English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ I ] / Imanı

Imanı tradutor Espanhol

1,840 parallel translation
Düşündüm ki, sonunda imanı anlayıp, seninle o içki için buluşmalıyım.
Supuse que tenía que tomar la indirecta y aceptarte ese trago.
Sen de kendini imanın bir muhafızı olarak mı görüyordun babanı memnun etmek için?
¿ Te viste a ti misma como una defensora de la fé? ¿ Para complacer a tu padre?
Hepimiz imanın muhafızlarıyız.
Nosotros somos los defensores de la fé.
- Hemen ayrıImanızı istiyorum, anladın mı?
Necesito que se vaya ahora, ¿ me oye?
Müslümanız diyoruz ama imanın şartlarını... -... yerine getirmiyoruz.
Nos llamamos musulmanes, pero ignoramos la fe verdadera.
Hikaye, onun kuvvetli inancı ve imanından ibarettir.
La historia es un ejemplo de su inmensa fe
Sizden ayrıImanızı istemek zorundayım.
- Tendré que pedirle que se vaya.
Katolik Kisesi içinde, gördük ki... kitlelerin ruhlarındaki olağanüstü belirtiler... cemaatin ruhlarının titreşimi... imanın sebebidir.
Siempre reconocimos, en la Iglesia Católica, prodigios de espiritualidad en las misas... cuando era posible la comunión espiritual... de todos los creyentes.
Duy beni ve kork, imanın düşmanı, Şeytan.
Óyeme y témeme, Satán, enemigo de la fe.
Kendi nazarımda şehit oldum, imanım için höldüm.
# En mi cabeza la marca del mártir, por mi credo, yo "matir" #
AlışıImadık bir şekilde rehine durumu olursa, serbest bırakıImanız için pazarlık yapmayacağız.
En el evento improbable que se tomen rehenes en la prisión, no negociaremos su liberación.
Sürtük mıknatısı gibi bir şeyim ben.
Es como si yo fuera un imán para perras. - Sin ofender.
Ekip bunun leopar foklarını bir mıknatıs gibi çekeceğini biliyor.
La tripulación sabía que podría atraer a las focas leopardo como un imán.
Bir başarı magnetiyim, bela gibi çekerim. Kim ne diyebilir?
Soy una "Imán-Tontera-Dispárame"
Kız ultra güçlü erkek mıknatısı gibi.
Esta chica es como un imán súper poderoso de hombres.
Annem her zaman yoldan çıkmış olan adamlara tutulurdu. Gerçi hala daha öyle.
Mi mamá siempre... ha sido como un imán para los pervertidos, supongo que aún lo es.
Sıklıkla onun YıIdız Filosu'na katıIman için sana nasıI ilham verdiğinden bahsederdin.
A menudo hablabas de él como tu inspiración para unirte a la Flota.
Dürüst olmam gerekirse, penisleri mıknatıs gibi çekiyor.
Debo ser sincero. Es un imán de penes.
Size Allah'ın ayetleri okunduğu halde nasıl olur da iman etmezsiniz?
¿ Cómo podrías no tener fe mientras te recitaban los versos de Alá?
Aman, gazeteni ihmal etme!
No olvides el imán.
Kadınları kendime mıknatıs gibi çekiyorum, dostum.
Soy un maldito imán de problemas, amigo.
Ancak Tanrı, kendine iman edenleri kurtaracaktır.
Pero Dios salvará a los fieles.
Çünkü bu iman.
Es fé.
İmanımı ve inancımı korudum...
Mantuve la fé.
İman!
¡ Fe!
Adam bela mıknatısı gibidir.
El tipo es un maldito imán para los problemas.
Yani, kardeşlerim ve bacılarım, iman etmiş birine hayatın anlamını sorarsanız, size şöyle diyecektir :
Así pues, queridos hermanos y hermanas, cuando le preguntéis a un verdadero creyente, cuál es el propósito de la vida, os dirá :
Bir hoca biliyorum.
Conozco a un imán.
Gerçekten iman etmezsek, arkası da gelecek.
Y habrá más, si no encontramos la fe verdadera.
Ne hoca, ne Reis!
Ni imán, ni Reis.
İmanın yerinde mi?
¿ Tienes fe?
"Uzaklaşmayın, sadece bana iman edin."
"No pierdan Ia fe en mí".
Sadece Tanrı'ya iman ettiler.
Solo tenerle fe a Dios.
- Mıknatıs?
- Imán?
Bize merhamet et, bize iman gücü ve bunun için sebep ver.
Danos la caridad pura, danos la fe y la razón.
Kadın lanet bir mıknatıs gibi.
Ella es como un imán maldito.
Tam bir hatun mıknatısı.
Es un imán para las chicas.
Manyetizm bizlerin normalde uğraştığımız bir şey değildir.
No puedes sentir el campo magnetico Puedes pasar un iman por tu cuerpo y no sentir absolutamente nada.
Çubuk bir mıknatısı alıp üzerine bir kağıt koyun kağıdı da demir tozlarıyla kaplayın.
Al tomar un iman y coloca un papel sobre el y cubrir el papel com limadura de hierro estas se alinearan a lo largo de las lineas de campo que surgen del iman
yeryüzünün korunmasının olmasıdır.
La tierra tiene un gigantesco iman protegiendola
Bir dairesel mıknatısın diğerini itmesi gibi, dünyanın magnetosferi'de güneşten gelen manyetik plazmayı dışarıda tutar.
Asi como un iman en anillo repele a otro la magnetosfera repele el plasma solar.
olduğunu göstermek istiyorum. Burada bir hurdacıdayız ve tam arkamda da dev bir elektromangnet var.
Estamos en una chacarita y detras mio hay un enorme iman.
Hadi bir bakalım. Harika... pusula mıknatısa doğru döndü.
Guau, la brujula apunta hacie el iman...
Burası manyetik kutupdur. Ancak kuzey kutbunda, gerçekten bir mıknatıs yoktur.
Pero el polo norte no es un iman en si
Mıknatıslar etraflarında dönüyorlar, tellerden oluşturulan bir sarım var buraya sarılmış, ve dönen mıknatıs, bir elektrik alanı oluşturuyor, ve bu tele elektrik akımı aktarıyor, o da lambayı yakıyor.
Hay una bobina de cable envuelta aqui. y el iman rotante induce una corriente electrica y esa corriente es la que enciende esta luz.
Aynen dönen bir bisiklet tekeri gibi.
asi como lo hace la cubierta de esta bicicleta. De hecho, es el fluido ekl que crea el iman mas poderoso del planeta
Ondan da 50.000 yıl önce ise, pusulalar kuzeyi gösteriyordu.
50,000 anios antes, Un iman hubiera apuntado al norte
Bu da ne? İmanım için, höldüm.
Por mi credo, yo matir.
ölüm Gun's bir mıknatıs.
Un arma de fuego atrae a la muerte como un imán.
İman, umut ve sevgi, bunların üçü
La fe, la esperanza y el amor estas tres virtudes.
Mahmud, senin için endişelendiğimden imam ile konuştum ve o da, bana senin ona bu durumundan bahsettiğini söyledi ve ben sadece güldüm, çünkü olamazsın, değil mi?
Mahmud, hablé con el imán porque estaba preocupada por ti, Y él me dijo que le dijiste cosas sobre ti, Y me reí porque no puedes ser, ¿ verdad?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]