Enclave tradutor Espanhol
54 parallel translation
KÂŞİFLER MEDENİYETİN SON SINIRLARINA ULAŞTILAR
LOS EXPLORADORES ALCANZAN EL ÚLTIMO ENCLAVE CIVILIZADO
Onlar, Sırpların binlerce genci öldürdüğü, Zepa'dan kaçan aileler.
Son familias que huyen del enclave de Zepa, donde los serbios asesinaron a miles de jóvenes.
Hükümet, bu İngiliz ileri karakolunu korumak için elinden geleni yapacak.
EI gobierno hará lo posible para proteger ese enclave británico.
Bek'in üstü, Kardasyanlar için isyancıların üssünün yerini bulmasını emreden kişi.
El superior de Bek, la persona que le dio la orden de que revelara el enclave de la base rebelde a los cardassianos.
Bek'e, üssün yerini Kardasyanlara söylemesini senin emrettiğini mi söyleyeyim? 43 kişinin ölümünden senin sorumlu olduğunu?
¿ Le digo que tú ordenaste a Bek que le dijera a los cardassianos el enclave de esa base, y que tú eres el responsable de la muerte de esas 43 personas?
Birisi direnişin yerini söylemeseydi vadideki tüm köyleri haritadan sileceklerdi.
Si alguien no les hubiera dado el enclave hubieran arrasado todas las aldeas de la zona.
Bek'e, Kendra Vadisi kampının yerini belirleme emrini vermen olanaksızdı.
No pudiste ordenarle a Bek que revelara el enclave del campamento en el valle de Kendra.
BM güçleri, Pusan'da küçük bir yerleşim bölgesine çekilmiş vaziyetteyken, düşman hattının 240 km gerisine geniş ölçekli bir denizden çıkarma girişimi Kuzey Kore ilerleyişini kesecek ve geri çekilmelerini sağlayacaktı.
Con las fuerzas de la ONU forzadas a retroceder a un pequeño enclave en Pusan, una vasta invasión por mar 240 kms detrás de las líneas enemigas, intentaría cortar y luego hacer retroceder el avance norcoreano.
Huifang Enclave CRIMSON
Enclave de Huifang CARMESÍ
Gongyang Yerleşim Bölgesi İNCİ
Enclave de Gongyang PERLA
Shangren Yerleşim Bölgesi ZÜMRÜT
Enclave de Shangren ESMERALDA
Doğu Hexing Bölgesi YASEMİN
Enclave del Este de Hexing JAZMÍN
Geliriz! Qingyun Yerleşim Bölgesi'nde olacak.
Será en el Enclave de Qingyun.
Güney Sırp yerleşim bölgesinde bir çatışmanın ortasında Boşnak-Sırp güçleri, uçağı iki gün önce düşürülen Amerikan seyir subayı Chris Burnett'in cesedini bulduklarını söylediler.
En medio del combate en el enclave del sur las fuerzas bosnio-serbias dijeron haber encontrado el cadáver del Tnte. Burnett, cuyo avión fue derribado hace 2 días.
fakat 19. bölümde Klingonların görüldüğü, "canlı yiyecek" ile ilgili yabancı yerleşimi varmış.
Pero me dijeron de un enclave en el Nivel 19, donde los Klingons suelen ir. Algo sobre... comida viva.
Böyle bir yerleşimde daha çok canlının olması gerekmiyor mu?
¿ No se suponía que tendría que haber gente en este enclave?
"Yerleşim" birçok şey anlamına gelebilir.
"Enclave" puede significar un montón de cosas.
fakat 19. bölümde Klingonların görüldüğü, "canlı yiyecek" ile ilgili yabancı yerleşimi varmış.
Pero me dijeron de un enclave en el Nivel 19, donde los Klingons suelen ir. Algo sobre... comida viva. ¿ Dónde está el Nivel 19?
O kadar yazı okuyorsun ve Austin'in sanatçıların modern, bir yerleşim bölgesi olduğunu düşünüyorsun. Oysa çok sıcak.
Lees todos esos artículos que dicen que Austin es un enclave de artistas, pero hace muchísimo calor.
Bay Maybold..
Sr. Maybold. Hasta la piedra más preciosa necesita de su enclave adecuado.
Galiba ona yerleşim bölgesi deniyor.
Creo que lo llaman enclave.
BM bölgesinin dışına.
Irá en dirección contraria al enclave de la ONU.
Sırrını paylaştığı soylu insanlardan oluşan küçük bir yerleşim yarattı.
Creó un pequeño enclave de nobles, a quienes confió su secreto.
Burası Avrupa'nın en yüksek eldeğmemiş bölgelerinden biri.
El enclave del embalse es el parque natural de montaña más grande de Europa.
