English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ J ] / Jockey

Jockey tradutor Espanhol

390 parallel translation
Jokeyimi gördün mü?
¿ Has visto a mi jockey?
Bazi günler at yerine jokeyin ismini verir.
- Sí. A veces da el nombre del jockey en lugar del del caballo.
Jokey Burns, 1 52.
Jockey Burns, 152.
Gumlegs kazandı ama jokey 3. çeyrekte düştüğü için kurdeleye kadar onu sırtında taşımak zorunda kaldı.
El ganó, pero el jockey se salió en los tres cuartos, y tuvo que llevarlo pegado sobre su espalda.
Jokey çok küstahtı.
Era un escarabajo. El jockey era un tipo muy ofensivo.
- Goldez isimli jokeyi tanıyor musun?
- ¿ Conocen a ese jockey Goldez?
O jokey bizim ilk tanığımızdı.
Ese jockey era nuestro primer testigo real.
CİNAYET ARAŞTIRILIYOR
POLICÍA INVESTIGA HOMICIDIO DE JOCKEY
Jokey olayı ne alemde?
¿ Qué hay de nuevo sobre el jockey?
Jokeyle ilgili bir şey var mı?
¿ Alguna noticia sobre el jockey?
- Beni asıl düşündüren şu jokey.
- Lo que me preocupa es el jockey.
Jokeyin vurulduğu duş mu?
- ¿ Donde mataron al jockey?
Jokeyi kimin öldürdüğünü biliyor musun?
¿ En serio? ¿ Entonces sabes quién mató al jockey?
- Bu jokeyi öldüren tabanca.
- Es la pistola que mató al jockey.
Teğmen, jokey öldürülmedi.
Teniente, el jockey no fue asesinado.
Jokeyin katilinin her iki cinayeti de işlediğini okuyunca jokeyin katilini bulmamıza yardım edebilir.
Cuando lea que creemos que el asesino del jockey cometió ambos crímenes él puede tratar de ayudarnos a encontrar a ese asesino.
Jokey cinayetini bana yüklemeye çalışıyorsan hiç uğraşma.
Si trata de culparme del asesinato del jockey, ahórrese las palabras.
Jokeyi öldürenin Barrow'u da öldürdüğünü söylüyorsunuz.
Usted y el policía dicen que quien mató al jockey mató a Barrow.
Ben de haftalardır bir jokey öldürmedim, gerçekten.
Y yo no he matado a un jockey hace semanas, en serio.
Biz Paul'ü bırakana ve jokeyin rastlantısal ölümünü yem olarak kullanana kadar her şey yolunda gidiyordu.
Todo perfecto hasta que liberamos a Paul y usamos la muerte accidental del jockey como anzuelo.
Ve Barrow'u öldüren kişinin aynı zamanda jokeyi de öldürdüğü haberini yaydık.
Y esparcimos la noticia de que quien había matado a Barrow también había matado al jockey.
Jokeyin kendisi söyledi. Mandıra Kızı çizmemin altında diyor.
Lo supe del mismo jockey, Dairy Maid lo tiene en el bote.
- Mavili jokeyi olan!
- ¡ Es el jockey azul!
Jokey Kulübü bahislerinde bir atım var.
Tengo un caballo en el Jockey club que lo vale.
İçeri geçin. Raymond ve Guillaume, siz kalın. Sen de Jockey.
Largaos todos, menos Guillaume y Raymond.
Beni jokey olarak kabul etmeye ne dersiniz?
Me gustaría ser el jockey.
İyi biliniyor ki jokey askıya alındı.
Suspenden a un jockey famoso.
Geriye Dave Packard kalmıştı New York'un en ünlü diskjokeyi.
Eso dejaba a Dave Packard, el disk jockey más famoso de Nueva York.
Deneyim jokeydir.
La experiencia es el jockey.
Söylesene, tek bacaklı jokeyle bir adada mahsur kalan tuba çalan kız için söylenenleri biliyor musun?
Oye, ¿ os sabéis el de la chica que tocaba la tuba que estaba en una isla desierta con un jockey cojo?
Tek bacaklı jokey böyle demişti...
Entonces va el jockey cojo y dice...
Demiş ki : " Sen endişe etme, bebek.
Va el jockey cojo y dice : " No sufras por mí, cariño.
Tek bacaklı bir jokey mi?
¿ Un jockey cojo?
Jokeydim.
Jockey.
Jokey ha.
Jockey.
Jokey ya.
Jockey.
Son üç yarışını üçüncü olarak bitirdi. - Bugün iyi birjokeyi var.
"Dulce de limón", ha quedado 3º y lo monta un buen jockey.
Bir kamyon sürücüsü de olsam, plak çevirip duran biri de olsam... yalan söylemenizi istemezdim.
Si fuera camionero o disc-jockey tampoco querría que me mintiera.
Bir disc jockey seni takdim edecek, Kip Larkin.
Te anunciará un presentador de la radio : Kip Larkin.
Jokeyin adi bile yok burada.
Ni siquiera tiene un jockey aquí.
Üstün DJ Tatlı Al Monte'nin sıkı rock programı başlıyor.
Están escuchando al mejor disc jockey de la mejor música de rock :
"DJ'in evinde bir kız intihar etti."
"Chica comete suicidio en la casa de un disc-jockey."
Para işlerini bırakmak... Biyerde DJ'lik yapmak... Bilmiyorum.
Dejar Wall Street, ser un disc-jockey en alguna parte, no sé.
- O çocuk jokey miydi?
- ¿ Ese era un chico o un jockey?
Bifteğin üstünde jokeyin kamçı izleri hala duruyor.
Te digo, este bife todavía tiene las marcas del jockey que lo cabalgó.
Jokeylerin forma renklerini söylüyor ki diğer atlardan ayırd edebilesin.
Te cuentan los colores del jockey para que puedas distinguir los caballos.
Ben asıl jokeyin nasıl görüneceğinden endişeliyim.
Me preocupa qué pinta va a tener el jockey.
Bunu hiç kimseye söylemedim ama lisede bir çim hokeyi olayı yüzünden başka bir okula transfer olmak zorunda kaldım.
Nunca se Io he dicho a nadie, pero tuvieron que cambiarme de colegio por un incidente de jockey.
O dj bayan nerede?
¿ Dónde està esa disc jockey?
O jokeydir.
Es jockey.
- Çok konuşma, Jockey. Sadece ihtiyacım olduğunda ve sadece bir elma almalıyım.
Tengo que comprar las manzanas de una en una y en el momento adecuado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]