Kazık tradutor Espanhol
2,625 parallel translation
Bana kazık mı atıyorsun?
¿ Quieres dejarme colgado en esta ocasión?
Bana kazık atmak isteseydin daha akıllı bir yol bulurdun.
Porque si quisieras joderme habrías encontrado una manera más inteligente de hacerlo.
Ayrıca filmler, müzik ve spor gibi eğlenceli konuları sen alıyorsun da bana hep bilim, felsefe ve edebiyat gibi kazık konular kalıyor? Benim de zor konularım var.
Y porque tomas todos los temas divertidos como películas, música y deportes y yo tomo ciencia, filosofía, y literatura?
Eşyalara dokunamadığım için çok şanslısın yoksa bir parça tahta alıp, onu kazık hâline getirip, doğrudan kalbine saplardım.
Eres afortunado en que no pueda tocar cosas. Si no tomaria un trozo de madera, lo afilaria hasta hacer una estaca y la clavaría directo en tu...
Kalbine kazık sok.
Estácala en el corazón.
Daha en baştan en kazık fiyatı söyleyemezsin.
No puedes estafarme con la cifra más baja al comenzar.
Bana kazık attın.
Me has engañado.
- Senin bir tarafına kazık girmedi.
- Tú no fuiste empalado.
Pantolonundaki kazık ha.
Una estaca en tus pantalones, sí.
Tamam Burke, anladık kazıklanmışsın.
Bueno, Burke, te engañaron.
Hiçbirimiz dünyaya kazık çakmadık, değil mi Doktor?
Nadie vive para siempre, ¿ no, Doctor?
Arkadaşının... Veya arkadaş sandığın kişilerin sana kazık attığı?
Amigos o aquellos que creías que eran tus amigos, te decepcionan.
Sonuçta adama kazık attım.
- Hasta yo le fallé.
Kışbarılı Arya Stark'ım. Eğer bana elinizi kaldıracak olursanız babam ikinizin de kellesini kazıklara geçirir.
Soy Arya Stark de Invernalia y si me ponéis una mano encima, mi padre hará que pongan vuestras cabezas en picas.
- Kelle, kazık, duvar. Neden amcam değil de ben?
¿ Por qué no mi tío?
Sen bebek değil, kazık kadar adamsın.
No eres un bebé. Eres un hombre.
Üzgünüm ama Pierret sana kazık atmış.
Lo sentimos, pero Pierret te estafó. ¡ Mira!
Ama herkes sana kazık attığımı düşünüyor. Bu çok çirkin.
No he escrito ni una palabra sobre tus contratos pero todo el mundo cree que te la he jugado.
Gerçek bir kazık.
No bromeo. Una estaca de verdad.
Kurtardığım bir kız tarafından ilk defa kazık yiyorum.
Odio decírtelo, pero tu día no esta mejorando. ¡ Nos vemos!
Bize bir kez kazık attığın düşünülünce pek değil, tamam mı?
Considerando que ya te has quemado con nosotros una vez.
- Protokole kazık atmak gibi oldu.
Eso es una rotura del protocola bastante grande.
Şu ana kadar yaptığın en salakça on öneri içinde bu birinci sıraya kazık çakar.
De las peores sugerencias que has tenido alguna vez esta es la número uno con una bala.
Mozzie, nasıl bir kazık attı da de Luca'yı bu kadar çileden çıkarttı?
¿ Qué clase de timo hizo Mozzie que cabreó tanto a de Luca?
- Bana kazık atarsan fena olur.
- Es malo joderme. - ¿ Qué?
Bir zamanlar, bir film çekerken sana kazık atmıştım.
Te jodí echándote de una película una vez.
Al sana biraz uçak sineması. Petrovski'ye kazık atan son adam hakkında bir film bu.
Es una película casera del último hombre que traiciono a Petrovski.
Kazık soru değil.
Eso no es una pregunta difícil.
Kimse bana kazık atamaz.
Nadie me traiciona.
Pekala, niye kızgın olduğunuz anlayabiliyorum, ama yemin ederim size kazık atmadık.
Bien, entiendo por qué estás enfadada, pero te prometo que esto no fue un engaño.
Tıp öğrencisinden sağlam bir kazık yedim.
Estudiante de medicina jodiéndome a mí.
Yaklaşık 1.77 cm. boylarında siyah Afrika kökenli Amerikalı kazıtılmış bir kafa ve mükemmel dişler.
Bueno, él estaba a punto de 5 # 39 ; 10 quot ;, africano-americanos, afeitó la cabeza, dientes perfectos.
