Grave tradutor Espanhol
9,707 parallel translation
911 Acil Durum hattına sahte ihbarda bulunmanın suç olduğunu bilmiyor musunuz?
¿ Sabe que hacer bromas al 9-1-1 es un delito grave?
Olamaz, suç mu?
No me diga. ¿ Delito grave?
Çok ciddi bir şey olmamalı.
No pudo haber sido muy grave.
Büyük bir hata yapıyorsun, Gordon.
Estás cometiendo un grave error, Gordon.
Crips ve Bloods arasındaki çekişme kadar olmasa da Hindistan'da bu önemli bir meseledir.
Quizá no sea la disputa entre los Crips y los Bloods, pero en la India es grave.
Tanrıların huzurunda yalancı şahitlik yapmanın diğer günahlardan farkı yoktur leydim.
Dar falso testimonio ante los dioses es un pecado tan grave como cualquiera, mi señora.
Durumu kritik.
Su situación es grave.
- Tony oldukça ciddi bir durumla karşı karşıya.
- Tony se enfrenta a una situación muy grave. - Ahora a la izquierda.
Bu çok ciddi bir hastalık.
- ¿ Tripanosomiasis? Es grave.
Siz biraz abartıyorsunuz.
Lo hace sonar tan grave.
Kirsten Clark, bu sana karşı yapılan çok ciddi bir ithamdır.
Kirsten Clark, esta es una acusación muy grave en tu contra.
Bu da senin beş sene içeride yatmana neden olabilecek bir suçtur.
Es un delito grave por el que te pueden caer cinco años.
Tutmaya devam edersen açık kırığı hedef alacağım.
Sigue forcejeando y lo que haré será causarte una fractura grave.
Bak, biliyorum çok kötü bu.
Mira, sé que es grave.
Böyle bir suçun cezası ciddi olur.
El castigo por ese delito es grave.
Ciddi bir şey mi?
¿ Es grave?
Çok ciddi bir hata yaptınız Yüzbaşı.
Habéis cometido un grave error, capitán.
Büyük hata ettim.
Este es un grave error.
Durumum hiç de iyi değil bir kere.
Eh, es un caso grave.
Büyük bir hata yaptı.
Cometió un grave error.
Ama en kötü suçun Efendi'ye ihanet etmekti.
Pero tu crimen más grave fue traicionar al Amo.
Ciddi olamazsın.
Usted no puede ser grave
Şey, çok şiddetli beyin sarsıntım olmazsa bunu aklımda tutmayı çok isterim.
Bueno, voy a tratar de recordar que, siempre que mi conmoción cerebral no es demasiado grave
Çok mu kötü?
¿ Es muy grave?
Bir şey dikkatimi çekti,... ciddi bir şey ve neredeyse sınırın dışında...
Algo me ha llamado la atención, algo grave y... casi más allá de...
Sevgili Josephine, senin gibi güçlü birisi karşılaştığımız bu yeni tehlikeyi mutlaka hissetmiştir.
Mi querida Josephine, con lo poderosa que es, seguro que ha sentido esta grave y nueva amenaza.
- Kötü durumda.
Es grave.
Birkaç polisi vurmam gerekti ama sadece tehlikesiz atışlardı.
Tuve que disparar a algunos agentes, pero ninguna herida grave.
Enfekte kan açık havaya temas ettiğinde virüs yayılıyor.
Es grave. Al parecer el virus se propaga cuando la sangre infectada se expone al aire libre.
Patronuma gidip, kamuoyunca iyi bilinen bir davayı sırf medyumun teki... -... söyledi diye durdurmasını mı isteyeyim?
¿ Quieres que vaya con mi jefe y le diga que detenga un juicio por asesinato grave porque la vidente de la morgue lo dice?
Ne kadar kötü bilmiyoruz ama, yaralandın..
No sabes cómo de grave es, pero estás herido.
Bu işin sonu fena olacak. Evet.
- Esto va a ser grave.
Halletmen gereken ciddi bir mesele var.
Hay una situación muy grave de la que tienes que encargarte.
Dedektifler onu daha ciddi suçlarla suçlayabilecekler.
Los detectives pudieron acusarla de un delito mucho más grave.
Kimlik hırsızlığından daha ciddi ne olabilir ki?
Bueno, ¿ cuál es más grave que el robo de identidad?
O zaman biraz daha yakından incelememiz de sakınca yok. Çünkü bu büyük bir ihlaldir.
Porque eso constituiría un violación muy grave.
Ama nihayetinde büyük bir suçu kabul etti.
Pero, después de todo, le acusaban de un delito muy grave.
Cidden oraya savunmasız gireceğimi sanmıyordun değil mi?
No creíste en serio que iba a entrar ahí desnudo, ¿ o sí? La herida es grave.
Hata ettim.
Fue un grave error.
Bize bir hafta ücret ödeme konusunda.
Qué opinas del extractor era grave sobre el pago de una semana salário- -
Gerçekten çok büyük bir hata yapıyorsun.
Estás cometiendo un grave error.
Kötü kesilmiş.
Laceración grave.
- Felony.
- Delito grave.
Bu, çok büyük bir günah.
Eso es una grave trasgresión.
Bayan Hanlon'a açıklar mısınız, ne kadar ciddi olsalar dahi, davaların çoğu asla duruşmaya gitmez.
¿ Puede explicarle a la Sra. Hanlon que la mayoría de los casos, sin importar lo grave que sean, nunca llegan a juicio?
Önce Gwen ile kötü bir hata yaptım.
Cometí un grave error con Gwen antes.
Orenthal James Simpson'u suçsuz buluyoruz. İhlal ceza hukukunun 187 ( A ) bölümü, bir insana, Nicole Simpson'a karşı ağır suç sonucu birinci bölümdeki bilgilerde gösterilmektedir.
Orenthal James Simpson INOCENTE del delito de homicidio en violación del Código Penal sección 187, un delito grave, contra Nicole Brown Simpson, un ser humano, como se estipula en la Primera Sección de las informaciones.
Jüri olarak, aşağıda geçen suçlardan sanık Orenthal James Simpson'u suçsuz buluyoruz. İhlal ceza hukukunun 187 ( A ) bölümü bir insana, Ronald Lyle Goldman'e karşı ağır suç sonucu ikinci bölümdeki bilgilerde gösterilmektedir.
Nosotros, el Jurado en la acción anteriormente titulada encontramos al acusado Orenthal James Simpson INOCENTE del delito de homicidio en violación del Código Penal, sección 187, un delito grave contra Ronald Goldman Lyle,
-... neden olduğu hemorajik şok.
"Y el trauma profundo muscular grave."
Ne kadar kötü?
¿ Es muy grave?
O benim!
¡ No me alejaré de ella! La situación es grave. ¡ Es mía!