Karmakarışık tradutor Espanhol
793 parallel translation
Çok mütevazisin, onun kafası karmakarışık.
Él, eres muy modesto. Desorden y genio.
Her şey karmakarışık.
Todo está borroso.
Kafam karmakarışık.
Estoy confundido.
- Yüzler karmakarışık.
- Vaya confusión.
Çok kötü bir baş ağrım var. Kafam karmakarışık.
¡ Tengo un dolor de cabeza espantoso!
Son iki aydır tüm hayatım karmakarışık.
Mi vida ha sido una total confusión estos dos meses.
Seninse tüm yaptığın güzelim odayı karmakarışık etmek.
Todo lo que has hecho es desordenar esta habitacion encantadora.
Kafamız karmakarışık.
Es todo muy confuso.
- Kafam karmakarışık.
- ¡ Recuerda! - estoy confusa.
Bu kart fihristi karmakarışık.
Este archivo de tarjetas es un desorden.
Her şeyi karmakarışık anlattın.
Estás confundido.
Verecekleri karar konusunda kafamın karmakarışık olduğunu itiraf etmeliyim.
Confieso que me siento intrigado con su decisión.
- Karmakarışık bir hikâye.
- Es un asunto muy lioso.
Eğer böyle karmakarışık konuşmasaydın Trelawney, seni daha iyi anlayabilirdik.
Si no exclamara tanto, podríamos entenderle mejor.
Bu parmaklıklar karmakarışık, Yusuf.
Son más complicados que un laberinto.
Bir an düzgün, hemen ardından karmakarışık.
Está muy tranquila, y de repente se le va la cabeza.
Kafam karmakarışık. Gitsem iyi olur.
Quiero ir a casa.
Senin kafan rahat, benimkisi ise hep karmakarışık.
Tú lo tienes muy claro, para mí es un lío.
- Kafam karmakarışık!
- ¡ Estoy confusa!
Karmakarışık.
Está hecha un lío.
Çılgın, karmakarışık bir karakter.
Loca, de carácter mixto.
Herşeyi karmakarışık ettiğim için üzgünüm.
Quería disculparme por algunas cosas.
"Her şeyi karmakarışık yap, sonunda hepsi yerli yerine oturur."
"¡ Menuda burrada de tuberías!"
Bazen çok tatlı, bazen de karmakarışık olman ne acı.
Qué pena que el señorito sea tan bueno y tan complicado a la vez.
Karmakarışık bir hiyerarşik düzen. Kimilerinde mavi çizgili bir üniforma giydirilmiş kimileri de'Nacht und Nebel'denen bir sınıfa ayrılmış.
Atrapados en alguna incomprensible jerarquía, vestidos con uniformes de bandas azules, clasificados a veces con "Nacht und Nebel",
Şu karmakarışık ve basit giysini giydiğin zamanlarda... senin için çok üzülüyordum.
Me daba lástima verte usar esa pequeña estola de tela. No es extraño que te vieras confundida.
Bu karmakarışık olaylar içinde, garip bir mantık fark ettim.
En este caos de acontecimientos parecía discernir una lógica extraordinaria.
- Bir görsen, ev karmakarışık!
- ¡ Hay un lío en casa!
Deller, Glassmann... Her şey karmakarışık.
Gellis, Glazman, esto es un manicomio.
Burası biraz karmakarışık.
Hubo un poco de descontrol.
- Meleğim, ortalık karmakarışık!
- ¿ Adónde? Eso es un matadero.
Her şey karmakarışık oldu. Mutlu musun?
Fue un caos total. ¿ Contenta?
Karmakarışık bir durumda, karşı karşıya bulduk kendimizi.
No está al lado de nosotros, y nos encontramos cara a cara, desunidos.
Her şey karmakarışık.
¡ Cuánta complicación!
Bu en karmakarışık en mantıksız.
Son las más anárquicas, más anómalas
Sana şunu söyleyeyim dostum, bir sola biri sağa çekilirse, işler karmakarışık olur.
Déjame que te cuente, muchacho, si uno tira de la izquierda y otro de la derecha, todo sería un lío.
Bazı beklentiler de onlarla birlikte, karmakarışık oldu.
Tengo que unirlas así.
- Bir hikaye - karmakarışık
- Complicado.
- Bir hikaye - karmakarışık.
- Algo... - Complicado...
- Bir hikaye - karmakarışık
- Algo... - Complicado.
Saçımı karmakarışık ettin, seni sadist hayvan.
¡ Me has dejado el pelo hecho un desastre, bruto!
Karmakarışık olduk.
Oh, Victor, estoy tan confundida.
Saygınlığı şereflendirmek için, tamamen sağır bir adamla ya da saçı başı karmakarışık bir ev hanımıyla bile yüzleşmek.
Incluso ante un ama de casa desgreñada o un anciano sordo como una tapia, respetar la dignidad humana.
Özel hayatım karmakarışık.
Hice ya un lío de mi propia vida.
Her şey karmakarışık.
Está todo tan desordenado.
İçinde yaşadığımız kapalı ve küçük dünyamız karmakarışık ve tuzaklarla dolmuştu.
El pequeño mundo cerrado donde vivimos se volvió inestable y lleno de trampas.
Karmakarışık formüller çıkıyor, ama bunları ancak Solaris açıklayabilir.
Algunas ecuaciones salen embrolladas, necesitamos al mismo Solaris para explicarlas.
O her zaman birilerini kurtarmaya çalışıyor, basitçe........ beyni ve algıları karmakarışık, inanın gerçekten.
Todo el tiempo quiere salvar a alguien. Se le ha enturbiado la mente, palabra de honor.
İşler bozuluyor, işler karmakarışık ama bu iyi bir şey, ilk adım bu.
Las cosas se desmoronan. Es un caos. Pero eso está bien.
- Nasıl desem, ben- - Aklım karmakarışık oluyor.
me vuelvo confusa.
- Hayat, karmakarışık.
- Complicada es la vida.