English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ E ] / Ettin

Ettin tradutor Espanhol

28,542 parallel translation
Sen de takip ettin, değil mi?
¿ Le acosaste también?
- Beni sabote mi ettin? - Hayır.
- Porque me has saboteado.
Bu yüzden mi beni evine davet ettin?
Por eso me pediste que me mudase.
Durun tahmin edeyim, Saatchi'de, partnerliğe terfi ettin, ve sen de arkadaşına bunu kutlamasında yardımcı oluyorsun?
Déjame adivinar... acabas de ser ascendida a socia en Saatchi, ¿ y ayudas a tu amiga a celebrarlo?
Bana ateş ettin.
Me disparaste.
Az önce Annalise'yi zehirlemek istediğini mi itiraf ettin?
¿ Acabas de admitir que quieres envenenar a Annalise?
Yine de buna cüret ettin.
Y tuviste el valor...
Onu tehdit ettin.
Le amenazaste.
Frank bir sosyopat, hayatından endişe ettin, bu yüzden de konuşmadın, sırf bu yüzden şehirden ayrıldı, yani son birkaç aydır bunu biliyorsun.
Frank es un sociópata, temías por tu vida, así que no dijiste nada, pero esa es la razón por la que se fue de la ciudad, así que solo lo sabes desde hace unos meses.
Bence yolsuzluğu örtbas ettin.
Que encubriste el fraude.
Kumarhaneye karşı oy vererek bana... ve Marsilya'ya ihanet ettin.
Al votar en contra del casino, me traicionaste. Y a Marsella.
Annemi terk ettin.
Abandonaste a mi madre.
Ne yaptın Lewis, o gece Zadie'yi parka kadar takip mi ettin?
Entonces, ¿ Qué hizo, Lewis siguió a Zadie hasta el parque esa noche?
Neyin üstesinden geldiğimi hiç merak ettin mi?
¿ Alguna vez te preguntas qué estaré haciendo?
- Onu sen mi davet ettin?
¿ Le has invitado?
Lana'yı ihbar ettin.
Hizo deportar a Lana.
- Sürprizin de içine güzel ettin yani.
Buen trabajo arruinando la sorpresa.
Ve sen, başka bir adamla bir hafta sonu geçirsin diye aşkını zorla kapı dışarı ettin!
Que se presionaba el amor afuera de la puerta para pasar el fin de semana con otro hombre,
- Küfür mü ettin Blackjack 1?
Era que una palabra de maldición, Blackjack 1?
Ne halt ettin sen Walter?
¿ Qué demonios le has hecho, Walter?
İflas ettin!
Eso es un busto! ¡ Oh!
Hatta son karşılaşmamızda planımı öğrenip Efsanelerin buraya gelmesini engellemek için kendin zamanda yolculuk ettin.
De hecho, después de nuestra última lucha, descubriste mi plan y viajaste en el tiempo para evitar que las Leyendas vengan aquí.
Bizi bu sevimli eziklere katılmak için mi terk ettin?
Así que nos abandonaste para unirte a los encantadores perdedores.
- Beni takip mi ettin?
¿ Me ha seguido hasta aquí?
Calvert'ı yakıp kül ettin!
¡ Quemaste Calvert!
- Evet, bence bunu hak ettin.
Sí, creo que te lo has ganado.
- Fark ettin mi bilmiyorum ama son konuşmamız pek iyi gitmedi.
Sí, no sé si te diste cuenta, pero nuestra última charla con él no fue muy bien que digamos.
- Hızcıyı nasıl alt ettin?
¿ Cómo venciste al velocista?
- Takımımızın varoluş sebebi tarihi korumak ama sen tılsımı düşmanlarımızla takas ettin. Böyle bir tercihin tarihe sayısız etkisi olacağına hiç şüphe yok.
Proteger la historia es el objetivo de nuestro equipo y aun así... les diste el amuleto a nuestros enemigos, una elección que sin duda tendrá... incontables repercusiones en la historia.
Üvey babanı hastanelik ettin, değil mi?
Pusiste a tu padre adoptivo en el hospital, ¿ verdad?
Üvey babanı hastanelik ettin, değil mi?
Mandaste a tu padre adoptivo al hospital, ¿ no es cierto?
Film gecemize mi davet ettin onu? Harika.
¿ Le pediste que viera la película esta noche con nosotros?
Çabuk pes ettin.
Has decidido muy rápido tirar la toalla.
Beni kovdu, sen istifa ettin.
Él me despidió a mí. Tú renunciaste.
Neden istifa ettin ki o halde?
¿ Entonces por qué renunciaste?
Kâr etmek için Lamb Valley'deki o insanları hasta ettin.
Infectaste a las personas de Lamb Valley para sacar un beneficio.
Onu öldürdüğünde tereddüt dahi ettin mi yoksa senin için listende üstü çizilen bir başka isim miydi yalnızca?
¿ Dudaste cuando lo asesinaste o solo fue otro nombre que tachaste de tu lista?
Tamamiyle istediğin şeyi elde ettin, Ama gördün ki aslında bunu hiç de istemiyormuşsun.
Obtienes que siempre deseaste, pero no era lo que querías realmente.
Çok heyecanlıydı. Çünkü Kral Süleyman'ın mezarının yerini bulmuştu, Ve sen de marifetli bir operatör olarak ona kazıda yardım ettin.
Pues encontró la tumba del Rey Salomón, y con tu habilidad de excavador la sacó.
Bu bilgiyi nasıl elde ettin, Alexis?
- ¿ Cómo supiste eso, Alexis?
Artık D.C'de kimsenin alkol içmediğini fark ettin mi?
¿ Te has dado cuenta de que ya nadie bebe en Washington?
Niye ardında durduğun her şeye ihanet ettin?
¿ Por qué traicionaste todo lo que una vez defendías?
Ve sen, sen eşek herif, başka bir adamla bir hafta sonu geçirsin diye aşkını zorla kapı dışarı ettin!
¡ Y tú, tonto, empujaste tu amor por la puerta para que pasara el fin de semana con otro hombre!
Ama bu işi berbat ettin Sarah. Gerçekten berbat ettin.
Pero arruinaste esto, Sarah, de verdad lo hiciste.
Taraftarını, müridini, beyni yıkanmış ucubeni mi kast ettin?
¿ Tu colega? ¿ Te refieres a tu seguidora, tu discículo, tu rarita con el cerebro lavado?
- Bu yüzden mi bana çıkma teklifi ettin?
¿ Por eso me pediste salir contigo?
Libertus. Hayatını kurtardığı için Nyx'e teşekkür ettin mi?
Oye, Libertus. ¿ Ya le agradeciste a Nyx por salvarte la vida?
Fark ettin demek.
Se dio cuenta, ¿ no?
- Dolandırdığımızı Yakuza'ya itiraf ettin.
Ha admitido estafar a la Yakuza.
Her şeyi yerle bir ettin sen.
Lo destruiste todo.
- Sıkboğaz ettin beni.
Es que me has puesto en un brete.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]