English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ E ] / Estás

Estás tradutor Espanhol

666,402 parallel translation
Sen yapıyorsun, doğru kahrolasın.
Lo estás haciendo.
Hiç tanımadığın bir doktorla nişanlısın.
- Estás comprometida con un doctor que ni siquiera conoces.
- Ve sonra beni aradığında da, üstelik Emel Sayın gibi giyinmişken, üstünde de başkasının kanı varken bana diyorsun ki
- Y cuando llamas, estás vestida como la maldita Jackie O, tienes sangre de alguien encima, y aun entonces es como :
Kullanabilir misin?
¿ Estás bien para pilotear?
Ama şimdi üzgün olduğunu düşünüyorum, ve yalnızsın.
Pero ahora solo creo que estás triste y te sientes solo.
Bence sen kırgın bir insansın... sevdiğin insanları özlüyorsun. Aynı ben ve Wyatt gibi.
Creo que estás destrozado... que extrañas a la gente que amas, como yo, como Wyatt.
Nasılsınız?
¿ Cómo estás?
İncindiğini biliyorum.
Sé que estás herido.
Sen neden bahsediyorsun?
¿ De qué estás hablando?
Ne istiyorsunuz?
¿ Qué me estás pidiendo?
Buna emin misin?
¿ Estás segura de eso?
Nasıl gidiyor?
- ¿ Cómo estás?
Yalnız mısın?
¿ Estás sola?
Tanrım, neyin var?
Cielos, ¿ estás bien?
Nasılsın kankacığım?
¿ Cómo estás, mejor amiga?
Kardeşim, sürekli birileri seni yoluyor sanıyorsun.
Hermano, siempre estás pensando que la gente te roba.
Yapıyorsun ya.
Lo estás haciendo.
Kuaför Titus oyununu sadece üzgünken oynarsın.
Solo haces Salón de Titus cuando estás enojado.
Sen neler diyorsun Titus?
¿ Qué estás diciendo, Titus?
Neredesin sen?
¿ Dónde estás?
Anne, ne yapıyorsun?
Mamá, ¿ qué estás haciendo?
Ah, işte buradasın Kucak.
¡ Cielos, ahí estás, Regazo!
Bu senin hoşuna mı gidiyor?
¿ En verdad estás disfrutando esto?
Lillian, demek buradasın.
Lillian, ahí estás.
Sen... Hayattasın.
- Estás... vivo.
Gün ortasında uyuşturucu kullanıyorsun.
Te estás drogando en pleno día.
Nasılsın?
¿ Cómo estás?
Evet, kesinlikle öylesin.
Pues es obvio que lo estás.
Parlıyorsun. Sırrın ne?
Estás radiante. ¿ Cuál es tu secreto?
Neyi bekliyorsun Külkedisi?
¿ Y qué estás esperando, Cenicienta?
- Nasılsın?
- ¿ Cómo estás?
Case, merhaba tatlım.
Casey. Hola, hija. ¿ Estás bien?
Buna hazır mısın?
¿ Estás listo?
Eve vardın mı?
¿ Estás en casa?
Ne çiziyorsun?
¿ Qué estás dibujando?
Porno mu izliyorsun sen?
¿ Estás viendo porno en Internet?
İlgilendin işte!
¡ Ajá! ¡ Estás interesada!
Ne demek bu, benden vaz mı geçiyorsun?
¿ Qué estás diciendo, que estás desistiendo de mí?
Bunun tuvalette Zachary Quinto ile konuşmaktan daha eğlenceli olduğunu düşünüyorsan çıldırmışsın.
Si crees que eso es más divertido que hablar con Zachary Quinto a través de la puerta del baño, estás loca.
Hadi ya. Ona birkaç dakika daha vermek istemediğine emin misin?
No, ¿ estás seguro que no quieres darle unos minutos más?
Benimle tekrar konuşmadığını varsaymak güvenli mi?
¿ Es seguro asumir que no me estás hablando otra vez?
Benimle konuşmadığın için cevap veremiyorsan belki bir sinyal bulabiliriz!
¡ Si no me estás respondiendo porque no me hablas, quizás podemos avisarnos con una señal!
Pekâlâ, bundan eminsen.
De acuerdo, solo si estás seguro.
Gerçekten Stephen Hawking'e sırlarını ifşa etmekten mi çekiniyorsun?
¿ De verdad estás preocupado sobre revelar nuestros secretos a Stephen Hawking?
- Baba seni azarlamaya çalışıyorum ve hoş bir şekilde karşılık vererek bunu mahvediyorsun.
Papá, estoy tratando de contártelo, y lo estás arruinando con tu alivio y disfrute.
Anneni yenemediğin için böyle yapıyorsun, değil mi?
- No. Mira, estás así por querer vencer a tu madre, ¿ no?
Özür dilerim. iyi misin?
- Lo siento. ¿ Estás bien?
Aram, iyi misin?
Aram, ¿ estás bien?
Ve anladığım kadarıyla, Dembe'yi bulmaya yakın sayılmazsın.
Y por lo que sé, no estás más cerca de encontrar a Dembe.
Donnie Wahlberg de böyle bir fırsat için müzik kariyerini bitirmişti.
Donnie Wahlberg renunció al estrellato musical por una oportunidad de estas.
Bu makas, kaderini kesebilir.
Estas tijeras pueden cambiar tu destino.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]