poderes enemigos!
Haç değil Çarmıh dedin.
- Dijiste crucifijo, no cruz.
Preston Cruz.
Preston Cruz.
Bir tanesinin haç yemesi hariç.
Con la excepción de que una de ellas se comió mi cruz.
ÇİLE
CAMINO DE LA CRUZ
Öz oğlu çarmıha gerildi.
Su propio hijo fue clavado en la cruz.
İSA ÇARMIHINI TAŞIR
2. - JESÚS CARGADO CON LA CRUZ
Cruz ve ben sinamaya gideceğiz.
Cruz y yo veremos una película.