Karabaş tradutor Espanhol
39 parallel translation
Karabaş.
¡ Karabas!
Bugün Karabaş'ın başına gelen, yarın sizin başınıza gelecek diyorlar.
Lo que le ha pasado a Karabas, nos pasará a nosotros también.
- Osman'ın günahını Karabaş çekti.
- Él ha pagado por los pecados de Osman.
Boza Kardeş, bizim Karabaş'ı hatırlarsın değil mi?
Bonzo, ¿ te acuerdas de Karabas?
Bizim bir karabaş vardı ya hani yetiştirme yurdunun arkasındaki çöplüğe gelirdi her zaman.
- ¿ Te acuerdas de Karabas, la perra del orfanato?
- Karabaşı gördün mü?
¿ Has visto a Karabas?
- Karabaş da öldü.
Karabas está muerta.
- Bana yavru kuşum, güvercinim derdi. - Güvercinim, karabaş da öldü.
Era muy buena conmigo...
Hey, karabaş... Bu zaferin karşılığı nedir?
Rughead, ¿ cuanto vale este Triumph?
Yanda yaşayan bir fahişe vardı adı Karabaş Bertha- -
Al lado de nosotros... vivía una prostituta llamada Berta Berrinche- -
Karabaş ya da Minnoş cennetin kapısından geçebilecekler mi?
Si JoJo o Muffy entrarán por las puertas del Paraíso.
Haydi. Biraz yemek istemez misin Karabaş?
¿ Tienes hambre, Negrito?
Ye şunu Karabaş.
Come, Negrito.
- Haydi Karabaş. - Onun adı Çörek.
Se llama Muffin.
Karabaş değil.
No se llama Negrito.
Birlikte seyredeceğiz Karabaş.
Vamos a verlo, Negrito.
Hayatın ilk kuralı Karabaş :
Es la primera regla, Negrito.
Sadece eski dostum Karabaş'la burada banyo yapıyordum.
Me estoy bañando con el perro aquí abajo.
Küçük karabaş martılar, hemen su yüzeyinin altındaki yumurtaları toplarlar.
Gaviotas de Bonaparte toman los huevos que están justo por debajo de la superficie del agua.
Şunu kaldırsana karabaş!
Levántalo, hombre.
Bu adam bizim karabaş!
El tipo en el segundo B, SABEEE!
Hayır Karabaş, oynamak istiyoruz sadece.
No, Digby, queremos jugar.
Karabaş ya da Tekir'e benzemiyor.
Y no es ni un perro ni un gato.
Sakin ol, Karabaş.
Tranquilo, Fido.
Pekâlâ, karabaş, beş yıl boyunca unutmak istediğim şeyi tekrar açmayacağım.
Bueno, Manchas, no voy a retomar un historia que me he pasado los últimos cinco años intentando olvidar.
- Karabaşı bu işe karıştırma.
- Sigues Blackie fuera de esto.
Çınar ağacının yanına bir çift karabaş ötleğeni yuva yapmış.
Un par de currucas capirotadas en un nido junto al sicomoro.
Frenk incirinin yanı başında yuva yapmış bir çift karabaş ötleğeni var.
Un par de currucas en un nido junto al sicomoro.
Sakin ol, Karabaş.
Tranquilo, querido.
Sormak istediğim bir karabaş iri bir kediyi çokgen şeklindeki bir yerde ölüm kalım mücadelesinde alt edebilir mi?
Pregunto si un sacerdote puede derrotar a un gran felino en una lucha a muerte en algún tipo de polígono.
- Al şunu, karabaş!
- Toma eso, negro!
Sen nerdesin? [ÇEVREDEN KONUŞMA SESLERİ] Mazlum gel buraya, Mazlum.
Bonzo, ¿ recuerdas a Karabas?
- Nedir bu karabaş meselesi?
¿ Qué es eso de Karabas?
Herkes ona topal orospu derdi.
Y ahora Karabas también ha muerto.
- Karabaş!
ÉL SABEEEE!
Karabasını buraya getiren şey.
Eso es lo que trajo hasta aquí al espectro.
Karabas, doğu yakasında iki tana daha oto sökümhanesini kapattı.
Karabas cerró dos desguaces más en el East Side.
- Sence Karabas mı yaptı?
- ¿ Crees que es Karabas?
Rahat dur sen, Karabaş.
Vete al demonio, Banana.