Tecrit edilmem, zeka gücümü şu zavallı ev hayvanı Underdog'tan intikam alma görevime odaklamaktan başka bir işe yaramayacak.
Mi aislamiento sólo será un enclave donde podré concentrar mis poderes intelectuales en la tarea de vengarme de esa mascota patética, Supercan.
Belki de, düşünmeden saldırıya geçmeseydin, kendi kod adını seçebilirdin.
A lo mejor si no te hubieras echado atrás podrías haberte escogido tu propio nombre enclave.
Amerikan askerleri bu yerleşim bölgesine getirildi.
Ahora los soldados americanos fueron traídos a este enclave.
Avrupa'nın lüks ama gözden düşmüş şehri Şanghay'ın merkezine dokunmadılar.
No tocaron el centro de Shanghai, enclave europeo de lujo y decadencia.
Bir grup Bayan Clark için.
Un enclave para el señor Clark.
Şirketin evi olan High Desert bölgesindeki Charm Acres kasabasında bugün bir anma töreni yapılacak.
El enclave que sirvió de ciudad para los trabajadores y sus familias.
Kuşatılmış Bihac bölgesi ve Bosna hakkında konuştular.
Han hablado sobre la situación en el enclave de Bihac y el sudoeste Bosnio.
Carpentras Venaissin'deki Papalık Bölgesi
CARPENTRAS ENCLAVE PAPAL DE VENAISSIN
Hayır, ileri karakol cevap vermiyor.
- No, y no hay respuesta del enclave.
Burası bir yerleşim bölgesi ama.
- Vivimos en un enclave, ¿ sabes?
Yerleşim bölgesi diyoruz.
Esto es un enclave.
"Portland'da ışıklar gitti." "Uzaylılar yamaçtaki yerleşim bölgesini havaya uçurdu."
"Luces sobre Portland," "enclave de alienígenas sobre la colina."
Şu David Clarke şeyinden liberal bölgelerden ufak bir artış almışız.
Bueno, en realidad he tenido un ligero encontronazo con el enclave liberal por lo de David Clarke.
Ağlama Duvarı bunların bir kısmı ; ... böylece en kutsal Musevi mekanı günümüze kaldı.
El Muro de las Lamentaciones es parte de él, y todavía hoy es el enclave judío más sagrado.
Kendi kendimizi bir şehirli gibi eğitebiliriz... ve korunan bir kenar mahalle bölgesinde olmadan.
¡ Deberíamos educarnos para ser ciudadanos del mundo y no de un enclave vigilado del suburbio!
George'la tanıştığımda arkadaşı Brian'la sardunya satıp Victoryan bölgesi evlerindeki otları temizliyorlardı.
Conocí a George cuando él y su amigo Brian estaban vendiendo geranios y algo de marihuana pasada a las afueras de un viejo enclave victoriano.
Jupiter Polisi, sakin muhit Bridgewater'daki evlerinde öldürülen iki kişinin kimliğini teyit etti.
La policía de Júpiter ha confirmado la identidad de los dos cuerpos que fueron hallados en su casa en el tranquilo enclave de Bridgewater.
Burası donanmanın şehri olunca bir sürü harika adam olur diye düşünüyor insan.
Ya sabes, un enclave de la Marina... piensas que habrá un montón de tíos majos.
Bu küçücük yerleşim bölgesinde harikalar yarattı.
Ha hecho maravillas con este pequeño enclave.
Kuşatılmış bölgeye birkaç kilometre uzaklıktayız.
Estoy a unos kilómetros del enclave.
Loire Vadisi'ndeki bir yerleşim bölgesi.
Hay un enclave del valle del Loira.
Bu karışımı şey olarak kullanıyorlarmış...
Utilizan su enclave como...
Diğer yeni zenginlerle birlikte Moskova dışındaki gizli bir mıntıkada yaşıyorduk.
Vivíamos en un enclave secreto en las afueras de Moscú con varios de los demás nuevos ricos.
Kartlarını doğru oynarsan sana bahsettiğim Pinot Grigio şarabından bir şişe de alabilirim.
Y si juegas bien tus cartas, tal vez traiga una botella del Pinot Grigio del enclave del que te hablé.
Tatlım bizi Enclave Court'a götürür müsün?
¿ Puedes llevarnos a Enclave Court, cariño?
Patrick Spring, olağandışı köpek hipnotizmacılarından oluşmuş kötücül bir ekibi kızdıracak ne yapmış olabilir?
¿ Qué podría haber hecho Patrick Spring para enfadar a un malvado enclave de inusuales hipnotizadores de perros?
Sebzeli börek, daha fazla sebzeli börek getirin.
La concubina Perla y la concubina Jade del Enclave de Gongyang están aquí.