English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ G ] / Gars

Gars tradutor Espanhol

50 parallel translation
Kardeşin bu sefer doğru olanı yaptı fakat Sınır'a vardığımızda uğraşmamız gereken tek şeyin Garlar olmadığı ortaya çıktı.
Esta vez, tu hermano hizo lo correcto. Pero cuando alcanzamos la Frontera no fueron solamente Gars con lo que tuvimos que lidiar.
Garlar, Sınır çevresindeki insanlara saldırıyordu.
Los Gars estaban atacando personas por toda la frontera.
Lord Rahl, bizi Garlardan ve gelebilecek diğer büyülü şeylerden korumak için Sınır'ı mühürlesinler diye büyücülerini gönderdi fakat tekrar kapatamadılar.
Lord Rahl envió a sus hechiceros para cerrar la Frontera, para protegernos de los Gars y la otra magia que estaba entrando. Pero no pudieron cerrarla de vuelta.
Garlar artık insanları öldürmüyorlar.
Los Gars ya no están matando a nuestra gente.
Garları insanlarla besliyorlar.
Están alimentando a los Gars con personas.
Ailemi de mi Garlara attın?
¿ Diste a mi familia de alimento a los Gars?
D'Haranlar bizi Garlardan koruyorlar.
Los D'Harans nos protegen de los Gars.
Köyün dışında zincirlenmiş Garları var.
Tienen Gars encadenados fuera del pueblo.
Garları beslemek için kardeşimi de diğerleriyle birlikte koruluğa gönderdiler.
Por eso lo enviaron al Bosque, para servir de alimento de los Gars junto a los demás.
Garların yok edilmesi emrini verecek ve Hartland'daki tüm D'Haran birliklerini dağıtacaksın.
Ordenarás que todos los Gars sean destruidos, y dispersarás todas las fuerzas D'Harianas en Hartland.
Gar'lar aç yaratıklardır.
Los gars son bestias hambrientas.
Sadece eğitilmiş olanlar, avlarını sonrası için saklarlar ve Midlands'taki eğitilmiş tek Gar'lar da tüm bölgelerin en zengin adamı olan Rothenberg Uçbeyi'nin evcil hayvanlarıdır.
Sólo los entrenados guardan su presa para después. Y los únicos Gars entrenados en Tierra Central son las mascotas personales del Margrave de Rothenberg, el hombre más rico del territorio.
Uçbeyi, Gar'larına öldürme emri vermiş olsaydı Kahlan çoktan ölmüş olurdu.
Si el Margrave ordenó a sus Gars que la mataran, ya estaría muerta.
Rothenberg Uçbeyi'ne haber yollayıp ondan Gar'larıyla, Confessor Ana'yı yakalamasını istedim.
Mandé a pedir al Margrave de Rothenberg, que envíe a sus Gars por ella.
Gar bölgesinin içinden geçeceksin.
Tendrás que atravesar el territorio de los Gars.
Garlar neden bu kadar küçük bir şeyi yemek istesinler?
¿ Por qué se molestarían los Gars en comerse algo tan pequeño?
Üzgünüm fakat Kahlan burada değil. Garlar'ı uzaklaştırmak zorunda kaldı. Bu yüzden ormandaki her yaratığı uyandırmayı bırakır mısın?
Lamento que Kahlan no esté aquí para hablar contigo, pero tuvo que alejar a los Gars, así que, ¿ podrías dejar... de darle serenata a cada criatura del bosque?
Kahlan bütün gece koşup, seni Gar bölgesinden çıkaramazdı.
Kahlan no podría correr toda la noche y tenerte a salvo de los Gars como yo.
Garlar'ı izlerimizden uzaklaştırdın mı?
- ¿ Alejaste a los Gars?
Erzak almak için gittiğimiz kasabaya Gar'lar saldırdı.
Fuimos al pueblo por provisiones, los gars atacaron.
Gar'larla dövüşmeyi tercih ederim.
Preferiría luchar con gars.
Butters işkencesinin beynine vurdum.
Esto es el "Cure de gars" de - la tortura a Butters.
İkiniz de sığarsınız ve yalnız yatmadığınızı anlamazsınız bile.
Podrían compartirla y nunca saber que no están solos.
Sığarsın.
Sí cabrías.
Ha? Dışarıda, eminim bir park bankına sığarsın.
Seguro hay un banco de plaza donde te puedas quedar
- Büyüyüp sığarsın.
- Ya lo llenarás.
- Eminim sığarsınız.
- Claro que sí.
- Sığarsın.
- Cabrás.
Küçük bir salonu bir de banyosu var. Umarım yatağa sığarsınız.
tienen un pequeño recibidor al igual que el dormitorio.
- Öyle içine sığarsın. Seni şöyle biraz geriye çekeyim.
Te empujaré un poco hacia atrás.
- Bantlarının hepsini sürekli oraya mı yığarsın?
¿ Siempre tiene las cintas apiladas ahí atrás?
Sen de sığarsın.
- Usted podría acomodarse aquí mismo.
Eminim sığarsın.
Claro que cabes.
- Sığarsın.
- Sí cabrás.
Selam dostum.
Ei, Gars.
Sana şimdi bakıyorum da buraya nasıl sığarsın merak ediyorum.
Te veo ahora, y me pregunto como es que cupiste aquí alguna vez.
- Onun altına sığmam! - Sığarsın!
- ¡ No entro ahí debajo!
Bence sığarsın.
Oreo que así quepas.
Kendini güvende hissedecek kadar yüksek bir şekilde onları yığarsın.
Cuanto más alto los amontonas, más seguro te sientes.
Biliyor musun, eğer yeterince hızlı hareket edersen şu pencereye sığarsın.
Ya sabes, creo que pasarías por la ventana si vas lo bastante deprisa.
Sığarsın.
Puedes ponerlo ahí.
Oraya kolayca sığarsın.
Lo adaptamos fácil.
Sığmıyorum, sen sığarsın
Pero esa cueva es muy pequeña. No puedo entrar. Tú podrías caber.
Hepininiz tek bir arabaya sığarsınız.
Hay sitio para que vayáis todos en un coche.
Eminim sen şu pencereden sığarsın.
Mira, apuesto a que podrías entrar por esa ventana.
- Eminim sığarsın.
Estoy casi seguro de que entrarás.
Bombayı arka kapının oraya koyarsın ve eline geçen her şeyi karşısına yığarsın.
Pones la bomba contra la puerta trasera y apilas todo contra ella.
Sen sığarsın.
Entrarás.
Sen sığarsın.
Tú puedes pasar.
Belki hala sığarsın.
Tal vez aún te quede.
garson 561

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]