Kalıp tradutor Espanhol
9,635 parallel translation
Evet, bir dairede kalıp eroin kullanıp resim yapmak istedi.
Sí, quería quedarse conmigo y consumir heroína y pintar.
Git biraz dinlen, ben kalıp çalışacağım etkisini azaltmayı deneyeceğim.
Ve a descansar un poco. Yo me quedaré a trabajar en esto, para hacerlo menos potente.
Geno, sen burada kalıp, bizi idare edeceksin.
- Geno, quédate ahí, tú nos cubres.
Sana söylüyorum, en cesurca şey yapabileceklerini bildiğin halde burada kalıp, onları korumak - seni seven insanları.
Te digo, la cosa más valiente que puedes hacer es quedarte aquí y protegerlos... la gente que te ama
Biraz daha burada kalıp, üzerindekileri çıkartıp rahatlamıyorsun?
¿ Por qué no te quedas y descansas tus hermosas piernas?
Ama tüm hayatımı, tek bir koşu bandının üzerinde kalıp Chris Pratt'in filmlerinin reklamlarını izleyerek geçirmeyeceğim.
Pero yo no me quedo en una sola cinta toda mi vida... viendo anuncios de películas de Chris Pratt.
Şimdi, ben Başkana bu karar üzerine önceden uyarımı yaptım,... kendisi hâlâ New Hampshire'da boş boş oturuyor,... bu olayın dışında kalıp beni suçlamayı düşünüyor.
Le di al alcalde advertencia anticipada sobre este veredicto, y aún está cruzado de brazos en New Hampshire, pensando que puede quedarse al margen de esto y culparme a mí.
Biraz daha kalıp Cranium falan oynamak istemez misin? - Hayır.
¿ Quieres quedarte un rato y jugar a Cranium o algo así?
Yüzbaşı Foster bizimle kalıp göreve devam etmek istiyor.
El teniente Foster está dispuesto... a quedarse con la tripulación en la misión.
Ama diğerleri burada kalıp karadaki işlere yardım etmek için müsaadenizi istiyorlar.
Pero los otros querrán su permiso para quedarse aquí... a ayudar con las tareas en tierra.
- Şey... - Benimle gelmek mi? Yoksa burada kalıp günlerini kapını çalmasını bekleyerek geçirmek mi?
Venir conmigo, o quedarse aquí, día y noche esperando venir la llamada a tu puerta?
Evet, istersen içeride kalıp radyasyonun tadını çıkarabilirsin Dr. Larouche.
Sí, o puede quedarse aquí y disfrutar de una deliciosa dosis de radiación, Dr. Larouche.
Dallas'ta birkaç ay vasat bir motelde kalıp parayı ödemeden tüymüşler.
Sí, en Dallas, se alojaron en un motel Super 8 durante un par de meses. Se escabulleron sin pagar la factura.
Orada kalıp, uyumak zorundalardı.
Tenían que quedarse ahí, dormir ahí.
- Yoksa babamdan bir kalıp afyonu nasıl alırdın?
¿ Porque cómo más podrías comprar un ladrillo del opio de mi padre?
Çaylaklar yerinizde kalıp teyakkuzda olun.
Potros, quedaos aquí.
Ya sarhoş oluruz ve bunun hakkında konuşuruz ya da burada kalıp güzel vakit geçiririz. Çünkü, şu anda Sarah Tran zerre umurumda değil senin de olmamalı.
Usted ve, estamos bien va a emborracharse y hablar de ello o quedarse aquí y pasar un buen rato, porque no me importa una mierda Sarah Tran en este momento, y tú tampoco deberías.
İnsanlar bana ne giyeceklerini, ne getireceklerini dans etmek zorunda kalıp kalmayacaklarını soracaklar.
La gente me pregunta que usar, sabes, que traer, si tienen que bailar.
Burada kalıp o şeyi tekrar tekrar izleyemem.
No puedo quedarme aquí y ver eso una y otra vez.
Burada kalıp espresso içeceğim. Çıplak bir şekilde.
Voy a quedarme aquí y a beber espresso... desnudo.
Ama bunun için birinin ayrı kalıp çalışması gerekiyor.
Pero para eso, uno tiene que trabajar... y estar separados por un tiempo.
Kalıp toplamana yardım edemediğimiz için üzgünüm.
Lamento que no nos quedáramos para limpiar.
Dean belki ben burada kalıp...
Dean, quizás yo deba ser el que...
Bütün gün evde kalıp çalışmıyormuş gibi yapmadan önce ne yediğimi pek önemsemiyor gibiydin.
Antes de que estuvieras todo el día en casa fingiendo no estar trabajando, no te parecía importar lo que comía.
