English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ F ] / Flan

Flan tradutor Espanhol

312 parallel translation
- Evet, öyleydin Deniz anası gibi geziyordun
- Temblabas como un flan...
Her neyse, atlamadan beş dakika önce... titremeye başladığımı hissettim.
Bueno, unos cinco minutos antes de saltar, me puse a temblar como un flan.
Ama size de muhallebi yaptık efendim.
Pero a usted le preparamos un flan de huevo, señor.
Oğlum çok heyecanlıyım.
Estoy como un flan.
Gönderdiğin muhallebi, onu çok memnun etmiş.
Le agradece mucho que le enviara el flan.
Oturduğu zaman yeri göğü bir kase jöle gibi titretiyor!
Cuando se sienta, se sacude y tiembla como un flan en una mañana fría.
Uçaklardan korkarım. Şimdi de ödüm kopuyor.
Me aterran las alturas y estoy como un flan.
Onca vakit seninle bir savaş meydanında karşılaşamadığımıza hayıflanırdım.
Lamento no haberte encontrado en los campos de batalla.
Ya öyle, ben de hayıflanırdım.
Yo también lo lamento.
Güzel kokuyor. Pudinge benziyor.
No huele mal esto... parece un flan de arroz.
Bumbar sosis, buğlanmış balık. Vanilyalı puding.
Un salchichón... anguila ahumada y flan de arroz y vainilla.
Ben de aşırı derece asabiyim.
Yo estoy como un flan.
- N'aber canım. Sizin kremayı da yaktılar mı?
¿ Qué, te han quemado el flan?
Belki aptalım. Ama elbiselerimin haline üzülüp... çöreklerimin methedilmesine sevinecek kadar değil.
Sé que soy tonta, pero no lo suficiente como para lamentarme por mis vestidos... o agradecer cumplidos sobre el flan.
Tapioka muhallebisi.
Flan de tapioca.
Adamdan çok pelteye benziyordu.
Más que un hombre era... Un flan!
Beşiniz çiftli tenis oynarken hemen yandaki kortta bir peltenin tek başına tenis oynadığına inanmamı mı istiyorsunuz?
Y Jocasta no se queda sin jugar. Oiga, Me está pidiendo que crea que ustedes cinco estaban... jugando a dobles cuando en la misma pista había un flan jugando solo?
- Öyleyse yanıt verin neden Jocasta pelteyle karşılıklı oynamadı?
- Contéstame a esto : Por qué no jugaba Jocasta un individual con el flan mientras Ud...
Bir pelte sana 48 milyon kilt siparişi mi verdi?
Oh. Un flan te hizo un pedido de 48 millones de faldas?
Pelteden olsa bile mi?
- Aunque te lo haga un flan?
Eğer bir pelte kilt almak için 2.200.000 ışık yılı yoldan geliyorsa kilte çok meraklı demektir.
- Oh, mujer. Si un flan está... dispuesto a recorrer dos millones doscientos mil años... luz para comprar una falda, deben gustarle mucho las faldas.
Durum gösteriyor ki, bir pelteyle anlaşmış ve pelte eşini yemiş.
En cambio hizo un trato con el flan y el flan se comió a su esposa.
Skyron gezegenli bir pelteden 48 milyon kilt siparişi aldınız.
Usted recibió un pedido de 48... millones de un flan del planeta Cielon de la galaxia de Andrómeda.
Wimbledon giriş formunu eşinize gösterirken bir baktınız eşiniz pelte içinde kayboluyor.
Mostró a su esposa, un formulario de participación para... Wimbledon que había rellenado y cuando se dio la vuelta vio... sus piernas desaparecer dentro de un flan.
Bu pelteler...
Esas figuras con forma de flan vienen del planeta...
Pelte sahaya çıkıyor...
Ben, el flan sale ahora a la pista y...
Podgorny pelteye karşı galaksilerarası ilk Wimbledon'da.
Así que tenemos a Podgorny contra Flan en... este primer Wimbledon intergaláctico.
Servis peltede ve sayı!
Flan al servicio. Y es bueno.
PELTE 40 PODGORNY
FLAN 40
Peltenin şimdi 72 puanı var.
Son 72 match points para el flan.
Niyetleri pelteyi yemek.
Piensan comerse el flan.
Pelte sahadan ayrılıyor.
Sí, el flan está abandonando... la pista!
Genç olduğum yıllarda bâzen, neşe içindeki delikanlıları görür ve kendi kendime "Burada ne arıyorum." deyip hayıflanırdım.
A veces incluso yo, cuando era joven y celebraba mis primeras misas,... me sorprendía al pensar : "Pero, ¿ por qué? ¿ Qué estoy haciendo aquí?"
Evet, efendim, o şimide yapar ( dans ), o bir kase jöle gibi çalkalar.
Sí señores, baila y se mueve igual que un flan.
Mel, karamelli tatlı ister misin?
Mel, ¿ quieres flan de caramelo?
Mürettebatı kaybettik ve Simon'ın pestili çıktı.
Hemos perdido a los pilotos y Simon está como un flan.
Sıtma olmuş gibi titriyorsun.
Estás temblando como un flan.
Elmalı tartla birlikte Coupe Jacques iyi gidebilir.
El flan de manzana y la copa Jacques podrían combinar bien.
Oraya giden kadar bekle bakalım, jöle gibi olacaksın içeride.
Ya verás cuando entres ahí. Te pondrás como un flan.
Senin tavırlarına hayıflanıyorum.
Es tu actitud que es deplorable.
Elçilik çok gergin.
La embajada está como un flan, si quieres información...
Duş almak istemiyorum, krem karamel istiyorum!
No quiero bañarme, quiero comerme un flan.
Puding yapabiliyor musun?
¿ Sabes hacer flan?
- Aynen.
¿ A quién le gusta el flan?
Elbette! Bu gece ziyafet var, şu pudingi uzatsana.
Esta noche tenemos banquete con ese flan de arroz.
Krem karamel.
- Flan.
- Pelte mi?
- Un flan, E?
- Peki ya pelte ne olacak?
Y el flan?
Bu pelte!
Ah! Es el flan!
Pelteyi yiyorlar. Evet.
Y se están comiendo el flan!
Donmuş muhallebi de yasak.
Ni flan helado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]