Helene tradutor Espanhol
608 parallel translation
Başka bir zaman, Park Avenue'da Helen'den gelirken..... köpeğini tasmasıyla gezdiren bir kadına çarptım.
Otra vez, saliendo de casa de Helene en Park Avenue... me encontré a una mujer con su perro atado.
Helene.
- Hola, Stepan. Helene.
Yemek hazır bayan.
La cena está lista, Helene.
- Dans etmek ister misin Helene?
¿ Quieres bailar, Eileen?
Helene, seninle gönül eğlendiren bir adam için kendini feda ediyorsun.
Hélène, has sacrificado todo... por un hombre que ya no te quiere.
Helene...
¡ Hélène!
Harika bir kadınsın, Helene.
Hélène, eres maravillosa.
Helene, insanın aklını başından alacak kadar güzelsin.
Hélène, eres hermosa, eres deslumbrante.
İyi geceler Helene.
Buenas noches, Hélène.
Benim, Helene.
Hola señora, soy yo.
Helene!
Hélène!
Bazen Tanrı seni fakirlikle kutsayabiliyor Helene.
Hélène, ¡ que Dios te preserve de la pobreza!
- Helene çok mutlu olmuş.
- Hélène está contenta.
Helene'i yakın zamanda gördünüz mü?
- ¿ La verá pronto?
Helene, o harika bir kız.
Hélène, esa chica es maravillosa.
Helene, anlamıyorsun.
Hélène, no lo entiendes.
Niçin Helene'i zor durumda bıraktın?
¿ Por qué avergonzar a Hélène de esa manera?
Ne Helene'i ne de onu bir daha görmek istemiyorum.
No quiero verles más, ni a Hélène ni a ese hombre.
- Helene'den ve herkesten.
- De Hélène y de todos.
Bu güzel sürprizi Helene'e söyleyelim.
Es una sorpresa. Vamos a decírselo a Hélène.
Helene sana her şeyi söyledi, artık her şeyi biliyorsun.
Hélène te ha dicho todo, y ahora que lo sabes...
Helene!
¡ Hélène!
O Helene Carter'dı.
Ahí vivía Helene Carter.
Helena evlilik çağına geldi.
Helene está lista para casarse.
Bildiğim kadarıyla Arşidüşes Ludovica ve prensesler Helena ve Sissi de Ischl'e geldiler değil mi?
Gackl, Carl-Theodor. Tengo entendido que la Archiduquesa Ludovica... Vino a Ischl con las princesas Helene y Sissi ¿ No es cierto?
Helene? Nasılsın Helene, hayatım?
¿ Cómo estás, Hélène, querida?
Dur bir dakika Helene.
Vamos, Hélène. Ya pasa de la medianoche.
Helene!
Helene!
Helene?
Helene?
- Helene ciddi...
- Hélène vive...
Helene presi kullanmayı bilmez ki.
Ella no sabía cómo manejar la prensa.
Helene hep çok nazikti.
Hélène siempre ha sido muy dulce.
Helene ona söylemiş.
Hélène se lo dijo y he venido.
- Helene kocasını asla öldüremez.
- Hélène no podría matar a su marido.
- Helene, yapabileceğim bir şey...
- Hélène, si necesitas alguna cosa...
Helene, neler oluyor?
Hélène, ¿ qué ocurre?
Eğer öyleyse neden Helene onu öldürdüğünü söyledi?
Si lo hizo, ¿ por qué dice haberlo matado?
Helene ve Andre yaşamın kutsallığına inanırlardı.
No. Hélène y André tenían un gran respeto por la vida.
Helene kimseden nefret edemez.
Hélène es incapaz de odiar a nadie.
Helene'in başı belada ve Andre de öldü.
Hélène está en un lío y André está muerto.
Tabii ki Helene.
Claro, Hélène.
- Helene, yanımda değil.
- Hélène, no la he traído conmigo.
Helene, bir mucize görecek ilk kişisin.
Hélène, eres la primera en ver un milagro.
Çok şanslı bir adamım Helene.
Soy un hombre muy afortunado, Hélène.
Helene, bir sorun oldu.
"Hélène, he tenido algunos problemas".
Sana yalan söyledim Helene.
Te mentí, Hélène.
İzin ver seni düzelteyim, Helene.
Permíteme que te corrija, Helene.
Helene bizi akşam yemeğine davet etti.
Hélène nos ha invitado a cenar.
İyi akşamlar Helene.
Buenas noches, Hélène.
- Helene mi?
- ¿ Hélène ha...?
Nasıl olduğunu bilirsin Helene.
Ya le conoces, Hélène.