Neticede kazıklandık.
Así que estamos jodidos.
Kaz tüyü yorganların her biri 5 kilo ediyor ayrıca nevresimi üç katı defa değiştirmek gerekiyor, 5 tane kocaman yastık var.
Los edredones de ganso pesan 5 kilos cada uno, más las tres sábanas, 5 almohadas tamaño king, cojines de cabecera...
İnatçı bir adanmışlık duygusuyla ve basit aletlerle kuyu kazıyorlar.
Con una devoción obstinada y herramientas muy rudimentarias, han cavado un pozo.
Savaştık ve cehennemin derinliklerinden cennete olan yolu tırnaklarımızla kazıdık.
Hemos luchado y hemos seguido el camino fuera del abismo en la tierra prometida
Yan yana yerler aldık, mezar taşlarımızı seçtik. Hatta isimlerimizi bile kazıttık.
Compramos parcelas una al lado de la otra, elegimos la lápida e hicimos que esculpieran nuestros nombres en ellas.
Patates kızartması, üzerine biraz peynir ve kaz ciğeri sosu.
Patatas fritas Kennebec mezcladas con requesón artesano y salsa de foie gras.
... bazen hemen fark edilebilecek yeni kazılmış bir mezar olur ama saldırgan bizim için bir yerlere ekmek kırıntıları bırakır.
A veces es tan obvio como una tumba recientemente excavada. Pero en algún sitio el sudes nos ha dejado una miguita de pan.
Ufacık kızların karşısında utanmamak için o kadar endişe ediyorsun ama verandanın önündeki kaz kafalardan utanmıyorsun!
Te preocupa ser avergonzada delante de un montón de niñitas, ¡ pero no te averguenzan los gansos de cemento
Sayfa 232'de, beni her zaman büyülemiş bir resim var beynime kazınmış durumda ve şu kayadaki bir duvarın fotoğrafıdır ve bilhassa şu çıkıntıda asılı bir tablo gibidir.
Y en la página 232, hay una imagen que siempre me ha fascinado y ha capturado mi imaginación. Es una foto de esa pared de piedra y en particular de una pintura en ese saliente.
Bu kazığın sıkıntısından kurtulmak için üç saat harcayacağım.
Voy a tener que hacer tres horas de spinning para bajar esto.
Nasıl söylerim? # Yaralı kalbime baş harflerini kazıdın # # İyileşmeyecek bir yara açtın, artık ayrıyız #
¿ Cómo puedo cantar esto? Wow, los consejos me ayudaron mucho.
Hafızaya kazınacak bu manzara için teşekkürler, Kır Saçlı.
Disculpa.
Beyin ölümsüzleştirmek için çok fazla karışık ama sonsuz bir hayat için benzeri bir yol bulunabilir. Belki bizler için değil ancak ölümsüzlük kazılardan çıkardıklarımızda işe yarayabilir.
El cerebro puede ser demasiado complejo para ser inmortalizado, pero quizás exista un camino más sencillo hacia la vida eterna... no para ti... pero sí para seres inmortales que formemos desde cero.
Bölüm'ün altında kazılmadık yer mi bıraktık?
Había sido girado al revés, ¿ No lo hicimos?
Burada bulunduğumuz sene içinde 100 defadan fazla örnek kazım yaptık. Hemen altımızda petrol olmasaydı bile şimdiye başka yerden bulmuştuk. Yeter.
Este año hicimos la excavación de sonido Durante más de uno 100 veces
Yüzeyini kazıdığında hepsi sadece ihanet hayal kırıklıkları ve yalanlardan ibaret çukurlar.
Rascas la superficie y solo encuentras fosos de traición, decepción y engaños.
Sunakta, tahtadan yapılmış bir melek vardı biz de arkasında başharflerimizi kazıyacaktık.
Habia un ángel de madera en el altar, y nosotras íbamos a tallar nuestras iniciales en el.
Tam komşunuzun bahçesi kazılırken bunların olması, bay Dale'i gömmek için size mükemmel bir yer çıkması, düşük bir olasılık gibi durmuyor mu?
¿ No parece una pequeña coincidencia que todo esto estuviera pasando justo cuando en el jardín de su vecino estaban haciendo un agujero, ofreciéndole el sitio perfecto para enterrar al Sr. Dale?
Tanık listesini Wakefield-Cady'ye sızdıran kişinin kökünü kazıttın.
Erradicaste a la persona responsable de filtrar la lista de testigos a Wakefield-Cady.