Hemingway tradutor Espanhol
525 parallel translation
Şapkanız Bay Hemingway, bastonunuzu yanlış yere koyduğum için de özür dilerim.
" Su sombrero, señor Hemingway... Siento que haya perdido su bastón ´'.
Biletleri otelinize yollayacağım, bayan Hemingway.
Le enviaré los billetes a su hotel, Sra. Hemingway.
Doktor Cook ve Hemingway kabiliyetli doktorlardır.
Los doctores Cook y Hemingway son competentes.
Cook ve Hemingway ve Halden hepsi sadece sizin yapabileceğinizi söylüyor.
Cook y Hemingway y Halden... dicen que usted es el único.
Hemingway okundun mu son zamanlarda?
¿ Ha visto el último de Hemingway?
Ernest Hemingway'in meşhur romanından uyarlandı
Basada en la famosa obra de Ernest Hemingway
Vay be, Hemingway kadar yetenekli biriydim.
Vaya, qué éxito tenía. De la altura de Hemingway.
Hemingway seviyesinde biriyken kim kolejde kalmak ister ki?
¿ Quién quiere quedarse en la universidad cuando eres Hemingway?
Ben evlenseydim, Afrika'ya, Hemingway gibi bir yolculuğa çıkardım.
Yo si tuviera que casarme haría un viaje a África, como Hemingway.
Sen de niye herkes gibi Hemingway'a bezer yazmıyorsun?
¿ Por qué no hace lo que todos y escribe como Hemingway?
E. HEMINGWAY'in Eserinden Uyarlanmıştır.
Basada en el cuento de E. HEMINGWAY
ERNEST HEMMINGWAY'in 1. Dünya Savaşı'ndaki romantik trajedisi
La tragedia romántica de la Primera Guerra Mundial de ERNEST HEMINGWAY
- Hemingway olabilir mi?
Hemingway.
Ona dedim ki, " Sevgili Hemingway, seni severim.
Cuando le dije, "Sr. Hemingway, Ud me gusta."
Hemingway'in yaptığını biz de yapabiliriz!
Si puede Hemingway, podemos nosotros.
-... soruyor. - Hemingway, önce gazeteciydi...
Hemingway comenzó como periodista y se escapó.
Hemingway'i biliyorsun, onun gibi yapacağım.
Usaré la solución de Hemingway... ¿ la conoces? pun, pun.
Hemingway'deki gibi.
Como en Hemingway.
Beni önemsemiyorsun. - Asıl sen önemsemiyorsun.
Esta fue la habitación privada de Hemingway.
Burası Hemingway'in özel çalışma odasıydı.
Nunca se sentó para escribir ni usaba zapatos.
Onlardan biri de bendim.
Hemingway, el resto del día, aquí en la casa lo empleaba para...
Bir yerden başka bir yere sessizce hareket ederdim.
Se llamaba René Villareal y Hemingway lo encontró de niño jugando por las calles del San Francisco de Paula.
Günün geri kalan kısmında Hemingway...
Eso también lo leí en alguna parte.
Hemingway onu San Franclsco de Paula sokaklarında oynarken bulmuş.
El criado fiel y el gran señor.
İhtiyaçları için onu hizmetine almış.
Hemingway debió de ser un tipo insoportable.
Sömürgeci ve Gunda Din. Hemingway çekilmez biriydi kesin.
Aquí tuvo su refugio, su torre, su isla en el trópico.
1947'ye kadar onunla röportaj yapmak isteyen gazeteciler ve insanlar buraya geldiler ve ona odasında huzur içinde yazı yazmasına bir türlü müsaade etmediler.
En esa época venían muchos periodistas y personas que querían ver a Hemingway, entrevistarlo y no lo dejaban escribir en su habitación con tranquilidad, ella pensó que haciendo ese despacho lo aislaba de la casa y trató de hacerlo lo más confortable posible mandándole a poner diezventanas dobles
Hemingway kitaplarındaki gibi karmaşık olan bu şehirde... Elmyr'i görmek biraz şaşırtıcı.
Tan profundo en el país de Hemingway uno no esperaría encontrar a Elmyr.
Hemingway, bir zamanlar "yenilmez" adında bir.. boğa güreşçisini anlattığı kısa bir hikaye yazmıştı.
Hemingway escribió un magnífico cuento acerca de un torero llamado "El Invicto".
Büyük Geoffrey Neal'in cep boyutunda Hemingway'i çalmak için ne gibi gizemli yemler kullandığını görmeyi çok isterdim.
Tenía curiosidad de ver qué misteriosos alicientes estaba usando el gran Geoffrey Neal para robarme a mi Hemingway de tamaño bolsillo.
- Hemingway'e göre.
- Lo dijo Hemingway.
Hemingway'e ne dersin?
¿ Qué tal Hemingway?
- Pekala. ... bana iki tane Hemingway ve bir de Faulkner ver..
- De acuerdo dame dos Hemingway y un Faulkner.
Hemingway...
Hemingway...
Hemingway'i görme fırsatını kaçırmamızdan korkuyor.
- No quiere perderse a Hemingway.
- Telefonda kiminle konuşuyordun? - Hemingway? Hemingway mi?
¿ Con quién hablabas por teléfono?
Evet, İspanya'dan geliyor.
- ¿ Hemingway? - Sí, va a venir de España.
- Eşyalarından uzak dur, Alan. - Hemingway, ha?
- Deja de hurgar en sus cosas.
Hemingway ve kırmızı kravatıyla Cocteau... -... ve sosyetenin kaymak tabakası.
Sí, Hemingway, Cocteau con su corbata roja, y la flor y nata.
Bu benim hediyem, Ernest Hemingway'e aitmiş veya bana öyleymiş gibi sattılar.
Es de mi parte. Era de Hemingway. - O eso dicen.
Kendimi Bronx'un Hemingway'i sanardım.
Yo creía que era el Hemingway del Bronx.
Hemingway beynini bir av tüfeğiyle duvara yapıştırdı.
Cuando Hemingway estampó su cerebro contra la pared con una escopeta, eso fue estilo.
- Ernest Hemingway okur musunuz?
-? Lee a Ernest Hemingway?
Bu yine kendini savunmaya çalışan Hemingway'in egosu. Hala yazabildiğini kanıtlamaya çalışıyor.
No es más que el ego de Hemingway que de nuevo... intenta demostrar que todavía funciona.
Hemingway'in söylediği şey şu, Michael, hepimiz yalnızız.
Lo que dice Hemingway, Michael, es que todos estamos solos.
Gilford fena değil, ama Hemingway'in büyük bir edebiyatçı olduğunu düşünüyor.
Gilford no está mal, sólo que opina que Hemingway es un gran literato.
TROPİKAL KUŞAK MACERASI Bu ceylan Hemingway tarafından Afrika'ya yaptığı son gezide öldürüldü.
Esta gacela fue matada por Hemingway en su último viaje al África, en el año 1953.
Hemingway bir savaş muhabiri olarak İspanya'ya pek çok seyahatte bulundu.
Sabemos que Hemingway hizo varios viajes a España como corresponsal de guerra, más tarde estuvo en la brigada internacionalista...
Ernest Hemingway...
Ernest Hemingway...
- Evet.
- Hemingway, ¿ eh?
Hemingway...
Es de Hemingway.