Inanamadım tradutor Espanhol
887 parallel translation
Ama Mösyö Duval, önce gözlerime inanamadım.
Pero, Monsieur Duval, al principio no lo podía creer.
Bana o şekilde yazdığına inanamadım.
No podía creer que me escribiría así.
Ama bu yabani hayatta yerlilerin arasında sizi bulunca, gözlerime inanamadım.
Pero cuando vi que usted era uno de esos salvajes... regresando a su tierra natal, mis ojos agradecidos, no podian creerlo.
Polis memurları beni aradıklarında kulaklarıma inanamadım.
Cuando me llamó la policía no podía creerlo.
Gözlerime inanamadım.
No podía creerlo.
Ben de inanamadım ama gerçekten Yuma'ya gitti Bay Thompson.
Yo tampoco podía creerlo, pero... es verdad, se fue a Yuma, Sr. Thompson.
Gözlerime inanamadım.
No me lo creía.
Teleskopumla sizi gözetliyordum ve gözlerime inanamadım.
Estaba mirando por el telescopio y no podía creer lo que veían mis ojos.
Hikayesine inanamadım ve Stanley ile yaşamaya devam etmek, bilmiyorum...
No podía creer en su historia y seguir viviendo con Stanley.
Kulaklarıma inanamadım.
No pude creerlo.
Sizin bilginiz dışında bunları sattığına inanamadım.
No podía creer que los vendiese sin saberlo Ud.
Ama nasıl da değişmişler, inanamadım.
Pero estoy sorprendido de como cambian.
Pazar yerinde seramiklerinizi gördüğüm zaman, gözlerime inanamadım.
No podría creer lo que estaba viendo, cuando vi su porcelana en el mercado. El reluciente esmalte azul, como si fuera introducido con cristales.
Önce gözlerime inanamadım.
Al principio me he sorprendido.
Ama inanamadım. Ona bakın, Alicia.
Mírela, Alicia.
Gözlerime inanamadım.
¡ No es verdad lo que ven mis ojos!
Uyandıktan sonra da uzun süre gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulamadım hâlâ cehennemde olmadığıma inanamadım.
Y durante un buen rato, no pude creer sino que me hallaba en el infierno. ¡ Tan terrible impresión me causó la pesadilla!
Virge bana bunu söylemişti, ama ona inanamadım.
Me lo dijo Virge, pero no creí que fuera verdad.
Önce neler olduğuna inanamadım sonra elimdekini gördüm.
Al principio no creía lo que había pasado, después miré lo que tenía en la mano.
Bulunca bile inanamadım.
Incluso así, no lo creía.
Oh, tatlım, Gördüğümde... bireysel ilanlar sayfasında bunu gördüğümde, inanamadım.
- Querida,... cuando vi esto en anuncios personales, no me lo creía.
Seni mahkeme binasının orada görünce, gözlerime inanamadım.
Al verte pasar por el juzgado, no podía creerme que fueses tú.
Bunun sen olduğuna inanamadım.
Yo nomás te miraba y no te conocía.
Dışarı çıkana kadar kendim bile inanamadım.
No lo creí hasta que estuve afuera.
Az önce gazetede gördüm. - Buna inanamadım.
Lo acabo de ver en los periódicos.
Ne dediğini söyle! Dave, buna ben bile inanamadım ama Darcey seni tekrar görmek istiyormuş. Hem de hemen.
Dave, casi no podía creerlo, pero Darcey quiere verte de nuevo.
Bilirsin onu müzede gördüğümde gözlerime inanamadım.
Sabes, no lo podía creer cuando lo vi en el museo del espacio.
Haberlerde duydum şimdi.Gözlerime ve kulaklarıma inanamadım.
Acabo de enterarme. No puedo creer Io que veo ni Io que oigo.
Ancak Julia'yı tekrar yanımda görünce gözlerime inanamadım.
¡ Qué horror! Julia está de nuevo a mi lado.
Otel faturama inanamadım.
La factura del hotel fue increíble.
- Buna ben de pek inanamadım.
- ¡ Estupendo!
- İlk başta onun öldüğüne inanamadım.
- Al principio no me creía que había muerto.
Trenden indiğinizi gördüğümde gözlerime inanamadım.
No podía creerlo cuando te vi bajar del tren
Bütün bunlara inanamadım.
Yo no lo podía creer.
Bir suçlu olduğunu fark ettiğimde inanamadım, öleceğim sandım.
Cuando averigüé que el era un criminal, Simplemente no lo podía creer... Pensé que me iba a morir.
Sizi orada gördüğümde inanamadım.
Cuando les vi ahí fuera no me lo podía creer.
Bana bir şey söylediler ve inanamadım.
Me dijeron algo y no me lo creo.
Seninle tanıştığımda inanamadım. Bir mucize gibiydin!
Cuando te conocí, no podía creerlo.
- Duyunca kulaklarıma inanamadım.
- No podía creerlo cuando lo oí.
- İnanamadım.
No lo podía creer.
- İnanamadım.
- No me lo puedo creer.
Kendimizden çok emin olduğumuz için. Olmasına rağmen buna hala inanamadığımız için.
Porque estábamos tan seguros... porque ha sucedido... y sigue siendo increíble.
Gözlerime inanamadım.
Nunca lo hubiera pensado de ti.
Buna inanamadığı ya da öyle olduğunu söylediği için sanırım.
Por la sencilla razón de que no cree en ella, o eso dice.
İnanamadım.
No lo podría creer.
Evet, belediye meclisi üyesi, bayanlar ve baylar, meslektaşlarım ve öğrenciler önceleri buna inanamadık.
Sí, Concejal, damas y caballeros, queridos colegas y alumnos,... al principio no podíamos creerlo.
İnanamadım. Peşinden gelmem gerektiğini hissettim.
Sabia que tenia que seguirte, yo...
Başardığımıza inanamadı.
No se lo puede creer.
İnanamadığım için efendim, size de anlatamayacağım.
No puedo creerla, así que no quiero repetirla.
İnanamadım.
No podía creerlo.
Bilin bakalım ne oldu? Odamda tartılmıştım ama gördüğüme inanamadığım için bir de burada tartılayım dedim.
Me pesé en mi propia balanza... pero no lo pude creer, así que vine acá.