Kancık tradutor Espanhol
960 parallel translation
Benimle bir randevusu vardı ama o beni ekiyor ve beni ekmeye kalkışan ilk kancık o.
Tenía una cita conmigo y me dejó plantado y es la primera dama que me deja plantado.
Kancık!
¡ Mendiga!
Bir kancık öldürüldüğü zaman, nasıl göründüğü onu o kadar da endişelendirmez.
Cuando una chavala es asesinada, poco le preocupa su aspecto.
Onu bir "kancık" diye çağırmayı keser misiniz?
Deje de referirse a ella como chavala.
Hiç "bebek" ya da bir "kancık" diye çağırmadığınız bir kadın tanıdınız mı?
¿ Conoce a alguna mujer que no sea una niña o una chavala?
Washington Heights'ten bir "kancık" ondan bir tilki kürk kopartmış.
Una "niña" de Washington Heights le sacó un abrigo de piel de zorro.
Bunu, senin bir "kancık" olduğunu düşünen aç gözlü ve kaba, ikinci sınıf bir dedektifin yanına bırakacağımı mı sandın.?
¿ Crees que voy a dejarla en las vulgares manos de un detective de segunda que te considera una niña?
- Ve öteki kancık, yani bayan demek istiyorum.
- Dame un trago. - Y la otra tipa...
Onu elimden kaçırdım. Kancık güneye giden bir gemiye atlamış.
Se fue en un barco al sur.
- Kancık polislere hikâyeyi anlatana dek bekleyelim mi diyorsun yani?
Y ella le contará la historia a la policía.
Ne keyfi mahkemeler ne de trajedi sever kancık gazeteciler olacak!
No habrá juicios. Ni hermanas llorando.
- Onlar ben bir dövüş kazandıktan sonra soyunma odama koşan kancıklar gibidir. Üzerlerine yumuşacık kürklerini giyip kapımdan girmeden önce de üzerlerine fıs fıs parfüm sıkarlar.
Como las que merodeaban por mi vestuario cuando ganaba un combate, todo pieles y perfume que se ponían justo antes de entrar.
Kancık herifin tekisin!
Cabrón, gilipollas, rajado.
- Kancık! - Pis ihtiyar!
- ¡ Viejo verde!
Kancık köpek gibi kaçıverdi.
Se ha ido como un perro asustado.
Yaşlı kancık yine yolunu kaybetmiştir!
¡ La bandida se está escondiendo!
Tuz eklemeyi unuttum! Yaşlı kancık yine yolunu kaybetmiştir!
Subió para el monte, aquella bandida.
O kancık erkeğini görmeye geldi.
- No. Ella venía a ver a su amante.
Kancık! Beni çimdikledi.
¡ Panda de blandos!
Uyanık kancık!
¡ Esa traidora!
- Atla, kancık!
Salta, perra.
Tabii bu, süzme bir kancık için kolay bir iş olsa gerek.
Eso debe resultarle fácil a un auténtico hijo de perra.
- 16 numaradaki kancık seni!
¡ Georges! - ¡ Eres una pija gilipollas!
Eminim, o kancık, babamın vasiyetini değiştirecektir.
Esa cabrona habrá cambiado el testamento.
Bir kancık öldürüldüğü zaman, nasıl göründüğü onu o kadar da endişelendirmez.
A una dama muerta le preocupa poco su aspecto.
Onu bir "kancık" diye çağırmayı keser misiniz?
¿ Por qué llama usted "dama" a Laura?
Hiç "bebek" ya da bir "kancık" diye çağırmadığınız bir kadın tanıdınız mı?
¿ Ha conocido alguna vez una mujer que no fuera una muñeca o una dama?
Washington Heights'ten bir "kancık" ondan bir tilki kürk kopartmış.
Y una dama en Washington Heights logró sacarle un abrigo de pieles.
Bunu, senin bir "kancık" olduğunu düşünen aç gözlü ve kaba, ikinci sınıf bir dedektifin yanına bırakacağımı mı sandın.?
¿ Creiste que te dejaría en manos de un detective de 2ª clase que piensa que eres una "dama"?
Seninle sanki köpekle kancık, atla kısrak gibiyiz. Sürekli ikimizin hayalini kuruyorum.
Jugando tú y yo al perro y a la perra, al caballo y a la yegua, tú y yo en cualquier lugar.
- Billy'ye kancık bulmalıyız.
- Hay que buscarle algo a Billy.
Etrafta sürtüp, azgın bir kancık gibi sızlanıyorsun.
A escondidas, lloriqueando como una bruja en celo.
Ama bir gün çok güzel bir kancık görmüş.
Pero un día encuentra una perra muy hermosa.
Kımıldamayın sizi kancıklar!
¡ Mujeres, no se muevan!
Kancık, doğru kelime bu işte.
¡ No, manido! Esa es la palabra.
Seni kancık!
Perra!
Budala kancık!
Zorra estúpida!
Aptal kancık!
Qué tía más tonta.
Benim tam bir kancık olduğumu sanıyorsunuz!
Me toma por una puta.
Bu ne kancıklık!
¿ Qué carajo es esto?
Sen ve şu kancık başınızı derde sokacaksınız.
Ud. Y esa mujer se meterán en un lío.
Ama alımlı bir zenci kancık, genelde parmakları için satın alınmaz.
Pero a una buena zorra negra rara vez la compran por sus pulgares.
- Kancık alabiliriz demiştiniz.
- Dijo que tendríamos mujeres.
Mesela kancık gibi.
Se lo que significa, es por eso que lo dije.
Kahrolası kancık!
¡ lnfeliz!
İblis kancık.
iBruja!
Kancık, kancık, kancık...
Hembra.
- Ya kancık?
- ¿ Y la perra? - Ella también.
Kancık...
Perra!
Gel buraya, seni kancık.
¡ Tú, mujer, vuelve aquí!
Haydi kancık!
¡ Vamos, vamos!