English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ D ] / Dayken

Dayken tradutor Espanhol

2,357 parallel translation
Open Air'dayken, her gece sahilde ateş yakardık.
Cuando estábamos en Open Air, hacíamos fogatas todas las noches en la playa.
Ben Tor Eagle'dayken ne oluyordu?
¿ Qué pasaba cuando estaba en Tor Eagle?
Asimov'dayken..
¿ Cuando en Asimov...?
Bilmem. Ama hazır İspanya'dayken iyi bir hediye olabilir.
No lo sé, pero estamos en España, es lo típico ¿ no?
Bunu Camelot'dayken de söyleyebilirdin.
Pudiste haberlo dicho en Camelot.
Kesinlikle zor günlerdi, sonuçta gençtim. Sürekli evdeydim bütün arkadaşlarım dışarıdayken.
Definitivamente fue un reto ser un adolescente y tener que quedarme en casa mientras todos tus amigos salen.
Aşağıdayken onları gördüm.
Yo estaba escaleras abajo y los vi.
Babam Amerika'dayken ondan bahsetmişti.
Papá me dijo como era cuando venia de Estados Unidos.
Fleur, Linus hakkında, biliyorsun, sen ve Cass muhtemelen onun hayatını kurtardınız. Efendim, biz dışarıdayken, bize bir şey saldırdı.
Fleur, acerca de Linus, ya sabes, tú y Cass probablemente le salvasteis la vida.
Biz dışarıdayken gelirse diye ben seni götüreyim.
Te llevaré en caso de se desate cuando estemos fuera.
DNA sahte olamaz. Bunları neden İrlanda'dayken söylemedin?
El ADN no puede falsificarse. ¿ Por qué coño no me hablaste de esto en Irlanda?
Ben dışarıdayken biri evime zorla girmiş.
Alguien entró en mi casa esta mañana cuando yo no estaba.
Dostum, Japonya'dayken sağlam içkiler hazırlardım.
Preparé muchos tragos complicados en Japón.
Andreas, Afganistan'dayken babasına bir veda mektubu yazmış.
Andreas escribió a su padre una carta de despedida antes de viajar a Afganistán.
Shamus ve adamları, Kraliçe Ottawa'dayken şehri patlatmayı planlıyorlar.
Shamus y sus hombres planean volar a la reina mientras está en Ottawa.
Biliyor musun, Fransa'dayken Paris'te .. bir adam beni böyle havuz başında beklerken bırakıp gitti.
Sabes, en Francia, en París una vez, un hombre me dejo esperando en una piscina como esa...
İskoçya'dayken.
Fue en Escocia.
- Ben Afganistan'dayken herkes cesaretini içkiden alıyordu.
En Afganistán aprendí que el espíritu de lucha estaba en el fondo de la botella.
Kurtarma ekipleri ben dışarıdayken aradılar.
El equipo de rescate transmitió mientras yo estaba ahí fuera.
Kocam Bassanello'dayken burada kalmama bozuluyor.
- ¿ Qué pasa ahora? Por permanecer yo aquí, mientras que mi marido está en Bassano.
Ben Roma'dayken kardeşim sürgünde yalnız öldü.
Mi hermano murió solo, en el exilio, mientras yo me quedaba en Roma.
Harvard'dayken mısır tanelerini kullanarak görünmez bir kediyi duşa hapsetmiştim.
Cuando estuve, ehm, en Harvard. Atraje a un gato invisible a una ducha, usando granos de maíz.
Wendy, Guyana'dayken çekmişti.
Wendy hizo la foto en Guyana.
Bir keresinde o dışarıdayken beni daha çok sevdi.
Y cuando lo solté todo, yo le gustaba más.
Hazır dışarıdayken neden bir şeyler yapmıyoruz?
¿ por qué no vamos y hacemos algo?
Bu Roma'dayken oldu.
Sucedió en Roma.