"Ve yanlış AMİ'yi seçtiğimden beri geceleri 10 saat nöbete kalıp duruyorum."
Y como yo elegi el MOS mal, Sigo tirando de guardia 10 horas por noche ".
Gece kalıp onları eve getirirsin.
Deberías quedarte a pasar la noche y llevártelas a casa.
Bay Blunt, neden kalıp bir bardak kahve içmiyorsunuz?
Sr. Blunt. ¿ Por qué no se queda y se toma un café?
Ben Challenger'da kalıp akşamdan kalmışlığı uyuyarak atacağım, efendim.
Me voy a quedar en el Challenger y dormir el resto de mi resaca, señor.
Renee ve çocuklar için eve yüzümde cesur bir ifadeyle girerdim ama dostum... Geceleri tek başına kalıp karının ve çocuklarının geçimini sağlamama ihtimalini düşündüğünde ne ağır bir yük, bilir misin?
Así que, fui a casa y puse buena cara ante Renee y los niños, pero, tío... cuando estás solo a altas horas de la madrugada y piensas en la perspectiva de no ser capaz de cuidar de tu familia,
Ben burada kalıp kuklaya göz kulak olurum.
Yo me quedaré aquí y vigilaré a la marioneta.
- Neden yanında kalıp onu korumadın?
¿ Por qué no estabas a su lado para protegerle?
Walker'la kalıp ona göz kulak olman lazım.
Necesito que te quedes con Walker y lo vigiles.
Gecenin bir vakti yanıma gelir, iki saat kalıp giderdi.
Venía a verme por la noche, tarde, se quedaba dos horas y se iba.
Arkada kalıp toz yutmak istemem.
No quiero que me dejen en el polvo.
Oh, çok isterdim, ama kalıp mülakata hazırlanmalıyım.
Me encantaría, pero quizás debiera quedarme y preparar mi entrevista.
Biz hallederiz. Birinin Audrey'yle kalıp en azından elektrik geri gelene kadar Croatoan'un ona ulaşamayacağından emin olmalı.
Alguien debe quedarse con Audrey, al menos hasta que vuelva la luz.
Öyleyse biz de burada kalıp liseliler gibi piza söyleriz.
Podemos quedarnos y pedir pizza como dos adolescentes.
Bu zamanlarda, birlikte kalıp hızlı hareket etmeliyiz.
Hay que actuar rápido y juntarse en momentos como este.
Burada kalıp bize ne yapacaklarını bekleyemeyiz.
No podemos quedarnos aquí y dejar que decidan lo que nos pasa.
Ya da Londra'ya geri dönüp Baker Sokağı'ndan uzak kalıp ailenin yanına dönebilirsin.
Otra alternativa es que vuelvas a Londres y que te quedes en Baker Street o con tu familia.
Tümörün neden olduğu basıncı azaltınca görsel korteks serbest kalıp görüşünü yeniden düzenleyebilir.
Una vez que descomprima el tumor, podré liberar el córtex visual, posiblemente restaurando tu vista.
O da çaresiz kalıp acımasız şakalara başvurdu. O zaman da birdenbire ne oldu, bil bakalım. - Bay Kikirek'e dönüştün.
Así que se desesperó tanto que recurrió a chistes crueles y de repente, adivina qué.
Adli tıp Keith'in kıyafetlerinde hiçbir kurşun kalıntısı bulamamış fakat John'un evinde düşen bir mermi kovanı izi bulmuşlar.
Los forenses no encontraron residuos de pólvora en la ropa de Keith, pero sí hallaron una huella en el casquillo... encontrado en la casa de John.
- Beni tampona kelepçeledin hoşça kal bile demeden orada bırakıp gittin.
Me esposaste a un parachoques... me dejaste allí sin estar ni siquiera en una buena posición.
Ben burada kalıp film yıldızı olmak istiyorum.
Quiero quedarme aquí y ser una estrella de cine.
Burada kalıp dinlenebilirsiniz.
Sois bienvenidos a quedaros aquí y descansar.
Dışarı çıkıp onunla konuşacağım, siz içeride kalın.
Hablaré con él.
Kıpırdamayın, olduğunu yerde kalın!
¡ Deténganse ahí mismo! ¡ Los veo!
Ama tıpkı şımarık bir çocuk gibi geçmişe tıkılıp kalıyorsun.
Y aún te aferras al pasado con fuerza como un enfadado, revoltoso niño.
Bana kalırsa, Portland'a kadar gelmişlerse bu oyunu bir sefer oynayıp bırakmazlar.
Mi suposición es que si hiciste el viaje hasta Portland, vas a jugar a esto más de una vez.
Şaşırıp kalırdın.
Estarías sorprendida.