English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ H ] / Halibut

Halibut tradutor Espanhol

50 parallel translation
O morinaları, halibut balıklarını bu sığlıklardan avlıyorlar işte.
Aquí es donde pescan el bacalao y el mero.
Ambarımızı doldurup, ağustosun birinde... Gloucester'a demir atacağız, o hâlâ burada... balık tutmak için cebelleşecek. Haksız çıkarsam halibut balığına ondan daha beter benzeyeyim.
Tendremos un cargamento lleno y estaremos en Gloucester para el 1 de agosto, y él aún estará aquí dando vueltas, intentando pescar algo o tendré más cara de mero que él.
Halibut.
Un mero.
- Kalkan olmasın.
- No el halibut.
Midenin İçeriği... istiridye, beyaz balık, muhtemelen halibut...
- Fue encontrado en su estómago pescado y verduras
Ne o, azizim, pantolonundaki devasa pisi balığı mı?
¿ Quién, mi querida, es el halibut enorme en los pantalones?
"Bana biraz halibut ( kalkana benzer bir balık ) faxla."
"Faxéame un halibut".
Eğer bir Halibut bir başkasının kafasına doğru batarsa altta kalan, diğeri geçene kadar bekler.
Cuando un rodaballo desciende hasta la cabeza de otro el que está abajo permanece quieto y espera a que el otro se vaya.
Dünyanın Halibut balığı başkenti.
"Capital mundial de pesca del Halibut."
Halibut Calabrese ve Halibut Olimpian var.
Tenemos la Calabresa Halibut, el Halibut Olímpico.
- Cajun tarzı Halibut.
- Halibut estilo Cajun.
Dünyanın halibut balığı başkentinde sen ne yaptığımızı zannediyorsun?
¿ Qué crees que estamos haciendo en la capital mundial del halibut?
Kalkan mı? Kılıçbalığı mı?
¿ Halibut, Pez Espada?
Ona şey yapması için pisi balığı aldığını söylemiştin.
Le diste ese Halibut y esperabas que ella- -
- Bence cinayet sebebi budur.
La cocina sirvió el halibut especial cerca de las 10 PM. Me suena como un motivo.
Kendini Nova Scotia'nin sahillerine isinla, cesitli baliklarin icinde bulundugu...
¡ Transpórtate a las orillas de Nueva Escocia...! ¡ en donde el bacalao y el halibut se divierten...!
"Bayan Armstrong bize mantarlı Frenk salatasının yanında..." "... hafif buharda pişirilmiş, mükemmel ipeksi yumuşaklıkta balık fileto sunuyor. "
" La señorita Armstrong presenta pedacitos de trufas en una ensalada de endivias acompañando a un maravilloso y sedoso halibut ligeramente cocido al vapor.
Sebebi belli.Yani, bu * halibut... şimdiye kadar yediğim en lezzetli halibuttu.
Puedo ver porqué, digo el mero estaba... éste puede ser el mejor mero que haya comido.
Öyle bir olta atmıştık ki, aklı olanlar en fazla iskorpit tutmamızı beklerdi. Ama Tanrı'nın yardımıyla bir kalkan tuttuk.
Pusimos carnada que cualquier persona sensible diria que no nos conseguiria nada salvo escalopin, y por el Todopoderoso, nos capturamos un halibut.
- Pisi balığı kulağa süper geliyor.
- Halibut suena muy bien.
o Halibut emretti zaman Ben bilselerdi ve sordu sürdürülebilir oldu.
Cuando ella pidió el Halibut y preguntó si yo sabía si era sostenible.
Halibut gibiymiş.
Labios de fletan.
- Biri ukalanın tekiydi
Estaban en una lancha y pescaban halibut.
- Evet Homer, Winslow Homer.
Halibut, Homer. Winslow Homer. Por eso me acuerdo.
- Boksör Bellings, öbürü Homer.
- Bellows. Boxeo, Bellows. Halibut, Homer.
Ben halibut alayım. ( Halibut = kalkan muadili bir balık ).
Ordenaré el fletán.
- Hayır, bana biraz halibut ver.
- No, ponme fletán.
Lavaboda halibut var.
Hay fletán en el fregadero.
Çok sevdiğin halibut çorbanı pişirebilirsin.
Puedes hacer la sopa de fletán que tanto te gusta.
Ama bu akşam sevdiği şeyi yapacağım, halibut çorbası.
Pero esta noche voy a cocinar su plato favorito, sopa de fletán. - Sí.
O adam eskiden halibut ve motor yağı gibi kokardı.
Rodaballo y aceite de motor, eso usaba para oler así.
- Çiğ kalkan balığı ve Soju.
- Sashimi de halibut y soju.
"Halibut" için söyledim.
Solo dije eso porque sí.
Pisi balığıyla diğer sorunlar?
¿ Algún problema más con el halibut?
Pisi balığı döneri mi?
- ¿ Mis rollos de Halibut?
Pisi balığı yapacağız.
Mamá hará halibut.
Analarınız pisi balığı ve kızarmış kuşkonmaz pişiriyor.
Mamá está haciendo halibut y espárragos a la parrilla.
Pisi balığın harikaydı.
Ese... ese halibut estaba genial.
Klosterman osso buco istemiş. Robinson da yaban mersini soslu Halibut almış.
Klosterman comió el Ossobuco, y Robinson comió halibut con salsa de arándanos.
Kim ızgarada pişmiş pisi balığı ister?
¿ Quién quiere halibut asado?
Halibut arayı kapatmayı deniyor.
Halibut trata de reducir la distancia.
Belki pisi balığı, yunus zekâsına sahip olduğu içindir.
Quizá descubrieron que el halibut es inteligente, como el delfín.
En iyi yanı da 3 günlük pisi balığını yiyor olmaları.
Lo mejor es que están comiendo el halibut de hace 3 días.
- Kalkan balığı için 3 dakikamız var.
- Tres minutos para ese halibut.
Bir Pappardelle, bir Foie Gras, bir kalkan, bir güvercin.
Un papardelle, un foie gras, un halibut, una paloma.
Bir tadım menüsü, bir deniz tarağı, Ardından bir kuzu, bir kalkan.
Uno de degustación, un escalope seguido de un cordero tostado y un halibut.
My four ounces of halibut.
Mis cien gramos de pescado.
Bugün doldurulmuş fırında patates ile brokoli pirinç ve meyve tabağı ile servis edilen haşlanmış kalkan ve patates kızartması ile biftek sandviç var.
Hoy tenemos... patata horneada rellena con brócoli al costado, halibut a la sartén servido con arroz y una copa de fruta, y un sándwich de carne que viene con patatas fritas.
Pisi balığına çorap giymeyi öğretiyorum sanki.
Es como enseñarle a un halibut a ponerse los calcetines.
Halibut sevdiğini biliyorum.
Sé que te gusta el halibut.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]