Kaçış tradutor Espanhol
21,028 parallel translation
Hayır, Frank bile bu kadar hızlı bir kaçış planlayamazdı.
Ni Frank pudo haber organizado una fuga tan rápido.
Bir katilin kaçışında şüpheli durumunda olmanın yanı sıra mı?
¿ Sin mencionar ser sospechosa en la fuga de un asesino confeso?
Kaçış hakkında ne bilebiliriz ki?
¿ Qué podríamos saber sobre su fuga?
Çünkü Frank Castle'ın kaçışını ayarladığınızı biliyorum.
Porque sé que facilitó la fuga de Frank Castle.
İnsanlar silahlarıyla oynuyor ve şimdi de siper için kaçışıyorlar.
Los seres humanos están jugando con sus armas, y ahora están en busca de amparo.
Malcolm kaçış parası olmadan fazla uzaklaşamaz.
Malcolm no llegará muy lejos sin dinero en efectivo para la huida.
Daha faydalı bir kaçış, dostum.
Planeo un escape más práctico, amiga.
Kaçış yok.
No hay escapatoria.
Bundan kaçış yok.
No hay salida de esto.
Kaçışıma nasıl yardım ettiğini.
Cómo me ayudó a escapar.
Bu onun en ses getiren kaçışı olacaktı.
Y esta fue su evasión más sensacional.
Billy the Kid bir kez daha arkasında iki ölü polis bırakarak imkansız bir kaçışı gerçekleştirmişti.
Una vez más, Billy el Niño ha logrado una fuga imposible que deja a dos ayudantes muertos.
Pat Garrett korkunç hapisten kaçışı görünce iki farklı şekilde tepki verdi. Birincisi büyük bir kızgınlıktı.
Pat Garrett reacciona de dos formas cuando ve esta terrible fuga... una reacción es de una furia inmensa.
- "Dünyadan Kaçış" mı oynuyorsun?
- Escapar del mundo?
Kaçış kapısına tuğla mı ördünüz?
¿ Taparon la puerta de escape?
Durum şu, senin kaçışın... Bize fazla seçenek bırakmadı.
[Fernando en español] La situación es que,... con su fuga, nos quedamos con...
Ama huzurumuz Pablo Escobar'ın kaçışıyla tehdit altında.
Esta paz hoy se ve amenazada con la fuga de Pablo Escobar.
Ned, artık bundan kaçış yok, o yüzden... yap, gitsin.
Ned, no podemos seguir esquivando esto, así que adelante.
Hamamböcekleri gibiler. Ama birileri ışık tuttuğu zaman kaçışmazlar.
Son como cucarachas, excepto que no huyen cuando alguien enciende las luces.
Labirent Ölümcül Kaçış.
Oh, "Maze Runner!"
Öyleyse kendine kaçış yolu bulmakta özgürsün.
Pues entonces no dudes en encontrar tu ruta de escape.
Kaçış girişimlerini önlemek için patlayıcı kullanmak çözüm değil.
Los explosivos no son la respuesta para prevenir los intentos de fuga.
Bütün kaçış noktaları gün bitimine kadar etkisiz hale getirilecek.
Toda posible ruta de escape será neutralizada para el final del día.
Benim kaçış planım, benim kurallarım.
Es mi plan de escape, son mis reglas.
Ve hepimiz ihlali kolaylaştırıp mühürlenmiş rögar kapaklarından iki gün önceki kaçış girişimine kimin izin verdiğini öğrenmeye çalışıyoruz.
Y lo que todos queremos saber es quién facilitó la fuga abriendo una de las alcantarillas selladas para permitir el intento de escape de hace dos días.
Meksika sınırından yasadışı hayvan kaçırma.
Tráfico de ganado por la frontera mexicana.
Strateji seanslarını kaçırdın tanık hazırlıklarını, açılış konuşmalarını ve bir suçlu gibi birçok kişiyi öldürdün.
Faltaste a sesiones de estrategia, preparación de testigos, declaraciones iniciales y destruiste...
