Koydum tradutor Espanhol
5,800 parallel translation
Bekleme odasına koydum.
Los he dejado en la sala de descanso.
Anahtarını çantasında buldum ve arabaya koydum.
Encontré sus llaves en su bolso y la puse en el auto.
Onun durumunu kibarca özetlediğini düşündüğüm bir şarkı koydum.
Le puse una canción la cual creo resume su situación a la perfección.
Önceden bir sürü yuvarlak şeyim vardı, acaba nereye koydum.
Solía tener montones de cosas redondas. Me pregunto dónde las he puesto.
Bu yüzden bütün hepsini aynı masaya koydum.
Por eso sólo presenté todo el género.
Julian'nın kafasına kontrol edebileceğim saatli bir patlayıcı cihaz koydum.
Puse un artefacto explosivo temporizado bajo mi control en la cabeza de Julian.
Kendi adımı koydum bile.
Ya puse mi nombre.
Tess, en sevdiğin kekini buzdolabına koydum.
Tess, tu postre favorito está en el congelador.
Siz bir müzede mafya koydum.
Ustedes pusieron mafiosos en un museo.
Ama yine de üzerine biraz kendi Hiccup tasarılarımdan koydum.
Por otro lado, también hay un poco de mi ingenio.
Bütün kıyafetlerini kamp çantasına koydum. Ayrıca, sağlıklı atıştırmalıkların, ilk yardım setinin ve ve düşkapanının olduğu bir çanta daha var.
Puse toda tu ropa en la bolsa grande... y en la bolsa pequeña puse unos bocadillos saludables... un botiquín y tu atrapa-sueños.
Ayıcığını, çantanın dibine koydum.
Puse tu osito en el fondo del bolso.
Oh, evet... çayına uyuşturucu koydum.
Oh sí... Puse sedantes en su té.
İlk iş olarak da arabana izleme cihazı koydum.
Lo primero que hice fue poner un rastreador GPS en tu coche.
Pantolonunun dışına elimi koydum, ne kadar büyük olduğunu hissettim.
Puse mi mano por encima de sus pantalones, sentí lo grande que era.
Çamaşır suyuna koydum, yaktım ve kaynattım.
La eché lejía, la quemé y la herví.
Buradayım. Bu yola kalbimi koydum ve bu ışık, sevgi ışığı, Tanrı'nın ışığı.
Siento mi corazón en el camino y esta luz, la luz del amor, la luz de Dios.
Yaban mersinli kalmamış, onun yerine biraz domateş turşusu koydum.
Nos hemos quedado sin frambuesa, así que te he puesto de tomate agridulce.
Evi süpürüyordum, sonra süpürgeyi dolaba tekrar koydum.
Pasaba el aspirador en casa, y luego lo metí de nuevo en el armario.
Sanırım bir şeyi yoluna koydum.
Supongo que igual me di cuenta de algo
Çünkü babanızla geçireceğiniz hafta sonunda ihtiyacınız olabilecek her şeyi koydum.
Porque metí todo lo que pensé que podríais necesitar para vuestro gran fin de semana con papá
Ben koydum onu oraya.
Lo puse allí.
Kendimi her zaman ikinci, üçüncü dördüncü, beşinci hatta altıncı sıraya koydum.
Siempre me he puesto en segundo o tercer lugar o en cuarto o quinto o sexto.
Aptal, adını ben koydum.
¡ Este chico! ¡ Yo te puse el nombre Ji Ha!
Atlı'nın kellesini bir kiralık kasaya koydum. 15 santimlik kurşun geçirmez duvarlar ve 24 saat silahlı korumaların ardında bir çelik kasada.
Yo puse la cabeza del Jinete en una caja de seguridad en una bóveda de acero con paredes de 15 centímetros a prueba de balas y seguridad armada las 24 horas.
Seni ailemin, işimin karşısına koydum ben!
¡ Te puse en frente de mi familia y mi trabajo!
Brick, bu harika ama onları nereye koydum bilmiyorum.
Brick... fueron grandiosos, pero... ni siquiera sé donde están.
Kutuya koydum ve odaya gelmesini bekledim.
Su mundo gira alrededor de Grand Theft Auto, el videojuego,
Kariyerini desteklemek için aile kurmayı bir kenara koydum.
Yo... postergué tener una familia por apoyar su carrera.
Yeni maddeler, ekler falan koydum.
Cláusulas, etc. Anexos, de todo.
Annemi o kadar çok özlemiştim ki sanırım bu yüzden seni onun yerine koydum.
Extrañaba tanto a mi madre, y supongo que quizas medio que te use como un reemplazo.
Ama kapılarının hemen önüne koydum.
Pero debería. La puse en su entrada.
Dawson'ın yerine Rafferty'i koydum zaten.
Tiene que decirme con anticipación, Jefe.
Sonra ben de önüne bunu koydum.
Pero luego le pegué con esto.
Onları masanın üstüne koydum sonra.
Las puse en tu escritorio.
- Neyse, yüzüğü kendim tasarladım içine şifrelemeyi koydum ve kodumuzu kırabilmenin tek yolu Donna'nın nişan yüzüğü oldu.
De todas formas, diseñé el anillo yo mismo y le incorporé el cifrado, y la única forma de descifrar el código era con el anillo de compromiso de Donna.
Elimi tam üzerine koydum.
Yo puse mi mano ahí.
Dışarı koydum.
Lo puse afuera.
Taslağa o maddeyi sözünün eri olup olmadıklarını görmek için koydum.
Redacté una cláusula para ver si su corresponden con dinero todo lo que dicen.
Bir haftalık gözlemin ardından Colum'un durumuna Toulouse-Lautrec sendromu tanısı koydum.
Luego de una semana de observación diagnostiqué la condición de Colum como síndrome de Toulouse-Lautrec.
Ellerimi en uzun taşa koydum uzak, çok uzaklarda bir yere gittim. Yabancılar arasında yaşadığım bir yere gittim sevgili ve arkadaş olan yabancılar.
Coloqué mis manos sobre la piedra más alta y viajé a una tierra lejana donde viví por un tiempo entre extraños que se convirtieron en amantes y amigos.
Kafamı bir işe koydum mu o iş benim demektir.
Cuando pongo mi alma en algo, lo consigo.
- Karşı koydum mu peki?
¿ Me defendí?
Hey, ben o mektuplara ruhumu koydum.
- - He trabajado duro en estas cartas -
Ne olur, ne olmaz hazır olayım diye elimi silahın üstüne koydum.
Así que puse la mano en el arma... por si acaso.
Mini seyahat diş macunlarından bile alıp çoktan çantadaki yerine koydum.
Hasta compré unas de esas pastas de dientes pequeñas para viaje, que ya está empacada en mi neceser.
Laboratuar önlüğümü nereye koydum?
¿ Dónde he puesto mi bata de laboratorio?
Ayrıca bebek isimleri listemi De koydum oraya.
También he dejado una lista con nombres ahí.
Ama çay koydum ya!
Pero acabo de empezar a hacer el té.
Elimi taşın altına koydum.
Lo hago por el equipo.
Yine yanlış yere koydum.
¡ Estoy otra vez encima de tu trasero!