Efsane tradutor Espanhol
3,045 parallel translation
Şüphesiz ki böylesine büyük bir efsane için vahim bir gazetecilik zaafı vardı.
Claramente tenía esa fatal debilidad periodística por una buena historia.
MÖ 356'da, bir efsane doğdu.
En el año 356 AEC, nació una leyenda.
Şövalye efsane olabilir... ancak Peter Kent'in adı telefon rehberinde mevcut.
Le Chavalier podría ser material de leyenda, pero Peter Kent aparece en la guía telefónica.
Efsane öyle mi?
Legenda.
Cumartesi akşamı manyak olacaktı, şimdi efsane olacak!
¡ El sábado a la noche acaba de pasar de locura a épico!
Mamaji senin denizciler arasında da efsane olduğunu söylüyor.
Mamaji me dijo que también eres leyenda entre los marineros.
Bu dağların altında bir yerlerde cennet ve cehennem kapılarının arasında bir efsane yaşarmış.
Dice a leyenda que en algún lugar debajo de estas montañas se halla un portal entre el Cielo y el Infierno.
O kadınla ilgili büyük bir efsane var.
- Hay una leyenda sobre ella.
Efsane mi?
- ¿ Una leyenda?
Efsane yanlış.
La leyenda está equivocada.
Kardeşin, ki kendisi yarı tanrı olur. Süper asker yaşayan efsane zaten efsanelere göre yaşıyor.
Tu hermano, el semidiós un súper soldado, una leyenda viva que le hace honor a la leyenda.
Bu kavga bizi efsane yapacak.
Esta pelea nos convertirá en leyenda.
Bu sadece bir efsane.
Eso no es más que un mito.
Tamamen efsane, öyle bir şey yok.
Un mito absoluto. No existe.
O bir efsane.
Ella es una leyenda.
CÜ efsane!
Ustedes mandan?
Bu Kore ekibi gerçekten bir numara, ve onlara, hiç şüphesiz ki dünyanın efsane break dansçılarından olan... Fuel liderlik ediyor!
tripulación coreana está en la cima de la montaña, y que están, sin duda, dirigidos por combustible, uno de los más legendarios b-boys en el mundo!
Efsane yaratanlarla efsane çürütenlerin savaşının ortasında kalmıştım.
Acabé en la batalla entre los creadores y desmentidores del mito.
Efsane yuvası, macera ve... harika atıştırmalıklar mı?
es el inicio de la leyenda, aventura y... bocadillos saludables?
Adam bir efsane olmuş, hakkını yemeyelim.
Ha creado una leyenda de sí mismo le otorgaré eso.
Ve bir efsane olarak anılıyor.
Y es llamado una "leyenda"
O Sadece bir efsane gibi görünüyor.
Qué porquería de lugar.
Adam tam bir efsane. Muhtemelen düzinelerce sörf tahtası vardır.
Probablemente tiene un montón de tablas.
Ama zamanla anlatılanlar efsane olarak unutulup gitti.
Pero con el tiempo, Esta historia se convirtió en un mito.
Bu geceye kadar hepimizin efsane olarak bildiği, o yüz.
Esa cara, que hasta esta noche, todos la hemos conocido solo por leyenda.
Buralarda bir efsane olduğunuzu söylerler.
Dicen que usted es una leyenda aquí.
O bu alemde bir efsane sayılır.
Es una leyenda entre nosotros.
Diğerleri de efsane olacak kadar iyiler.
No, pero los demás son leyendas.
Kim efsane ki?
¿ Qué es una leyenda?
Ve işte karşınızda, le adam, le efsane, le ilah le "dünyadan en iyi arkadaşım olmasını istediğim tek kişi..."
Y aquí viene, gente, le hambre, le mito, le leyenda... Le "si pudiera elegir a alguien en el mundo como mejor amigo sería..."
Evi görene kadar sadece bir efsane olduğunu düşünmüştük.
Pensé que era una leyenda, hasta que vimos la casa.
Bunu görmüştüm. Bu adam efsane.
Recuerdo haberlo visto, se convirtió en una leyenda.
Bu seferki galiba efsane olacak.
Esto entusiasmará a los fans.
Bir efsaneyi öldüren adam kendi efsane olur.
Un hombre que mata a una leyenda se convierte en una leyenda por sí mismo.
Efsane.
La leyenda.
Sadık hayranları, efsane ismi anmak için burada mezarının başında toplandı.
Aquí, junto a su tumba, los leales seguidores han venido en grupo para honrar tributo a la histriónica leyenda.
Yani yaşayan bir efsane ile çalışıyor olmak gibi nedir, adamım?
Entonces, ¿ qué se siente trabajar con una leyenda viviente?
Hocam bu bir efsane. Asla onu kimse görmemiş.
Es solo una legenda... nadie lo ha visto.
Yaşayan bir efsane. İyi adammış.
Una leyenda viva.
- O finans dünyasında bir efsane.
En el negocio se conoce como una leyenda.
İlk Vendée Globe'un için bir efsane haline geliyorsun.
Por ser tu primera carrera Global, te estas convirtiendo en una leyenda.
Efsane.
La leyenda!
Şu an efsane boktan bir döngünün içindeyim.
Oigan, estoy en el medio de una tormenta de mierda.
Bir üstat. Bir efsane.
UN MAESTRO, UNA LEYENDA.
- Sadece bir efsane.
- Es solo una leyenda. - ¿ Cuál es la leyenda?
- Efsane ne? Öldürülen Kinaho gelininin onu öldüren beyaz adamların yakasına yapışmak için saklandığına dair bir efsane.
Solo que el espíritu de la novia kinaho asesinada acosa al hombre blanco que la mató.
Victor, bir efsane olan, hocası Steve Weinberger'ı görmek için, New York, Syosset'teki Bev Francis Powerhouse spor salonuna doğru yola çıkıyor.
Víctor viaja al Bev Francis Powerhouse Gym en Syosset, Nueva York, para ver una leyenda, su mentor, Steve Weinberger.
Efsane bu odanın tam olarak nerde olduğunu söylüyor mu?
- Por supuesto. Y por favor deje un mensaje. ¿ La leyenda dice donde exactamente se encuentra esa habitación?
Jim dur bu akıllıca değil Bu sadece bir efsane.
¡ Jim, despierta!
* CADI SADECE BİR EFSANE Mİ?
LA BRUJA : ¿ SÓLO UN MITO?
Bu bir efsane.
Es un mito.