English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ H ] / Hollandalı

Hollandalı tradutor Espanhol

849 parallel translation
Önemli Gizli Mukavele Çalındı! Hollanda ve İsviçre arasında imzalanan gizli ticari anlaşmayı Cenova'ya getirmesi gereken Hollandalı kurye, ekspres trende, saldırıya uğramış ve şuursuz bir halde bulundu.
ASALTO A UN CORREO El correo holandés que debía llevar a Ginebra el tratado comercial entre Holanda y Suiza ha sido asaltado y hallado sin sentido en el tren.
"321 numaralı odadaki Hollandalı profesördü."
Era el profesor holandés de la 321.
Bir Hollandalı'yla evlenmiş.
Se casó con un holandés.
Şimdi uzun, çok uzun zaman önce Netje adında küçük bir Hollandalı kız varmış.
Bien... hace mucho, mucho tiempo... había una niñita holandesa llamada Netje.
Herkes gibi, biz de Hollandalı için çalışıyoruz.
Lo mismo que el resto : trabajar para el holandés. - ¿ En qué?
Şu Hollandalı Van Meer için düzenlenen öğle yemeği için davet.
Hay una invitación para el almuerzo que le dan mañana a Van Meer.
Eğer buraya gelirsen, konuşman için Hollandalı dostumuzu getirebilirim.
Creo que puedo hacer que el holandés hable si viene usted en persona.
Aynı Fisher, Hollandalı diplomat Van Meer'in kaçırılması olayını organize edenlerden biriydi.
Y planeó el secuestro de Van Meer, el diplomático holandés.
Çevremizdeki tek insanlar Hollandalılar olur.
Sólo estaríamos rodeados de holandeses.
Hollandalı yazar, Cornelius Leyden burada.
Tengo una sorpresa para usted.
Kondüktör kompartımanda bir Hollandalı var dediğinde rahat bir yolculuk yapacağımı anlamıştım.
Sabe, desde el momento en que el empleado me dijo que había un holandés en el tren,... supe que tendría un viaje agradable.
İşte Hollandalı bir model Hiç bir zaman eskimeyen bir klasik
Aquí hay un toque del curioso holandés Un viejo siempre nuevo
1933'te bu bina ateşe verilmişti, bir gariban Hollandalı suçlanmıştı.
Ése es el edificio incendiado en 1933.
Uygun bir şekilde "Kayıp Hollandalı" diye anılan... Amerika'nın en ele geçmez madeninde, bulunmayı bekleyen... 20 milyon dolar değerindeki sarı metal.
20 millones de dólares de este preciado metal amarillo... esperando a ser encontrados en la mina más esquiva de América, apropiadamente denominada "El Holandés Errante".
O ana dek, Kayıp Hollandalı Madeni'ne anlaşılır bir merak duyan... sıradan bir adamdım.
Hasta entonces, era sólo un tipo corriente con una curiosidad razonable... por la mina del Holandés Errante.
Kayıp Hollandalı Madeni'nin sahibi olan adam.
El dueño de la mina de oro del Holandés Errante.
Hollandalı, ha?
¿ El holandés, eh?
Kayıp Hollandalı servet değerinde olmalıydı.
El Holandés Errante valía una fortuna.
Bazıları Kayıp Hollandalının gerçek olduğuna inanmıyor.
Mucha gente no cree que existiera un Holandés Errante.
Beni ilgilendiren, Kayıp Hollandalıyı bulacağınızdan emin olmanız.
Sólo me interesa que esté tan seguro de localizar al Holandés Errante.
Peralta madenini arıyorum, Kayıp Hollandalı da aynı maden zaten.
La mina Peralta que busco y la del Holandés Errante son la misma.
Hollandalının torunu olduğunu söylüyorsun.
Dices que eres nieto del Holandés Errante.
- Kesinlikle Hollandalı.
- Seguro, holandés.
Ne dersin Hollandalı?
¿ Qué te parece, holandés?
- Belki Hollandalıdır.
- Debe ser un holandés.
Evet, ben de öyle dedim ya, Hollandalı.
Sí, eso he dicho, un holandés.
Madeni nerede buldun Hollandalı?
¿ Dónde hallaste el filón, holandés?
Sahiden Hollandalı mısın?
¿ Realmente eres holandés, cariño?
Bu Hollandalıdan bıktık bu gece.
Ya he tenido bastante de ese holandés esta noche.
Sence Hollandalı onu öğrenmiş midir?
Crees que el holandés sabrá ya que existe.
O Hollandalıyla kırıştırmana müsamaha göstermeyeceğim.
No aguantaré que vayas tonteando con ese holandés.
Selam millet, az önce Hollandalıyı gördüm.
Todo el mundo, acabo de ver al holandés.
Hollandalı gitti.
El holandés se ha marchado.
- Neyin var Hollandalı?
- ¿ Qué ocurre, holandés?
Artık emindim, dedemin muhteşem madeni... Kayıp Hollandalıya giden ekspres yoldaydım nihayet. Doğruca oraya gidip... moloz gibi yığılmış altın parçalarını bulacaktım.
Tuve la certeza de que por fin... estaba en la autopista hacia el Holandés Errante... y la fabulosa mina de mi abuelo, donde iba a encontrar montones de oro apilados como escombros.
Hayır, sadece iki Hollandalı.
¿ Que consejos? ... dos holandeses que me esperan en la fábrica.
Hayır, yolda benim Hollandalıları düşüneceğim.
Nó, es inutil hacerte ir a casa... volveré con los holandeses.
İkiz Hollandalının oğlu!
Viejo cascarrabias Viejo cascarrabias
Hollandalı.
Son holandeses.
Uçan Hollandalı'ya başarılı bir cevap.
Respóndele que el Holandés errante se le acaba de adelantar.
Hollandalı bir adam...
Algo holandés, algo...
Efsaneye göre Uçan Hollandalı ebediyen denizleri dolaşmakla lanetlendi.
Pero el dedo implacable sigue y sigue escribiendo.
Görünüşe göre Uçan Hollandalı'nın itirafıydı.
Pretendía ser la confesión del holandés errante.
Sanırım kaderinin o gemideki Nelson ya da Uçan Hollandalı'yla olduğunu hayal ediyorsun.
Ahora imaginarás que tu destino está a bordo de ese yate... junto con Nelson o el holandés errante.
- Uçan Hollandalı da kim Stephen?
¿ Quién es el holandés errante?
Hazır efsane demişken Geoffrey, şu Uçan Hollandalı da kimin nesi?
Una leyenda épica. Hablando de leyendas, Geoffrey.
Efsaneye göre Uçan Hollandalı yedi yılda bir karaya ayak basıp onu kurtaracak kadını arayabilir.
Según la leyenda el holandés errante puede reaparecer cada siete años... en busca de la mujer que pueda redimirle.
Hep şu uçan Hollandalı ve eski efsaneler sohbeti yüzünden.
Ha sido esa historia del holandés errante y las viejas leyendas.
Kısmen haklı çıktın Stephen. Bay Van der Zee Hollandalıymış.
En parte tenías razón, Stephen.
Hollandalılara hayat veren süt.
Esta es la leche que da vida al holandés.
Bu hâlde siz Hollandalısınız.
Entonces es holandés.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]