Kulübede tradutor Espanhol
993 parallel translation
Ormanda da olsan kulübede de hep bir şey seni izliyormuş gibi ve geçen iki gece pek iyi uyuyamadım.
Aunque estés en el bosque o en la cabaña, siempre sientes que hay algo que te está observando, y las últimas dos noches, no he dormido muy bien, sabes.
Dağlarda, gizli bir kulübede...
Mientras, en una apartada cabaña en las montañas...
- Yolcular ve mürettebat kulübede yemek yerken treni çalacağız. Kuzey... -... ilerlerken biz tüm köprüleri yakacağız, ordunun desteğini keseceğiz.
"Robaremos el tren en Big Shanty cuando paren a comer... y quemaremos todos los puentes camino del norte, para privarlos de suministros."
Ve o kulübede 30 yıldan buyana yaşıyorlar.
Hace treinta años que viven allí.
Onların kalpleri o kulübede.
Señor. Esas tierras son su vida.
Bizim kulübede baskın yedi, ben hariç herkesi tutukladılar.
Asaltaron el motel y se cargaron a todo el mundo menos a mí.
- Oradaki kulübede dinlenmek ister misin?
- ¿ Quieres descansar en ese cobertizo?
Adamı kaybetmedik. Şuradaki kulübede.
No le hemos perdido, se habrá escondido en la barraca.
Burası sadece bir kulübe, ama... Ben her zaman bir kulübede yaşamanın çok güzel olacağını düşünmüştüm.
No es más que una cabaña... pero siempre me gustó la idea de vivir así.
Güllerle kaplı bir kulübede kaldık.
Una casa cubierta de rosas.
Favell onu burada, bu kulübede ziyaret ederdi.
Favell venía a verla a su cabaña.
"Bütün akşam kulübede olacağım ve kapıyı senin için açık bırakacağım."
Estaré toda la noche en la cabaña y te dejaré la puerta abierta.
Onunla benim kulübede geçirdiğimiz güzel zamanları unutmamışsındır eminim.
No te habrás olvidado lo bien que la pasábamos en la cabaña de la playa.
Bir kulübede yaşamak isteyeceğini zannetmiyordum.
Porque no te gustaría una choza.
Iki adam Yukon'daki küçük bir kulübede, kisi birlikte geçirmislerse ilkbaharda ya iyi arkadas olmuslar ve birbirlerini iyi taniyordurlar...
Cuando dos hombres comparten una cabaña diminuta durante un invierno, al llegar la primavera o son muy buenos amigos y se conocen bien...
Kulübede sadece üçümüzdük.
Estábamos las tres solas.
Evet, taş odanın arkasındaki kulübede depolanmış bir miktar dinamitimiz var.
- Sí, algo de dinamita... -... en la casita de piedra.
Ajan Dietrich Manhattan'a yaklaºìk bir saat mesafede gözden uzak bir kulübede kìsa dalga radyo vericisi kurdu.
En una apartada casita a menos de una hora en coche de Manhattan el agente Dietrich construyó un transmisor de radio de onda corta.
Bunun sebebi bütün gün kulübede oturup,
Eso fue porque te quedaste en la posada todo el tiempo diciendo :
Pyramid Creek'te yolun kenarında yer alan ufak bir kulübede buluşmayı kararlaştırmıştık.
Habíamos acordado reunirnos en una casita de la quebrada.
Bir kulübede yaşayıp fasulye yersin.
Vivir de judías en una choza.
Mesut odur ki, güç ve debdebeden uzakta, bir orman kuytusunda ya da ıssız bir kulübede yumuşacık meltemin, al yanaklarına üflediği yerde- -
alejado del bullicio y devaneo... donde el suave céfiro abanica sus ardientes mejillas... - Payaso!
Fazla eşyalarımızı, eskiden kaldığımız bir kulübede saklıyorduk.
Tenemos cosas guardadas en la cabaña donde vivíamos.
Kulübede, efendim.
En el almacén, señor.
Kulübede.
En el almacén.
Biz kulübede kalıp yemeğimizi kendimiz pişireceğiz. İhtiyarların kafasını şişirmeyelim.
Nos quedaremos en la cabaña, cocinaremos y dejaremos a los otros en paz.
ªelalenin orada Rock Kanyonu'ndaki bir kulübede saklaniyor.
Escondido en un viejo refugio en la cascada de Rock Canyon.
Bu kulübede mi konaklayacaksın?
¿ Piensas dormir aquí?
Kulübede mi demiştin?
¿ En una cabaña, dice? ¿ Pero dónde, hombre?
Çünkü ben Sean Thornton'um ve oradaki küçük kulübede doğdum.
Porque yo soy Sean Thornton, y nací en esa humilde choza.
Çocukluğumu o küçük tepenin yanındaki kulübede geçirdim. Ve daha sonra annem bana Inisfree ve White O ´ Mornin ´ i anlattı.
Cuando era un niño y vivía en una choza rodeada de escombros mi madre siempre me hablaba de Innisfree y de "Blancas Mañanas".
Kışı kulübede geçireceğim.
Me voy a la cabaña de caza.
Kulübede uygunsuz haldeydiler.
Ellos estaban haciendo cosas en el cobertizo.
Kendini bir kulübede sadece ekmek ve aşkla yaşarken hayal edebiliyor musun?
¿ Te imaginas viviendo en una choza, sólo de pan y amor?
Bayanlar ve baylar, sarı kulübede kahve servisi olacak.
Señoras y caballeros, el café les espera en el pabellón amarillo.
- Charlotte kulübede.
- Está en el pabellón.
- Şu küçük kulübede yaşıyor o.
- Lo encontrarán en la última choza.
Bizimkiler Lerno'da bir kulübede kalırdı.
Mi familia vivía hacinada en Lerno, señora.
Kulübede hala biraz var.
Está en eI cobertizo.
O kilitli kulübede...
Sigue en la choza...
Bu kulübede doğdu.
Nació en esta choza.
Şimdi, biz yokken o kulübede güzel güzel oturacaksın.
Vas a portarte bien en esa perrera.
Noel akşamı, kulübede! - Buna inanmam.
No es culpa tuya si no le encuentran.
Beş parası olmayan Marius İtalya Bariyerinin yakınında bir kulübede kalıyordu at pazarı mahallesine de yakındı.
Para mi hijo : En Waterloo, un hombre me salvó la vida. Se llama Thénardier.
Kulübede mi?
¿ La cabaña?
Mümkün olduğunca gelirim. Şuradaki eski kulübede kalırım.
Vengo hasta aquí cuando puedo, y me alojo en la casita de ahí abajo.
Kulübede bulduğu testereyi hatırlıyor musun?
¿ Te acuerdas de la sierra que encontró en la choza?
Bak, evlat. Ben kandırılacak tipte biri değilim. Bir avuç uydurma hikâyeyi ihtiyarların kulübede tütün tüttürürken anlatacağı biri.
Mira, muchacho... yo no me dejo engañar... por cuentos que dicen los viejos... bajo un árbol mientras escupen tabaco.
Kulübede para var, biraz da burada.
Tiene dinero.
- Bart'la beraber kulübede.
- En la cabaña con Bart.
Bu ilkel kulübede mi?
- ¿ Lo qué?