Daydım tradutor Espanhol
1,740 parallel translation
Aslında bu sabah onunla bir toplantıdaydım.
- Un encanto, ¿ no es cierto?
Fısıldayan Orman'daydım ben. Onu görmüştüm.
Estaba en el Bosque Susurrante.
10 kat yukarıdaydım.
Estaba a diez plantas de altura.
Hampton'daydım.
Estaba al este de Long Island.
Ben Başkanla Letonya'daydım.
Estaba con el alcalde en Letonia. Nos fuimos temprano el sábado por la mañana.
İlk yıl Princeton'daydım, ben, şey, derse geç gitme sorunu yaşıyordum. Hemen hemen hepsine.
El último año de Universidad en Princeton tuve problemas en llegar a clase a tiempo o en ir a ellas.
Olive ile dışarıdaydım.
- Pues yo he salido con Olive.
Londra'daydım.
- He estado en Londres.
Eve giderken karım arkada Hummer'ı kullanıyordu. Bense önde Prius daydım. Nasıl olduysa kandırıldım.
Y luego lo recogimos y de vuelta a casa mi esposa lo manejaba atras de mi ella manejaba el Hummer y yo el YARIS, aun no sé como pasó pero ella me engañó de alguna manera... pero ella me llamó al celular y se reía...
Beni dinle, Philly ile Butterfingers'daydım. İçiyorduk.
Oye... estaba por llevar reportes a Philly.
Herhalde yukarıdaydım. Özür dilerim.
Estaría arriba, lo siento.
Neden bahsediyorsun? Sen aşağıdaydım, adamım.
¿ De qué hablas?
Peki, İtalyaya son kez bulunduğumda, Siena'daydım, ve bu şarabı orada yaptılar, ve bu şehirde bu şarabı takdim eden tek yer burası.
La última vez que estuve en Italia, fui a Siena, donde hacen este vino y éste es el único lugar donde lo sirven.
" Dün gece dışarıdaydım, Bobby ile konuşuyordum,
" Anoche salí, estuve hablando con Bobby...
Bak özür dilerim, toplantıdaydım.
Gail, lo siento, yo estaba en una reunión.
Bir şey söyle bana, banliyölerle aran yok mudur? - Manhattan'daydım.
Te digo algo, si no te familiarizas con los suburbios...
Her gece dışarıdaydım. - Her yerde onu aradım. - Ne oldu peki?
Nunca fui.
- Ben de kitapçıdaydım.
- Yo estaba en la librería.
Oh, evet. Noshi Sushi açıldığında, dışarıdaydım.
Ah, ¿ llegaste a conocer Noshi Sushi cuando abrió?
"Kanada"'daydım.
Yo estuve en "Canada".
Geçen sene Marsilya'daydım. Sinema salonunda çalıştım.
El año pasado, en Marsella... trabajaba en un cine.
Hayır madam, zaten bütün gün dışarıdaydım.
"¿ Por qué no, señora. He estado al aire libre durante toda la mañana."
Çatıdaydım ve dürbünle bakıyordum.
Estaba en el tejado, mirando con binoculares.
Yasak saatinden sonra dışarıdaydım ve beni yakaladı.
Yo estaba afuera después del toque de queda... Y el me agarro.
Afrika'daydım.
Estaba en África.
- Yukarıdaydım.
- Arriba.
Japonya'daydım ben.
Estuve en Japón.
Demin dışarıdaydım, biraz zıpladım.
He estado afuera. Saltando un poco.
Toronto'daydım. Ama şirket beni buraya çağırdı. Evet, biliyorum.
Yo vivía en Toronto, pero la empresa me necesitaba aquí.
Dışarıdaydım, yeni geldim.
Estuve afuera. Acabo de entrar.
Ben de Monte Carlo'daydım Catherine. Tek bir oyun görmedim Ginrami diye.
- Estuve en Montecarlo, Katherin, y no ví ni un juego Gin Rummy.
İki yaz önce Cape Town'daydım.
Yo estuve en Ciudad del Cabo dos veranos atrás.
2 yıl burada yaşadım buradan önce de bir yıl Fransa'daydım.
He vivido aquí durante dos años, y estuve en Francia por un año antes de eso.
- Evet, o benim. Teşekkürler. Özür dilerim, dışarıdaydım.
Howard, dile que lo dejaste porque querías ser un padre responsable.
Benim başıma geldi. Oklahoma'daydım. Çok çok güzel bir hatunla yattım.
He estado en esa situación, una vez estaba en Oklahoma, y me acosté con está hermosa-hermosa mujer,
Bilmiyorum, o zaman Kosova'daydım.
No lo sé, en esa época yo estaba en Kosovo.
Az önce Assad'ın bu barış pazarlığı arama konusunda ciddi olduğunun doğrulandığı bir toplantıdaydım.
Acabo de tener una reunión que confirma que Assad está seriamente...
Burada Redquay'daydım, Nanny'e veda ediyordum, bölgede bir evde kalıyor. Aslında, Nanny'nin kız kardeşi son zamanlarda sedef hastalığından muzdarip.
Estoy aquí para decirle que de ninguna de las maneras su hijo Jacko pudo cometer el asesinato, señor.
- Dışarıdaydım. - Kiminle?
- He estado por ahí - ¿ Con quién?
- Bar'daydım.
- En el bar.
Biraz oyun oynadım ve internetten bir şeyler sipariş ettim. Teslimatçı çocuklar hemen geldiler ve tüm sabah dışarıdaydılar.
Me llevó algo de tiempo en el sitio conseguir que agregaran la plantilla pero los muchachos de entrega fueron y vinieron toda la mañana.
David başka bir çağrı için Henderson'daydı, o nedenle de Greg ve ben buraya vardığımızda, önce evi araştırmaya başladık.
David estaba en Henderson, con otra llamada... entonces apenas Greg y yo llegamos aquí... comenzamos a procesar la casa.
Ben John'daydım.
Yo estaba en el patio.
Uçakların çarptığını duyduğunda aşağı Manhattan'daydı. Yardım etmek için koştu.
Estaba en el sur de Manhattan cuando oyó a los aviones impactar y corrió a ayudar.
Bir keresinde, sanırım Danimarka'daydı, gökten balık yağdığını biliyor muydun?
Una vez, creo que fue en Dinamarca llovieron peces.
Tamam, anladım! Watson ve Pepe, çok geç saate kadar dışarıdaydılar şimdi de içeri giremiyorlar, değil mi?
Watson y Pepe se han quedado... jugando hasta muy tarde, y ahora no pueden entrar ¿ verdad?
Kulağım kapıdaydı Sarah.
Escuché, Sarah.
Kulağım kapıdaydı.
Escuché.
Fakat cinayet... Adres değişikliği Kasım'daydı, öyle değil mi?
¿ Pero el asesinato y su cambio de dirección fueron en Noviembre?
Ben de yukarı çıkıp dolaba baktım, Benadryl dışarıdaydı ve neredeyse bitmişti.
Entonces subí, me fijé en el botiquín, y no quedaba Benadryl, estaba casi vacío.
Böylece ben, o ve diğer iki arkadaşım aynı odadaydık ki bu oldukça tuhaf bir durumdu çünkü burada geçirdiğim sekiz ay boyunca o hep Florida'daydı...
Entonces estabamos los dos en un cuarto y mis otros dos compañeros en otro. Lo que era algo un poco extraño. Porque en los ocho meses que viví aquí, mientras ella estaba en florida, me la pasaba saliendo con ellos todo el tiempo porque son mis amigos.