B.S.'nı kaçırdı.
Mató a la fiscal.
Bir kaç şey ayarlamış olabilirim... Neden?
Bueno, podría haber tirado de algunos hilos... ¿ por qué?
Bir tane kaçırmış olmalısın.
Bueno, entonces nos faltó uno.
Ben mi kaçırmışım?
¿ Yo la espanté?
Anlayabileceğimden değil ama belki gözümden kaçırmışımdır. - Ne?
No es que yo puedo decir, pero tal vez me haya perdido algo.
Kaçıyor musun yoksa arayışta mısın?
¿ Huyendo o buscando?
Malcolm Trixie'yi kaçırmış. Parasını götürürsem onu serbest bırakacak.
Malcolm tiene a Trixie.
- Bu da kaçıncı sınıfa başladığın yaş oluyor?
¿ La misma edad cuándo comenzaste qué grado? Primero.
Yazılanlara bakılırsa Sharon Beck, tüm uyuşturucu testlerini geçmiş gözetim memuruyla tek bir randevuyu bile kaçırmamış tüm Adsız Alkolikler toplantılarına katılmış.
Dicen Sharon Beck ha pasado todas sus pruebas de drogas, no se ha perdido una cita con su oficial de libertad condicional, tiene todos sus registros de AA controladas.
Ya da belki Rachel Gray bir sabah uyanmış ve senin aklını kaçırdığını anlamıştır. Sen de onu o yüzden vurup öldürmüşsündür.
O tal vez Rachel Gray se despertó una mañana y reconocido que estaban fuera de su mente, de modo que su plano a la muerte.
O kaçık sürtüğün içeri atıldığını görmek ilginizi çekmeli, yanlış mı?
Está interesada en ver a esa perra presa, ¿ cierto?
Kaç insan neler olduğunu biliyordu ve arkamdan fısıldaşarak her gün buraya, işe gelmemi izledi?
¿ Cuántos sabían lo que pasaba... y me vieron venir a trabajar todos los días, cuchicheando detrás de mi espalda?
ağır ağırlıklar ve dodgeball Ve gerçeklik ısırıkları, Unutulmaz bir karakter oynamaktan asla kaçınmadınız.
En Pesos pesados y Cuestión de pelotas y Bocados de realidad nunca has rehuido de interpretar personajes desagradables.
Kaçırılmalarından önce neler olduğunu öğrenmeye çalış.
Mira a ver qué descubres sobre los momentos previos a su secuestro.
Birlikte çıktılarsa birlikte kaçırılmış olabilirler.
Bueno, si se fueron juntos, podría significar que fueron secuestrados juntos.
İki günlük ödemesini kaçırmış ve aracı da teslim etmemiş.
Los dos últimos días no ha realizado el pago del alquiler, y no ha devuelto el vehículo.
Araç sahibine göre 2 gün öncesine kadar 20 yıl ödeme kaçırmamış.
El propietario nos dijo, que hasta hace dos días, no se había saltado ningún pago en los últimos 20 años.
Sırayı kaçırıyoruz.
Nos falta una secuencia.
Bir kaç kış önceki fırtınayı hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas esa tormenta hace un par de inviernos?
Doğru, ancak sıcak bölgeye kimin gönüllü olarak gireceği yönünde bir anket yapsan kaç tane polis içeri girmek ister?
Es cierto, aunque me pregunto, ¿ si hace una encuesta para ver quiénes estarían dispuestos a entrar a la zona caliente cuántos policías entusiastas encontraría?
Kaçırılmış.
Fue secuestrado.
Quentin, seni en son gördüğümden beri bir kaç cm uzamış gibisin.
Quentin, pareces haber crecido unos centímetros desde la última vez que
Ve bu yüzden 50,000 insanı, karantina bölgesine bir kaç adım uzaklıkta daracık bir alana sıkıştırıyorsunuz.
Y para eso, meterás a 50.000 personas en un espacio reducido a pocos pasos de una zona de cuarentena.
Onu kaçırmış olmalılar.
Deben habérselo llevado.