Chill Dog'dayken istediğim teslim pozisyonunu seçerim.
En esta posición puedo ejercer el sometimiento que quiera.
Asla. En son Costa Verde'dayken, bir devrimin ortasın dalardı.
Costa Verde estaba en medio de una revolución la última vez que estuve allí.
Londra'dayken sürekli viski içilmez.
En Londres, podrías beber todo el tiempo.
Roma'dayken.
Donde fueres haz lo que vieres.
Barack, Washington'dayken o ben olmalıyım!
Con Barack en DC, ¡ Tengo que ser el hombre!
Ben Fransa'dayken, bir adam vardı.
Cuando estaba en Francia, había unos hombres.
1980 yılında Shepperton'dayken ilk kez birlikte olduk. Ertesi gün sadece oluverdi bitti diye düşündüm.
La primera noche que pasamos juntos fue en Shepperton en 1980, y al día siguiente pensé : " Ha pasado.
Mesela ben Patagonya'dayken- -
Cuando estaba en la Patagonia, por ejemplo...
Rangoon'dayken, karınızın göz altında olduğu şartlara katlanacaksınız
Mientras se encuentre en Rangún, usted debe cumplir con las condiciones en las que su esposa ha sido detenida.
Afrika'dayken söz verdin mi?
Cuando estuvo en Africa.
Dur, hazır dışarıdayken biraz kâğıt havlu ve çikolata şurubu alır mısınız?
No, espero, hmm, hey, mientras estás fuera, ¿ podrías tomar algunas toallas de papel y jarabe de chocolate?
Siz hazır dışarıdayken...
Pensé que mientras estés fuera...
Hayır, beke, şey, hazır siz dışarıdayken biraz kağıt havlu ve çikolata şurubu alabilir misiniz?
No, espero, hmm, hey, mientras estás fuera, ¿ podrías tomar algunas toallas de papel y jarabe de chocolate?
Torchwood'dayken araştırdığım şeyler var ya.
¿ Sabes todas esas cosas que solía investigar con Torchwood?
- Londra'dayken bir şeyler aldım. - Çok güzel, Leydim.
Compré algunas cosas durante mi estancia en Londres.
Londra'dayken, Yorkshire'ı özlüyordum ve buradayken topuklularımın kaldırımda çıkardıkları sesten başım ağrıyor.
Cuando estoy en Londres, añoro Yorkshire y cuando estoy aquí, lamento escuchar mis propios zapatos sobre el pavimento.
Kumandanıma, Vietnam'dayken içmem için bir poşet uyuşturucu verdiğinde dediğimin aynını sana da diyeceğim.
Hmm. Te diré lo que le dije a mi comandante cuando me dio un globo lleno de drogas para contrabandear de Vietnam.
Vietnam'dayken, köpek yedim.
Una vez en Vietnam, comí perro.
Tek yolu bu. Dempsey, Fransa'dayken onu bulmamı nasıl beklersin?
¿ Y cómo esperas que encuentre a Dempsey si está en Francia?
O plan sizin dışarıdayken sahip olduğunuz plandı.
"Plan nada" es lo que ustedes tienen estando afuera.
Peki Tracy Jordan, eşim Joey ve ben Maralago'dayken...
Tracy Jordan, mi mujer Joey y yo estuvimos en Maralago...
Baltimore'dayken, çocukların sokakta hep birlikte top oynayışlarını seyrederdim.
De regreso a Baltimore, solía ver los niños jugar a la pelota en las calles juntos.
FBI'dayken tablo hırsızlığı davalarına bakmıştım.
Estudié lo mío sobre casos de robos de arte en el FBI.
Onlar dışarıdayken kapıyı kilitlemeyi bilmiyor musun?
¿ No saben cerrar la puerta cuando no están?
İrlanda'dayken çok da iyi olmadığımızı biliyorum.
Sé que no lo hicimos del todo bien con Irlanda.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]